Anastasiadis, bu düşüncesine gerekçe olarak Türk tarafının, Genel Sekreter’in Kıbrıs temsilcisinin yetkileri ile ilgili taleplerini ve iki devletin müzakereler başlamadan tanınması yönünde harcadığı çabaları gösterdi. BM Genel Sekreteri’nin temsilci atamaya karar vermesi için çok yönlü çabalar harcadıklarını ancak şu ana kadar bir değişiklik olmadığını da ekledi.

Genel Sekreter’in son Kıbrıs raporunu yorumlarken Guterres’in, temsilci atanmasını müzakerelerin yeniden başlaması için ortak zemin oluşturma çabalarındaki önemli bir parametre addediyor olmasından memnuniyet belirten Anastasiadis raporda, “özel temsilcinin yetkileriyle ilgili karardan cayan tarafın Türk ve Kıbrıs Türk tarafları olduğu ifade edilmiyor” diyerek rahatsızlığını dile getirdi.

Cenevre’deki gayrıresmî 5’li konferansta Cumhurbaşkanı Ersin Tatar iki devlet ile ilgili belgesini sunduğunda, Genel Sekreter’in BM parametreleri dışındaki belgeyi kabul etmesini neden şikâyet edip masayı terk etmediği sorulan Anastasiadis “bu fikir ne cevaptır, ne de akıllıcadır” dedi, şunları söyledi:

“ Genel Sekreter’le ilgili eylemlerimize her zaman çok dikkat ederiz. BM Genel Sekreteri’nin başkanlığındaki görüşme masasından kalkma fikri cevap değildir, akıllıca görülür.  Kaldık, tezlerimizi savunduk ve Cenevre’deki BM merkezinde Türk tarafının Kıbrıs’la ilgili bütün kararları çöpe atmaya çalıştığını ifşa ettik.”

Desentralize federasyon önerisiyle ilgili sorulara karşılık, ilk önce 2010’da sunduğu, daha sonra yeniden gündeme getirdiği desentralize federasyon fikrinin ana felsefesinin, “Türk tarafının her kararda en az bir olumlu oy talebi nedeniyle merkezî hükümette ve devletin işleyebilirliğinde çatlak ve sürtüşmelere neden olabilecek konuları kısıtlamak” olduğunu söyleyen Anastasiadis özetle şunları ekledi:

“Yetkilerin desentralize edilmesi oluşturucu devletleri kendilerini ilgilendiren, vatandaşların günlük yaşamları ile ilgili konularda güçlendirir, Federal Kıbrıs Devleti tek uluslararası temsiliyete, tek egemenliğe ve tek bir vatandaşlığa sahip olacak ana ilkesini bozmaz.”

Anastasiadis Kıbrıs sorununda uzayan çıkmazın tehlikelerini bildiğini ancak Rum toplumunun güvenlik hatlarının da dikkate alınması gerektiğini söyledi, şöyle devam etti: “Kıbrıs Rum toplumunun güvenlik hatları uluslararası tanınmış ve AB üyesi egemen devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin korunmasından başkası değildir. Uluslararası mercileri, Avrupa’nın kurumsal organlarını, ülkelerle geliştirdiğimiz ikili ve çoklu işbirliklerini değerlendirerek Türkiye’nin taleplerini engelleme mücadelemizi devam ettirebilmemize olanak veren tek şey devlet varlığımızın korunmasıdır.”

Anastasiadis’e, doğal gazın Avrupa’ya taşınması konusunda Doğu Akdeniz’deki planlamalarda bir değişiklik gözlemlendiği, EastMed boru hattı projesi terk ediliyor ve İsrail gazının taşınacağı Mısır’ın (oradan da Yunanistan’a nakledileceği) bölgenin enerji kavşağı haline geliyor göründüğü iletilerek, Güney Kıbrıs’ın bölgedeki rolünü azaltacak bu durumdan rahatsız olup olmadığı soruldu.

EastMed boru hattı projesinin, halen inceleme aşamasında bulunan seçeneklerden biri olduğunu söyleyen Anastasiadis projenin hayata geçirilmesinin karmaşık ve öncelikle ekonomik sürdürülebilirliğine bağlı bir program olduğunu kaydetti. Projenin AB’nin seçeneklerinden biri olduğunu, 2013’te de projeyi 347/2013 sayılı tüzükle Ortak İlgi Projesi olarak tanıdığını, 2 Ocak 2020’de de Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail’in Atina’da boru hattı inşaatı anlaşmasına imza attığını hatırlattı.

Anastasiadis “ancak her halükârda ekonomik sürdürülebilirlik incelemesi ve diğer seçenekler in çıkarlarımızı zedelediğini düşünmüyorum. Kritik zamanda kararların bütün parametreler dikkate alınarak alınacağından eminim. Keza, Kıbrıs’ın 2018’de Mısır ile Afrodit gazının sıvılaştırma terminalina taşınması konusunda ikili bir anlaşma imzaladığını da hatırlatırım” ifadesini kullandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ABD ve Katar ile anlaşma imzalanması üzerine, iki ülkenin Türkiye’ye, Türk kıta sahanlığı addettiği bölgede araştırma yapmayacaklarına dair söz verdikleri açıklaması da hatırlatılan Anastasiadis “Sayın Çavuşoğlu’nun iddialarını kimse doğrulamıyor. ExxonMobil ve Quatar Petroleum tarafından imzalanan sözleşmeler temelinde bildiğim,  yapılan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile anlaşılan programın uygulanmakta olduğudur” dedi.