Yangını bitirmek herkesin görevi…

Mali ve ekonomik protokolün imzalanması ve dövizdeki gerileme ülke ekonomisindeki yangının hafifletmesini de beraberinde getirdi.
Lakin ekonomi dünyasındaki aktörlerde endişe hala devam ediyor.
Mali ve Ekonomik Protokolün gereği kaynak aktarımının henüz ülke ekonomisine olumlu yansımaları hissedilecek düzeyde olmaması ülkedeki yangını dindirmedi.
Bir önceki hükümet döneminde ekonomik dibe vuruş bugün yerini az da olsa bir nefes almaya bıraktı.
Ancak ekonomiye yön veren kesimler çok önemli bir noktaya dikkat çekip rahatlamanın geçici olmaması gerektiğinin altını çizerek sosyal patlamalara işaret etmeleri üzerinde durulması gereken bir nokta.
Kısaca ekonomi dünyası kaynak aktarımı sistemli olarak yürürlüğe girmezse günü kurtaracak nefes almalar sonunda iflasların yine gündeme geleceği analizini yapıyor.
Çarşıda yangın hafifledi ama dinmedi diye sessiz çığlıklar atıyor ekonomi dünyası.
Sessiz çığlığa kulak vermek protokole imza atanlara düşerken yeni hükümet ile birlikte doğan umudun da ekonomi dünyasındaki motivasyonu sürdürdüğü bir gerçek.
Bir diğer gerçek ise çatışma yaratmadan veya bunu siyasete alet etmeden eğer varsa yaşanan bir tıkanıklık çözüm yollarını hep birlikte bulmak ve tıkanıklığı aşmak da hem protokolün imza sahiplerine hem de ilgili tüm paydaşlara düşmekte.
Sorumlu Muhalefet ve duyarlı sendikaları yanında tüm ilgili kesimlere düşen görev ise ülkeyi yeniden yangın yerine döndürmek yerine süreci ve varsa tıkanıklığı toplum çıkarını ön planda tutarak aşmak ve ortaya çözüm önerileri koymak olmalıdır.
Dövizin düşmesi olumlu havayı artırırken yeniden de yükseldiği durumlarda tam anlamıyla dindirilmeyen yangının yeniden ekonomik felaketi beraberinde getireceğini unutmamak gerek ki ekonomi dünyası bu endişe ile yaşıyor.
Mali ve ekonomik protokolün gereği olan kaynak akışının UBP-HP Hükümetinin de elini uluslararası ve ulusal birçok zeminde güçlendireceğini de göz ardı etmemek ayrıca önemli bir vizyon olarak karşımızda durmakta,
Ekonomik ambargolar ile zincirlenmiş olarak yoluna devam etmeye çalışan ülke ekonomimizin en son ihtiyacı olan şey ise zincirlerine yeni zincirlerin vakit kaybı ile eklenmesidir.
Kaynak aktarımında yaşanan veya yaşanacak olası gecikmelerin ortaya çıkaracağı ekonomik, sosyal ve siyasal travmaların kimseye faydası olmayacağı aşikardır..
Bunu bekleyen kesimlerin ve odakların da olduğunu da unutmamak ayrıca da hatırlatmak gerekmektedir.
Bir önceki 4’lü koalisyon hükümetinin imzalanacak olmasını müjde olarak Kıbrıs Türk’üne verdiği protokolün yeni hükümet ile birlikte imzalanmasının ülkede yarattığı olumlu havanın kaynak aktarımı ile sürdürülmesi gerektiğinin önemi toplumsal barış ve ekonomik istikrardan öte siyaseten de stratejik bir olgudur.
Protokole imza koyan devlet kadrolarının da protokolün gereği olan kaynak aktarımında kaybedilecek zamanın yaratacağı sorunları görmeyecek kadar kör olmadığı da ortada...
Bürokrasinin esiri olmadan memlekette hafifleyen yangını dindirmek hepimiz hem elinde hem de görevi.