Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ), Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gürkan Gümüşatam, 3 Kasım 1928’de tarihinde Latin Alfabesine dayalı ve Türkçenin ses sistemi dikkate alınarak 29 harften oluşan yazı sisteminin uygulanmaya başlandığını belirterek, “Harf devrimi, ardından dil devrimini de getirmiş, yazı ve konuşma dilindeki yabancı unsurlardan Türkçe arındırılmaya çalışılmıştır” ifadesini kullandı.

Bu çalışmaların halk ile edebiyat arasındaki kopukluğun ortadan kalkmasına yardımcı olduğunu aktaran Gümüşatam, Harf devriminin toplum, eğitim, dil ve edebiyat arasındaki ilişkilerinden oluşan kültürel dokuda önemli bir işlevi olduğunu kaydetti.

Doç. Dr. Gümüşatam, Atatürk’ün 1928’de, yeni harflerin öğrenilmesinin ve öğretilmesinin bir vatanperverlik görevi olduğuna vurgu yaptığını açıklayarak, birçok araştırmacıya göre Atatürk devrimleri içinde etkileri en büyük, hazırlık dönemi en uzun ve üzerinde tartışmaların en çok yapılanı harf devrimi olduğunu da sözlerine ekledi.

Harf Devrimi Okuryazar Oranının Artmasını Sağladı

Dilde yenileşmenin Harf devriminin sonuçlarından biri olduğunu hatırlatan Gümüşatam, “Devrimle birlikte okuryazar oranının artması edebî eserlerin ve sanatçıların daha büyük kitlelere ulaşmasına zemin hazırlamış; süreç dil devrimiyle de devam etmiştir” şeklinde konuştu.

Gümüşatam, bir ulusun bilinçlenmesinde dilin etki ve öneminin büyük olduğuna da dikkat çekerek, “Dil, toplumun değişen koşullara bilinçli olarak uymasını sağlamak için şart olan anlaşma olanağı sağlayan en önemli güçtür. Harf devriminin Türk dili üzerinde yarattığı en önemli etki dil devriminin gerçekleşmesine zemin hazırlamış olmasıdır” açıklamasında bulundu.  

Geçekte Harf devriminin hayatın birçok alanına etki eden önemli bir durum olduğunu ifade eden Gümüşatam, bu devrimin arkasından gelen dilde sadeleşmenin ulusal edebiyatla halk edebiyatının da kaynaşmasını sağladığını kaydetti.

Gümüşatam, söz konusu devrimin gazetecilik üzerinde de büyük gelişme sağladığını belirterek, “Cumhuriyetin ilânından sonra bütün kurumlar gibi Türk edebiyatı da yeni bir ruh kazanmış, Türkiye’de modern edebiyatın temeli atılmıştır. Böylece Dünya edebiyatları düzeyine çıkma olanakları hızlanmış, Türk Edebiyatı, Türk halkının ortak sesi olmaya başlamıştır” dedi.