Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Tıbbi Biyokimyager Akıle Tuncal, Covid-19 salgınından bahsederken aşı çalışmalarında büyük bir yol kat edildiğini ve söz konusu salgında tedavi ve takibin oldukça önemli olduğunu belirtti.

GAÜ akademisyeni Biyokimyager Akıle Tuncal Covid-19 salgını hakkında bazı önemli açıklamalarda bulundu. Tuncal açıklamasında,  “SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu Koronavirüs-2), 2019 yılı Aralık ayında ilk olarak Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık etmenidir. SARS-CoV-2 virüsünün sebep olduğu “Koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19)” salgını Dünya Sağlık Örgüt’ü (DSÖ) tarafından Mart ayında global salgın (pandemi) olarak tanımlanmıştır. COVID-19 hastalığı nedeniyle yaşanan zorluklar ve belirsizlikler, bireyler üzerinde hem fizyolojik hem de psikolojik olmak üzere ciddi etkiler yaratmaktadır. Bu durumda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar virüsü tanıma, korunma, yayılmasını önleme ve en azından yayılmasına aracılık etmemektir” dedi.

Tuncal aynı zamanda sağlık ve tıp alanında COVID-19 hastalığı hakkında çok sayıda güncel araştırma yapıldığını ve hâlâ araştırmaların devam ettiğini çünkü virüsün bütün özelliklerinin henüz tam olarak netliğe kavuşamadığını söyledi. Tuncal, gün geçtikçe virüsün yeni özelliklerinin açığa çıkmakta olduğunu da vurguladı.

Yrd. Doç. Dr. Tuncal açıklamasının devamında şöyle konuştu;

“Salgının kontrol edilebilmesi için yeni araştırmalar yapılmasına ve dolayısıyla güncel verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle son zamanlarda yapılan araştırmalarda raporlanan farklı mutasyonlar virüsün yeni özelliklerine güncel örnekler olarak verilebilir. Ortaya çıkan mutasyonlar, hastalığın yayılımını hızlandırmıştır. Salgının etkilerinin araştırılmasında, mutasyonların saptanmasında, virüsten etkilenen kişilerin belirlenmesinde ve aşı çalışmalarında farklı tanısal yöntemler kullanılmaktadır. Viral genomun varlığını saptamaya yönelik moleküler temelli yöntemler altın standart tanı olarak kabul edilmiştir. Buna ek olarak, farklı serolojik uygulamalar, radyoloji ve biyokimyasal testler de tanıyı desteklemekte ve hastalığın tedavisi ve seyrinin takip edilmesinde önemli bilgiler vermektedir.

Dünya çapında ciddi boyutlarda sorunlar oluşturmaya devam eden bu pandemi süreci ile tıbbi laboratuvarların dünyada sağlık alanındaki rolünün önemi giderek daha fazla anlaşılmaktadır. COVID‐19 enfeksiyonunda hastalık tanısı için hasta geçmişi, klinik belirtiler, nükleik asit saptanması, serolojik testler ve radyolojik görüntülemeler gibi yöntemlerden faydalanılmaktadır. Tanıya yardımcı olarak biyokimyasal ve hematolojik testler de hastalık risk derecelendirmesi, hastalık ile tedavinin takibinde kullanılmaktadır. Gerçek zamanlı ters transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) standart olarak kabul edilen moleküler tanı yöntemidir. Özellikle son zamanlarda bildirilen mutasyonlar da var olan hastalığa ek problemler katabilmektedir. Hastalık tanı aldıktan sonra RT-PCR sonucu pozitif olarak belirlenmiş hastaları değerlendirmek için; klinik kriterler, toraks BT (Bilgisayar Tomografi) görüntüleme ve izlemde kullanılan laboratuvar testleri çoğunlukla kullanılan parametreler arasındadır. RT-PCR, COVID-19 hastalığı için ideal tanı yöntemi olsa da bu hastaların tanılarının konması, hastalık şiddetinin değerlendirilmesi ve ilerlemesinin izlenmesi ile tedavinin planlanmasında biyokimya testlerinin gerekliliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca erken dönemde hastaların biyokimyasal testler ile değerlendirilmesi hem tanı ve tedavilerinin hızlandırılması hem de hastalığın erken dönem kontrolünü sağlayabilir. Bu açıdan hastalığın yayılması daha kontrol edilebilir bir hâl alabilir ve salgın sırasında kaynakların doğru ve verimli kullanımı da daha iyi yönetilebilir.”

“OLASI YANLIŞ NEGATİF SONUÇ ŞÜPHESİ VARLIĞINDA ÖRNEĞİN TEKRARDAN ALINIP ANALİZİN TEKRARLANMASI GEREKLİDİR”

“RT-PCR testleri, tanı için her ne kadar en ideal ve duyarlı bir yöntem olarak görülse de birkaç durumda yalancı negatiflik olasılığı bulunmaktadır. Bu durumu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler arasında; örneğin uygun olarak alınmaması veya yeterli hücre içermemesi, olgularda virüsün dalgalı yayılım göstermesi, örneğin hastalığın erken veya geç döneminde alınması, örnekte PCR uygulamasını baskılayıcı inhibitör madde bulunması, antiviral ilaç kullanımı, örneğin taşınması sırasında oluşabilecek problemler, hedef gen bölgesinde mutasyona bağlı değişimler gibi birçok faktör sayılabilir. Olası yanlış negatif sonuç şüphesi varlığında örneğin tekrardan alınıp analizin tekrarlanması gereklidir. Ayrıca salgın gibi hasta başvurusunun çok yoğun olduğu durumlarda istem‐sonuç süresinin uzun olması özellikle acil servis başvurularında hızlı karar vermek için uygun olmayabilir. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında güvenilir tanı konmasını sağlayabilecek biyobelirteç ihtiyacı önem kazanmaktadır.”

