Sayın Tatar Cumhurbaşkanı oldu.

Artık bağımsız.

Kıbrıs Türk Halkı’nın davasında taraf, KKTC’nin iç dinamiklerinde tarafsız olmalı.

Arkasına aldığı Türkiye desteğini, Kıbrıs Türk Halkı’nın davasında yerinde ve verimli kullanması en büyük temennimiz.

Başarılar dileriz.

Türkiye’deki dinamiklerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi tartışıladursun, bundan sonraki asıl tartışılması gereken konu, KKTC’nin iç siyasetidir.

Sayın Tatar’ın Ulusal Birlik Partisi (UBP)’nden ayrılıp köşke çıkması ile birlikte, iç siyasetin suyu eskisinden de bulanık olacak.

Zira, Halkın Partisi’nin hükümetten çekilme oyunu ile bulandırılan siyaset, şimdilerde ise hükümetin nasıl kurulacağı girdabına da kapılmış durumda.

İktidar olma hevesini her fırsatta dile getiren Yeniden Doğuş Partisi, ‘’benim sayemde Cumhurbaşkanı çıkardın’’ dediği UBP’den neleri koparabileceğinin hesabını yapıyor. İki milletvekilinin ikisi de giyecek gömlek arıyor.

Halkın Partisi, çekildiği ama terk etmediği hükümetten, halkın arasına tekrar karışmadan önce, daha fazla neler koparabileceğini hesaplayan, küçük çıkar hesapları yapan milletvekillerinin partisine dönüşmüş durumda.

Demokrat Parti, Serdar Denktaş’sız ayakta durabileceğini ispatlama derdi ile hükümetin bir kanadından tutma çabası içerisinde.

Ulusal Birlik Partisi ise, bir taraftan Türkiye destekli çıkardığı Cumhurbaşkanı’nın sevinç ve gururunu yaşarken, diğer taraftan da en güçlü parti olmanın avantajı ile Türkiye’den gelmesi olası yeni desteklerin yolunu gözlemeye başladı bile!

İç siyasetin sol kanadında yeni denge arayışlarının başlama aresefinde, Toplumcu Demokrasi Partisi ile Cumhuriyetçi Türk Partisi son hazırlıklarını tamamlamak üzere. Türkiye’nin bazı dinamikleri ile istişare etmeleri sürpriz olmayacak. Zira, Kıbrıs Türk Toplumu’nun kaliteli bir sol dengeye ihtiyacı günden güne artmakta.

İşte tüm bu ‘’garip’’ ve ‘’kısır’’ siyasi ortamda, iç siyasetin her türlü oyuncuları, Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafyada etkinliğini giderek artıran Türkiye’nin duruşuna göre pozisyon almak durumundalar. Ama karşısında, ama yanında…

İster karşıt, ister yanında görüş olsun, düzeyli olduğu sürece her görüş, Türkiye’nin Kıbrıs davasına ve Kıbrıs Türk Halkı’nın varoluş mücadelesine değerli katkılarda bulunacaktır.

Önümüzdeki günlerde, KKTC siyasetinin Türkiye’ye yakın partileri, Türkiye’nin Kıbrıs sorunu ile ilgili politik yaklaşımlarının paralelinde duruşlar sergileyecektir.

Bunu bir yere kadar doğal karşılamak mümkün olabilir.

Ancak, bu bahane ile Türkiye’nin özellikle finansal desteğini cebine atmak isteyen, gözlerini makam sevdası bürüyen uyanıklar da çıkacaktır. Türkiye’den gelen heyetlerin gözlerini, sahte kalkınma projeleri ile boyamaya çalışacaklardır.

Üstelik bu sayede alacakları olası ‘’aferin’’lerle şımarma ihtimalleri de bir hayli yüksek.

Şımardıkça dillerinin çözülme, davranışlarındaki kontrolü kaybetme olasılıkları da oldukça yüksek.

Bu anlamda kontrolü ilk kaybetme riski olan parti, içerisinden Cumhurbaşkanı çıkaran UBP olacaktır.

Türkiye’nin tarihsel ve coğrafi bağlarından yola çıkarak KKTC’ye ve Kıbrıs Türk Halkına sahip çıkması ile, Türkiye’nin KKTC’deki herhangi bir partiye destek vermesi birbirine karıştırılmamalıdır.

Böylesine kritik bir süreçte, Türkiye’nin KKTC’deki şımarık partisi, şımarık unsurları olmaktan itina ile kaçınılmalıdır.

Türkiye’nin yanına güçlü bir KKTC konulmak isteniyorsasiyasilerin gözleri, Türkiye’den gelecek çıkar kazanımlarına değil, ülkenin içerisine bir an önce çeki düzen vermeye çevrilmelidir…

İletişim: 0542-8529899