İsviçre'nin Crans Montana kentinde yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan müzakerelerde "Rum tarafının tüm önerilerini geri çektiğini" açıklamasının ardından dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın,  Ocak 2017'de Cenevre kentinde düzenlenen Kıbrıs Konferansı'nda Türk tarafının Birleşmiş Milletler (BM) kasasında kilit altında tutulan harita önerisinin iadesini talep etmesi ile “haritanın” varlığından haberdar olan Türk kamuoyu,  bugün “harita” ile ilgili yeni bir tartışmaya şahit oluyor.

Harita komedyasının veya ciddiyetsizliğinin görünürdeki kahramanları halef-selef müsteşarlar olsa da,krizin adresi Devletin tepesinden bir başkası değil.

Ciddiyetsizliğin başlangıç noktası “papağan benzetmesi ve suçlamaları” olsa bile Kıbrıs Türkü’nün geleceğini ve kaderini belirleme potansiyeli ve stratejisine sahip bir öneri ve/veya diplomatik hamlelerden biri olan “harita” konusu ile başlayan tartışmalara Rum tarafı başta olmak üzere tüm dünya gülmekte.

Kıbrıs Türk’ü ise merak ve kızgınlık arasında endişe ile “harita nerede?” sorusunun cevabını aramakta ve beklemekte.

Harita konusu bir komedya mı yoksa bir kriz mi ikilemi bir yana, cevabını arayan en önemli soru, harita neden arşive verilmedi ve devir teslim sonrası kapalı zarfta neden iletildi veya neden iletilmedi?

Kıbrıs Türkü’nün kaderi ve geleceğine etki edecek böylesi bir haritanın “çok gizli” ifadesi ile Cumhurbaşkanlığı arşivine neden verilmediğinin ise ilk nazarda ne açıklanabilir ne de anlaşılabilir bir yanı var.

Eski Cumhurbaşkanlığı müsteşarının “harita kapalı zarfta tarafımdan teslim edildi” iddiası karşısında yeni müsteşarın “almadım” iddiası ile başlayan tartışmalar “buz dağının görünen” ve olayın trajikomik kısmı aslında.

“Buzdağının görünmeyen kısmı” ise Devletin tepesinde, Devlet adamlığı ve Devlet ciddiyetine yakışmayan tartışmaların altından çıkan “harita” muammasının Cenevre öncesi ortaya çıkması veya çıkarılması.

Türk kamuoyunun “harita”dan haberdar olması sonrasında, o dönem yaşanan tartışmalar temelinde cevapsız kalan veya bırakılan soruların sonuçlarından biri belki de, bugün yaşananlar.

“Harita” krizinin bir ihmal mi yoksa stratejik bir hamle olup olmadığının cevabını elbette zaman ortaya çıkaracaktır.

Ancak, Birleşmiş Milletlerin (BM) çağrısı ile gayriresmi de olsa Cenevre’de dün başlayan 5+1 Kıbrıs görüşmelerinin hemen öncesinde ortaya çıkan “harita krizi”nin Kıbrıs Türk tarafının pozisyonunu zayıflatmasa bile “Devlet olma duruşuna” yönelik imajında suni bir erozyon yarattığı acı da olsa gerçek.

Tüm kesimlerin dersler çıkarması gereken örnek bir olay aslında, “harita komedisi veya krizi”.

Devlet ciddiyeti ile Devlet adamlığının nasıl olması ya da olmaması gerektiği ve Devletin tepesinin nasıl yönetilmesi veya yönetilmemesi gerektiğini gösteren ibretlik bir vesika örneği aslında, “harita komedisi veya krizi.”

“Harita komedisi veya krizi”, yarım yüzyılı geçen bir sürede haksızlığa uğrayan ve hak ettiği geleceği arayan bir toplumun kaderinin belirlenme sürecinde vatanseverlik, sağ duyu ve ortak akıl ile hareket edilmesi gerektiğinin “olmazsa olmaz” olduğunu bir kez daha gösteren acı bir tecrübe olarak toplumsal hafızada yerini aldı.

“Harita komedisi veya krizi” çıkarılması gereken derslerle yüklü bir olgu olduğu ise aşikar.

Anlayana veya daha doğru bir ifade ile anlamak isteyene.