Yeni kitabının “1950-1959 dönemini mercek altına alan” ilk kitabının devamı niteliğinde olduğunu, belirten Hacidimitriu, yeni kitabında incelediği döneme dair yaptığı inceleme-araştırmada ne gördüğü sorusuna “Orada, Cumhuriyetin anlamına inançsızlığımız ortaya çıktı. Olayları tam olduğu gibi değerlendirmedeki acizliğimiz” cevabını verdi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki toplumlu bir devlet olduğu hatırlatılarak “biz” derken kimi kast ettiği sorulduğunda ise şunları söyledi:
“Kıbrıslı Rumları kastediyorum ve size nedenini söyleyeyim. Çünkü çoğunluktu. Çünkü yetkiler Kıbrıslı Rumların elindeydi. Kıbrıslı Türklerin aşırı imtiyazları vardı ama imtiyazdı. Yetki Kıbrıslı Rumların elindeydi, Bakanlar Kurulu Kıbrıslı Rum çoğunlukla karar alırdı, Polis elimizdeydi, Ekonomi Kıbrıslı Rumların elindeydi, Dışişleri Bakanlığı elimizdeydi. Krizleri ve çatışmaları önlemek için öteki tarafa daha çok anlayış göstermeliydik.”
“O zaman hatalı değerlendirmeler nelerdi” sorusuna karşılık “Son sürat krize ilerledik.  Kriz de tepkiye neden oluyor, tepki yaratıyordu.  Öte yanda Kıbrıslı Türklerin ve Türklerin de uzun vadeli planları vardı ve sonunda, toplumlar arası karışıklıklar ve takip eden gelişmelerle sonuçlanan bir kriz rekabetine girdik.”
Hacidimitriu, yeni kitabının, suçlunun kim olduğu konusunda vardığı sonuç sorulduğunda ise kitapta kimin suçlu olduğuna dair bir sonuca varılmadığını belirterek şunları söyledi:
“İlk başta, kriz anlayışının denendiği sonucu ortaya çıktı. Kıbrıslı Rumlar olarak, Anayasanın anlamının yok edilmesinin zafer olacağını düşündük. Yeni bir yol açılacaktı ve böylece ne gerilimlerden ne krizlerden ne de silahlı gerilime girişirlerse 24 saatte göğüsleyebileceğimizi zannettiğimiz paramiliter örgütlerden korktuk. 
Kitabın vardığı sonuç, bizi gerilimler yoluna götürdüğünü bildiğimizdir. Maalesef hiç denemediğimiz  şey; siyasi uzlaşı, krizlerle mücadele ve durumun aşamalı olarak iyileşmesi yolunu izlesek Kıbrıs’ta ne gelişme olacağıydı. Hiç denemedik ve hiç öğrenemeyeceğiz.
Büyük talihsizlik, o zaman oturup durumu gözden geçirmememizdir. Militarizasyon, çatışma, gerilim, yarışma, mutlak ve aşırı pozisyonlar çizgisinde kaldık ve bu her iki taraf için de geçerli.  Bizim hesap etmediğimiz şey, Kıbrıslı Türkler ile çatışmakla Türkiye ile de çatıştığımız ve güçler dengesinde bizim güçsüz pozisyonda olduğumuzdu. Hesap etmediğimiz bu.”