Kendisinin mesleğe lisedeyken ve “Gastronomi” kavramının henüz doğmadığı zamanlarda başladığını belirten Özata, “O yıllarda daha çok aşçılık kelimesinin biliniyordu. Üniversitelerde de henüz gastronomi alanında eğitim verilmiyordu” şeklinde konuştu.

Şef Özata, kendisini geliştirmek için çok zorlu ve fedakârlık gerektiren yollardan geçtiğini dile getirerek, işin mutfak kısmında birebir emek sarf ettiğini ve işin çıraklığını öğrenmeden ustalık kısmına geçilemeyeceği bilgisini verdi.  

Gastronominin son 12 yılda çok büyük çapta bir ivme kazandığını kaydeden Özata, bu süreçte Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta toplam 88 gastronomi bölümünün açıldığını belirtti.

Şef Özata, akademik açıdan bakıldığında gastronominin halen daha hangi çatı altında olması gerektiği konusundan çok büyük kararsızlıklar yaşandığına dikkat çekerek, “Gastronominin turizmden ayrılmaz bir parça olarak kabul edilmesi gerektiğini ve kesinlikle Turizm ve Otelcilik çatısı altında yer alması önemli” ifadesini kullandı.

Üniversitelerde verilen gastronomi eğitimi hakkında da konuşan Özata, “Gastronomi bölümünde verilen dersler çok fazla çeşitlilik gösteriyor, çok farklı disiplinlerden yararlanılıyor. Bu nedenle çok büyük bir anlam karmaşası yaşanıyor” dedi.

Şef Özata, akademisyen olmak isteyen genç şef adaylarının her zaman konuları ve içinde bulundukları şartları irdelemeleri gerektiğini söyleyerek, kendilerini sürekli  geliştirmek zorunda olduklarını da bilmeleri gerektiğini kaydetti.

Akademisyenlik yolunda ilerlerken özellikle doktora sürecinin zorluklarına dikkat çeken Özata, yüksek lisans ve doktora sürecinin lisans dönemine hiçbir şekilde benzemediğini, bu yolda ilerlemek isteyen genç şef adaylarının çok daha özverili ve araştırmacı bireyler olmaları gerektiğini dile getirdi.

Şef Esat Özata akademik olarak ilerlemek isteyen genç şef adaylarına tavsiyelerde bulunarak, kesinlikle kulaktan doyma bilgilere önem vermemelerini, sürekli okuyup araştırmalar yapmaları tavsiyesinde bulundu.