Politis gazetesi, “Kıbrıs Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’in Söyleşisi – Yönetiminde Yeterince Gerçekçi Değiliz” başlıkları altında, Kıbrıs Rum Müzakereci Anderas Mavroyannis’le, Kıbrıs sorunu ve kapalı bölge Maraş’a Kıbrıslı Rumların geri dönmesi gibi konularda gerçekleştirdiği bir söyleşiye yer verdi.

Mavroyannis söyleşisine, BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumun Kıbrıs sorunu ve kapalı bölge Maraş konusundaki tutumlarını eleştirerek başlarken, uluslararası toplumun gözünde Kıbrıs Rum tarafının “güvenilirliğinin olmadığını” söyledi.

Kapalı bölge Maraş’ın 2017 yılındaki haritalarda iade edilecek bölgeler arasında yer aldığını, bu yüzden de o dönemin Kıbrıs sorunundaki en önemli dönüm noktası olduğunu savunan Mavroyannis, Maraş konusunda ne kadar caydırıcı politika üretilebilineceğinin de bir diğer unsur olduğunu ifade etti.

Mavroyannis, uluslararası toplumun bu noktada sorumluluğunun başladığını ancak BM Güvenlik Konseyi’nin, sırf açıklama yapmış olmak için açıklama yapan bir unsur olmanın dışına çıkamadığını iddia ederek; “Güçlü olanın hakim olduğu bir durumda belki bir şey yapamazsınız ancak en azından olaylara ilişkin öngörüye ve gerçekçi bir değerlendirmeye sahip olmalısınız. Bizde genellikle bu da yok” şeklinde konuştu.

BM Güvenlik Konseyi’nin Maraş’a ilişkin açıklamasının güçlü bir açıklama olduğunu savunan Mavroyannis, buna karşın asıl sorunun, “karşınızda yasallığı görmezden gelen Türkiye gibi bir ülke olduğunda, kararlara uyulmasını zorunlu kılmada yaşanan eksiklik olduğunu” ileri sürdü.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in “hak ve hukukun kendilerinden yana olduğunu sürekli söylediği ve suçu uluslararası topluma attığı” belirtilerek bu konudaki düşünceleri sorulan Mavroyannis, “bu gibi durumlarda hiç kimsenin, hak ve hukukun tamamen kendisinin yanında olduğunu söyleyemeyeceğini” ifade etti.

Mavroyannis, “Elbette bir trajedi yaşıyoruz, haksızlığa uğradık, yabancı işgal ve istilası kurbanlarıyız ancak Kıbrıslı Türkler de benzer şekilde hissediyorlar” iddiasında bulundu.

“GÜVENİLİR DEĞİLİZ”

Kim suçlu olursa olsun Kıbrıs Rum tarafının “hak ve hukukun kendisinden yana olduğu şeklinde aşırı bir duygusallığa sahip olduğunu, bu durumun da olaylara, varlığını sürdürebilmesi için gerekli teleolojik ve diyalektik bir yaklaşımla bakılmasına engel olduğunu” vurgulayan Mavroyannis, uluslararası toplumu sürekli suçluyor olmalarına karşın gerçeği söylemek gerekirse uluslararası arenada pek de “güvenilir” olmadıklarını ifade etti.

Mavroyannis, Kıbrıs Rum tarafının çeşitli aşamalarda uluslararası toplumu ikna etmeyi başaramadığını, bunun sebebinin, Türk tezlerinin sonuç getiriciliği veya güç çıkar ve ilişkileri olabileceğini belirtirken, “örneğin uluslararası toplumun çoğunluğu, gerçek olmasa da, Anastasiadis’in Crans Montana’dan kaçtığına inanıyor” şeklinde konuştu.

Bu durumun başlıca sebebinin, çıkarlarını ve ülkenin yeniden birleşmesini savunurken inandırıcı ve ciddi olunduğuna uluslararası toplumun ikna edilmemesi olduğunu ifade eden Mavroyannis, “bunun sebebinin siyasi eşitliğin kabul edilmemesi mi olduğu?” sorusuna ise olumsuz yanıt verdi.

Mavoyannis, siyasi eşitlik ilkesinin kabul edilmiş olduğunu, bunun Crans Montana zirvesi sonrasında BM Genel Sekreteri’nin raporunda da belirtilmekte olduğunu iddia etti.

“O zaman neydi?” şeklindeki soruya karşılık ise Mavroyannis şunları söyledi:

“İlki, başkan ve başkan yardımcısının ortak kararını gerektiren dış politika, güvenlik ve savunma politikası konusunda, bizim ısrar ettiğimiz şekliyle, anlaşmazlık durumunda çıkmazın aşılması mekanizmasının mı yoksa Kıbrıslı Türklerin istedikleri şekilde vetonun mu olacağı konusuydu. Bir diğeri, federal düzeyde bazı düşük seviye siyasi organlarda Kıbrıslı Türklerin olumlu oyunun gerekli olup olmayacağıydı. Üçüncüsü ise dönüşümlü başkanlıktı. Birinci ve ikinci seçenek, BM Genel Sekreteri tarafından altı maddede istendiği gibi, bizim sunduğumuz öneriler temelinde çözülmüştü. Hatta ilk konu hakkında bile, Sn. Akıncı Berlin’deki görüşmelerde, anlaşmazlıkların aşılması mekanizmasını kabul etme niyeti göstermişti.”.

Mavroyannis söyleşinin devamında özetle, iki toplumlu iki kesimli federasyonun tek çözüm yolu olduğuna inandığını, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ise çözüm için çabalamaktan vazgeçmediğini öne sürdü.

Kapalı bölge Maraş konusunda ise Mavroyannis, “Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Türk idaresi altındaki taşınmaz mallarına, mülkiyet rejimi değişmeyecek şekilde, geri dönmelerinde kötü bir şey görmediğini” belirterek, önemli olan unsurun Kıbrıslı Rumların, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak tazminat veya başka bir şey karşılığında mallarının sahipliğini kaybetmemeleri ve Maraş’ın geleceğinin etkilenmesi olduğunu ifade etti.

Mavroyannis: “Bazıları döndü diye her şeyin çok iyi olduğu izlenimi yaratılmamalıdır” şeklinde konuştu.