“KLİNİK LABORATUVAR TESTLERİ, HASTALIK ŞİDDETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, UYGUN TEDAVİ SEÇENEKLERİNİN SEÇİLMESİNDE SON DERECE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAR”

“Laboratuvarlar, SARS-CoV-2 virüsünün sebep olduğu COVID-19 hastalık yönetiminde, önemli bir yerde bulunmaktadır. Klinik karar aşamasında laboratuvarın klinisyene yardımı tartışılmazdır. Klinik laboratuvar testleri, hastalık şiddetinin değerlendirilmesi, uygun tedavi seçeneklerinin seçilmesi ve tedaviye cevabın izlenmesinde son derece önemli bir rol oynar. Bu testler genel olarak enflamasyon, kardiyak ve kas hasarı belirteçleri, karaciğer ve böbrek fonksiyonu ve pıhtılaşma sistemi belirteçlerini barındırmaktadır. SARS-CoV-2 virüsünün karaciğer, kalp ve böbrekler gibi hayati önemi bulunan organlara ciddi şekilde hasar verme potansiyeli vardır. İlişkili biyokimyasal parametrelerinin incelenmesi ile bu organların işlevsel aktiviteleri değerlendirilebilir. Sağlık Bakanlığının DSÖ’nün önerileri ve bilimsel gelişmelere uygun olarak hazırladığı “COVID-19 Rehberi” ile COVID-19 polikliniğinde talep edilecek biyokimyasal testler; sodyum, potasyum, klor (çocuk hastalar için), üre, kreatinin, aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT), laktat dehidrojenaz (LDH), C-reaktif protein (CRP), D-dimer, total bilirubin, ferritin, kreatin kinaz ve troponin olarak bildirilmiştir.”

“Literatüre baktığımız zaman; artış gösteren değerler arasında; lökosit miktarı, nötrofil miktarı, nötrofil/lenfosit oranı, sedimentasyon, CRP, prokalsitonin, fibrinojen, ferritin, sitokin düzeyleri, D-dimer, , ALT, AST, LDH, total bilirubin, kreatin kinaz, kreatinin, kardiyak troponin yer aldığı bildirilmiştir. Azalma gösteren değerler arasında ise; albümin, trombosit miktarı, lenfosit miktarı, sodyum, potasyum ve kalsiyum yer almaktadır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde; LDH, CRP,  prokalsitonin (PCT), D‐dimer ve ferritin düzeylerinde meydana gelen artış ile lenfosit sayısındaki düşüklüğün daha ağır seyirli bir klinik tablo belirteci olduğu bildirilmiştir. Hollanda’da yapılan bir araştırmada,  araştırmacılar tarafından yaş, cinsiyet, LDH, CRP, ferritin, , nötrofil sayısı, lenfosit sayısı, ve akciğer grafi sonuçlarını kapsayan  “Korona skor” olarak isimlendirilmiş bir skala (ölçek) oluşturulmuştur. Oluşturulan bu ölçeğin, acil servise Solunum semptomları ile başvuran hastalarda SARS-CoV-2 enfeksiyonu olasılığını tahmin etmede ve COVID-19 hastalarının ayırt edilmesinde kullanılabileceği belirtilmiştir.”

“GÜNCEL VERİLERE BAKTIĞIMIZ ZAMAN AŞI ÇALIŞMALARINDA BÜYÜK BİR YOL KAT EDİLMİŞ OLSA DA HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ VE TAKİP DE ÖNEMLİDİR”

“Literatürde yer alan çalışmalar, COVID-19’un gelişiminde yer alan biyokimyasal mekanizmaların ve meydana gelen metabolik hasarın bilinmesinin tanı ve tedavide kritik bir rol oynadığını göstermiştir. Hastalardan rutin olarak istenilebilen bazı testlerin öneminin COVID-19 hastalığı sürecinde daha da arttığı görülmektedir. Güncel verilere baktığımız zaman aşı çalışmalarında büyük bir yol kat edilmiş olsa da hedefe yönelik tedavi ve takip de önemlidir. Ciddi hastalık risk faktörlerinin erken teşhisi, uzmanların uygun tedavi önlemleri almasına ve hastalığa bağlı ölümleri kontrol etmesine yardımcı olabilir. Sonuç olarak; laboratuvar testleri, COVID-19 enfeksiyon tanısı, hastalığın seyri ve tedaviyi yönlendirmesi açısından önemli bir rol oynamaktadır. Ancak laboratuvar testlerinin azami hasta güvenliğini sağlayacak şekilde kullanılması için test sonuçlarının değerlendirilmesinde; test performansında genetik çeşitliliğin göz önünde bulundurulması, parametrelerin tek başına değerlendirilmemesi, ilişkili parametrelerin bir arada ve genel klinik tablo göz önünde bulundurularak yorumlanması gerektiği unutulmamalıdır.”