Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin en iyi yaptığı şey strateji üretmek.

Hem Türkiye karşıtlığı üzerinden siyaset yapmak hem Ankara ile kapalı kapılar ardında iyi geçinmek örneklerden biri mesela.

Mesela ekonomik darboğaz zamanlarında ateşten gömleği giymekten kaçmak ve bunu her defasında kılıfına uydurabilmekbir diğeri mesela.

Ateşten gömleği giymekten kaçmanın adını Ankara’nın ekonomik protokollerine karşı bir duruş olarak siyaseten pazarlayabilmek bir öteki mesela.

Ve muhalefeti tercih ederek ekonomik protokollere dair de sert muhalefet yapmayarak Ankara ile de ters düşmemeyi başarmak bir başkası mesela.

Sonuç olarak CTP kendine özgün iç tutarlılığı ile siyaseten akıllı davranarak yoluna devam etmekte.

Ve böylesi bir duruş elbette bir üst akıl ve stratejinin ürününden başka bir şey değil.

Ateşten gömleği giymeyerek fakat uslu muhalefet ile de kendini unutturarak güç kazanmayı başarabilmek de elbette yine bir strateji.

Ve böylesi bir stratejinin meyvesi de kuvvetle muhtemel ilk genel seçimden birinci çıkma olasılığının gün geçtikçe artmasından başka bir şey değil.

Böylesi bir olasılıkta ise CTP’nin eskiye göre Türkiye düşmanlığı ve/veya karşıtlığı üzerinden kurguladığı politik duruş ile siyaset yapma stratejisinde görülen akılcı yumuşamanın da etkisi olduğu şüphe kaldırmaz bir gerçeklik.

Ve böylesi bir akılcı yumuşama sonrasında ortaya çıkan eksen kayması bile Kıbrıs sorununun çözümünde Ankara ile CTP arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmaktan bugün itibarı ile uzak.

Nedeni ise kabaca 2 farklı CTP’nin varlığı.

Parti içi farklı güç odaklarının varlığının kanıtı ise çok uzağa gitmeye gerek olmadan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CTP adayı parti genel başkanı Tufan Erhürman’ın aldığı oy oranı.

Ateşten gömleği giyme cesareti gösteren bir CTP’ninise Devlet yönetiminde ne kadar başarılı olacağı ise bugün tartışma konusu.

Türkiye ve Güney Kıbrıs ile ilişkilere farklı anlamlar yükleyerek politik duruş ortaya koyan parti içi güç merkezlerinin eşit oranda CTP’ye yön vermesi ise bugün CTP’nin en önemli çıkmazı.

Ve böylesi bir çıkmaz ile CTP’nin ateşten gömleği giymesi daha basit bir ifade ile bugün Devlet yönetiminde olmasının sonuçlarından biri ise ekonomik protokollerin gereğinin sekteye uğraması ihtimalini kuvvetlendiren bir olgu olarak ne kadar inkar edilecek olsa da varlığını sürdürmekte.

Ve dolayısıyla ekonomik protokollerin gereğinin sekteye uğraması ile ödemelerde ve kaynak akışında yaşanacak olası krizlerin ise oy avcılığı uğruna Ankara-Lefkoşa arasında yeni bir kaosa götürülme olasılığı ise bilindik bir oyunun yeniden sahneye konacak olmasından başka bir şey değil.

Açmazları ve çıkmazlarının gölgesinde en iyi yaptığı iş olan politik stratejiler ile yoluna devam eden CTP’nin artık kaçak güreşmemesi gerek.

Ama öncesinde ise tek bir sorunun cevabını bulması gerek.

Hangi CTP?