İlk eşitlik talebimiz ve siyasi eşitlik mücadelemiz? (2)

Kıbrıs Türk halkının EŞİTLİK MÜCADELESİ ve ENOSİS'e karşı çıkışı, dün de vurguladığımız gibi sömürge yönetiminden, Danışma Meclisi’ndeki temsiliyette eşitlik sağlaması için ilk kez eşitlik talep ettiğimiz 1881 yılından beridir yani yaklaşık 1.5 asırdır devam etmektedir..

RUM ANSİKLOPEDİSİNDE EŞİTLİK TALEBİMİZ PAPAOİMİTRİS'in "KIBRIS TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ 1878-1978" adlı eserinde ise, Türklerin ilk eşitlik talebinin 1948'de olduğu iddia edilerek şöyle deniyor: "...

Kıbrıs Türk Sendikaları temsilcisi olarak Hasan Şaşmaz, Yasama Meclisi'nin seçilmiş üyelerinin durumlarını gösteren (1948 yılı) anayasa maddelerinin Kıbrıs Türkleri için tehlike arz ettiğini bildiriyordu. Kıbrıs Türkleri, toplumlarının Kıbrıs Rumlarının tahakkümü altına girmesini kabul etmiyordu. Şaşmaz, o konferansta anayasa önerilerinde Türk çıkarlarının gözardı edilmesi için mümkün olan herşeyin düşünüldüğünü ve dolayısı ile kabul edilemeyeceğini söylüyordu. İlginç olan husus, Şaşmaz'ın Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Rumlarına EŞİT BİR POZİSYONDA GÖRÜLMESİNİ daha 1948'de istemesidir...

Ama Rum Toplumu içinde ulusal düşünceler ağır basıyor, Türklerin bu isteklerine yanaşılmıyor, hatta Enosis'ten fedakarlık yapılması düşünülmüyordu. Örneğin Larnaka Belediye Başkanı Linos Sandamas, "Unutmayın ki, bu adanın 5/6'sı Elen'dir, Elence konuşuyor ve Elen gibi düşünüyor" diyor ve böyle bir halkın enosisten başka birşey istemeyeceğini vurguluyordu...

İlgi duyanlar için bir Rum ansiklopedisinde yer alan bu paragrafı aktardım. Ne var ki bir kez daha anımsatmakta yarar görüyorum:

Kıbrıs Türklerinin EŞİTLİK mücadelesi, 1948'de değil, 1881 yılından beridir sürmektedir. Yani, İngilizlerin adaya geldiği günden beridir, bu kavga devam etmektedir...

İlk eşitlik talebimiz de sömürge yönetiminin 1882'de oluşturacağı Danışma Meclisi'nde EŞİT TEMSİLİYET talep etmek için 1881 yılında olmuş ve bu konuda dönemin Osmanlı yönetiminden de destek görmüştük. İşin en ilginç yanı, 1881'de EŞİTLİK talep ederken bu eşitliği, temel bir toplumsal hak olması yanında, kendimizi ayrı bir HALK olarak gördüğümüz ve ENOSİSİ ÖNLEMEDE TEMEL BİR GÜVENCE SAYDIĞIMIZ için talep etmemizdir..

SİYASİ EŞİTLİK NEDİR?

SİYASAL EŞİTLİK kavramı, geçen yüzyıl içinde bizim açımızdan özünden hiçbir şey kaybetmemiş; ancak günün koşullarına göre içeriği oldukça zenginleştirilmiştir. Bugün herkes siyasal eşitlikten söz etmeye başlamıştır ve eşitlik, çözüm için ortaya konan BM parametrelerinden biri haline gelmiştir. Bu, 1.5 asırdır süren eşitlik mücadelemizin başarısıdır. Ama öyle anlaşılıyor ki, bir kavram kargaşası vardır ve herkes siyasal eşitlikten farklı şeyler anlamaktadır. Nedir siyasal eşitlik?

