Yeni dünya düzeni, büyük siyasi/ideolojik anlatıların yol haritası ile değil, Covit-19 salgının yaşattıkları ile kurulacak gibi.

Ve bugünlerde en çok sorulmaya başlanan bir soru, yeni bir dünya artık mümkün mü?

Yerelleşme ve öz’e dönüşe yönelme, toplumları oluşturan kesimlerin ve kitlelerin yeni trendi olacağı yeni bir düzene doğru evrilmekte, dünya.

Covit-19 salgınının yarattığı ekonomik krizi fırsata çevirme yönünde akıl oyunları da tartışılmaya başlandı.

Covit-19 salgını küresel bir tehdit haline gelirken ortaya çıkardığı sonuçlar, ne kadar fırsata dönüşür veya boş bir hayal olarak mı kalır bilinmez, ama ekonomik krizden nasıl çıkılacağı ve sonrasının nasıl kurgulanacağı üzerinde uzunca tartışılacağı da şimdiden belli.

Ekonomistler ve siyasetçiler dışında da sosyologlara, toplumsal psikologlara, psikologlara ve siyaset bilimcilere de yepyeni bir çalışma alanı yaratmış durumda, Covit-19.

Ve Covit-19’un ekonomik ve toplumsal zeminde yarattığı yıkım ve krizin yeni bir fırsata dönüştürülmesini tartışmaya başladı, dünya.

Covit-19 ile dünya değişirken yeniden başlamalıyız düşüncesi küresel kabul görme noktasına gelmekte.

Her ülke ve toplum elbette kendi özgün koşulları ve dinamikleri içerisinde farklı modeller oluşturarak olağanüstü durumdan çıkış yollarını üretecektir ancak küresel ekonomi, uluslararası ilişkiler, kültürler arası etkileşim başta olmak üzere birçok sosyolojik, siyasal ve ekonomik paradigmayı da Covit-19’un yerle bir ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Covit-19, paradigmaları yıkıp ezberleri bozarken yeni bir dünya kuruluyor.

Peki, siyaset kurumu, ekonomisi ve çok kültürlü yapısı ile yeni bir Kuzey Kıbrıs, mümkün mü?

Covit-19 salgını sonrası yaşanan küresel kriz, Kıbrıs’ın kuzeyi için bir fırsata dönüşür mü?

Soruların cevapları elbette dünyaya hangi perspektiften bakıldığına göre değişkenlik gösterecektir ancak krizin fırsata dönüştürülmesi elzem.

Yeni bir dünya ile birlikte yeni bir Kuzey Kıbrıs mümkün.

İster romantik devrimci bir ruh ile ister ekonomi çarklarını daha güçlü döndürme güdüsü ile olsun, Covit-19 krizi artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması gerektiğini anlatmakta.

Tüm dünyaya ve Kuzey Kıbrıs’a bir şeyi daha anlatmakta aslında Covit-19 krizi.

Kıbrıs Türk toplumunu oluşturan tüm kesimler ile ekonomik ve sosyal tüm katmanlar “ayni gemide” ve kaderimiz ile geleceğimiz de “Bir”.

Ve artık geçmişi “Bir” olmayı beceremeyen toplumdan geleceği “Bir” olan topluma doğru evrilmek zorundayız.

Bir grip salgının, ülkeleri ve toplumların her alanda temellerini derinden nasıl sarstığını yaşarken, yeni bir dünya içerisinde ülkemizi de yeniden konumlandırmak önceliğimiz olmalı.

Ve bu noktada da önde yürümesi gereken siyaset kurumundan başkası değil.

Ve yeni dünya düzeni ile birlikte yürüyemeyen eski’nin yerini de yeni’nin alacağı aşikar.

Kuzey Kıbrıs’ta hemen hemen her sektörde dışa bağımlılığı kırmak, tüketim toplumunu üretim temelli topluma dönüştürmek ve benzer acil eylem planları ile yol haritalarını sektörlerin özgün yapılarına göre oluşturmak zorundayız.

Ekonomiye yön veren sektörlerin her biri için ayrı ayrı 5 yıllık kalkınma ve üretim planlarını uygulamak zorundayız.

Lokomotif sektörler turizm ve yükseköğretim alanlarının yanına sağlık ve tarım’ı da koyabilme becerisini göstermek zorundayız.

Ve ambargoların etkisini elbette yok saymadan artık siyasal izolasyonların gölgesine de sığınmadan üreterek yaşamak zorundayız.

Dünya paradigmaları ve ezberlerini bozarken, Kıbrıs’ın kuzeyinde siyaset kurumu ve ekonomik aktörler tarafından yaratılan ve üretimin karşısındaki en büyük engel olarak duran kendi eserimiz statükoları da artık yıkmak zorundayız.

Turizm, yükseköğretim, sağlık ve tarım alanlarında üretim seferberliği başlatarak yeni dünya içerisinde yerimizi almak da zorunluluktan öte vicdani bir görev artık.

Tek eksiğimiz, topluma inanmak ve kendi gücümüze güvenmek.

Ve artık yeni bir dünya ve Kuzey Kıbrıs mümkün, inanırsak uzak da değil.