Siyasal eşitlik HAK EŞİTLİĞİDİR, EGEMENLİKTE EŞİTLİKTİR. Her iki HALKIN da, ayrı ayrı HALKLAR olarak birinin sahip olduğu haklara diğerinin de sahip olması demektir. Ama, Rum yönetimi birçok temel siyasi hakkı sadece kendi ayrıcalıkları görüyor. Kendilerine göre, geçerli olan tüm hakları tanısalar bile, SELF-DETERMİNASYON ve EGEMENLİK haklarımızı tanımıyorlar. DEVLET KURMA ve AYRILMA haklarımızı inkâr ediyorlar. Onların halk olarak devlet kurma ve egemen olma haklan olacak ama, (Güney'deki devlet), bizim bu haklarımız olmayacak. Bunun içindir ki, Rum yönetimi ve siyasi eşitliğimizi tanıdığını iddia eden AKEL bile,"nüfusun yüzde 80'i ile yüzde 18'i eşit olamaz" diyebilmektedir. Biz siyasal eşitlikten, "SELF-DETERMİNASYON hakkına sahip İKİ EGEMEN HALKIN veya DEVLETİN EŞİTLİĞİNİ" anlarız. Bu esas kabul edildikten sonra, bunun bir anlaşmada nasıl düzenleneceği sorununu çözmek artık çok kolaydır. Sonuç olarak hiç kimse “nasıl olursa olsun ama bir anlaşma olsun” diyerek veya AB’a üyelik uğruna 1.5 asırdır sürdürdüğümüz EŞİTLİK VE EGEMENLİK mücadelemizden vazgeçeceğimizi sanmamalıdır...

YÖNETİMDE Mİ, VATANDAŞLIK HAKLARINDA MI, EGEMENLİKTE Mİ EŞİTLİK? Evet, tarih 1881. Kıbrıs Türkleri EŞİTLİK diyor...

Şimdi 2018’deyiz. Yine EŞİTLİK diyoruz.. Rum yönetimi ise kavram kargaşası yaratarak, "Anayasal haklarda, YÖNETİMDE VE SORUMLULUKTA EŞİTLİĞİNİZİ KABUL EDİYORUM" diye dünyayı aldatmaya çalışıyor...

Bu, gevşek federasyon dahi olsa,"yönetimde merkezi devlete bırakılacak az sayıdaki yetkinin kullanılmasında bizim de sınırlı bir söz hakkımız olacak ama, EGEMENLİKTE EŞİT OLMAYACAĞIZ" demektir. Yani yöneticisi olduğumuz topraklarda EGEMEN olmayacağız..

EGEMENLİK, onlara göre tektir, bölünmezdir ve merkezi devlete aittir. “Tüm adada EGEMEN olan merkezi devlet, bu topraklarının bir kısmında muzır bir azınlığa yönetim hakkı verecek ama kendisi toprakların egemeni olmayı sürdürecek...”

İleride, o yönetim hakkını verdiği gibi, geri alabilme kapısını da açık tutacak..

Zihniyetleri bu...

Eğer yöneteceğimiz toprağın egemeni olursak, ileride paşa gönülleri, isteyince veya koşullar uygun olunca, geri alma haklan olmayacak.O zaman EGEMEN olduğumuz topraklarda, bağımsız yasama ve merkezi devletten ayrılma hakkımız olurmuş..

Bunun için 'YÖNETİMDE EŞİTLİĞE TAMAM, EGEMENLİKTE EŞİTLİĞE HAYIR" diyorlar. Oysa biz, her iki halkın kendi bölgelerinde egemen olmalarını ve konfederal devletin, kurucu egemen devletlerin kendi egemenliklerinden verecekleri yetkilerle oluşmasını savunuyoruz. Bunun içindir ki, öncelikle egemenliğimizin tanınmasını istiyoruz. Onlar ise, kendilerini tüm Kıbrıs'a hakim olan meşru yönetim olarak kabul edip, kendi içlerindeki bir topluluğa paşa gönüllerinin istediği oranda kendi kendini yönetme hakkı , yani ÖZERKLİK-OTONOMİ vermek istiyorlar. Bunun içindir ki kendi gayri meşru yönetimlerini tanımamızı istiyorlar..

Uyduruk “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” devamını ve bizim de muhtariyeti kabul etmemizi istiyorlar. Onların istediği çözüm, bizim gayrı meşru yönetimlerini tanımamızı, bizim istediğimiz çözüm ise onların EGEMENLİĞİMİZİ tanımalarını gerekli kılıyor. Temel ayrılık bu noktadadır ve biz en zor koşullar altında bile, 1963’den beri 55 yıldır tanımadığımız gayrımeşru bir yönetimi, tüm Kıbrıs’ın tek meşru egemen devleti olarak hiç bir koşul altında tanımayacağız. Egemen eşitliğimizin kabulü için ısrar edeceğiz, etmeliyiz…

Eğer bu adada özgür ve bağımsız olarak yaşamak, Rum egemenliği altına girmemek, Kıbrıs’ın bir Yunan adası olmasını önlemek ve egemen bir halk olarak kendi kendimizi yönetmek istiyorsak, bundan başka bir seçeneğimiz yoktur…

Rahmetli liderimiz Denktaş’ın dediği gibi “egemen eşitliği içermeyecek bir anlaşma, buz üzerine yazılmış bir yazı gibidir”