Toparlanıyoruz Hareketi'nin lideri Kudret Özersay Rum basınından Politis'e demeç verdi. Özersay, kısa sürede ülkede beğeni toplayan Toparlanıyoruz Hreketi'nden, Kıbrıs müzakerelerine kadar bir çok konuda görüiş belirtti. İşte Özersay'ın röportajı...


Politis: Başlattığınız ‘Toparlanıyoruz’ hareketinden bize biraz söz edebilir misiniz?



Özersay: Ben şahsen, siyasi ve toplumsal bir yozlaşma olduğunu görmemiz gerektiğine inanıyorum. Bir yandan politikacıların doğru politikalar izlemelerine zemin yaratmak ve buna imkan tanımak için, toplumsal yozlaşmayı ortadan kaldırmak amacıyla toplumu oluşturan unurlar olarak, artık bir şeyler yapmamız gerekir. Diğer yandansa sıkıntı ve birşey yapılması gereken alan siyasi yozlaşmadır, bunu ortadan kaldırmak için siyasi aktörlere demokratik yoldan baskı yapmamız gerekir. Dolayısıyla bu hareket için iki mücadele düzeyi vardır. Bir açıdan umutlanmak mümkün çünkü mevcut sistem tükendi ve herkes denendi. Neredeyse tüm partilere fırsat verildi. Referandumla bir çözüme yaklaştık ancak başarısız olduk. Umudun tükendiği nokta aynı zamanda değişimin başlayacağı ve yeşereceği noktadır. Sadece o zaman durum değişebilir. Ancak Avrupa’da olduğu gibi, zayıflık nedeniyle istismar edilme riski vardır. Ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan Yunanistan ve İtalya’da olduğu gibi, diğer ülkeler bazı şeyler de empoze edebilir. Belki de diğerleri hükümet için belirli bir partiyi tercih ediyorlar, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs ile ilişkilerinden söz ettiğimiz zaman, böyle bir risk vardır. Yani belki de sistemin çökmesi, yeniden inşa edilmesine imkan sağlar, ama dıştan çözümler empoze edilebilir ki bu sağlıklı değildir. Dolayısıyla Türkiye gibi dış faktörlerin daha fazla nüfuz elde etmelerini engellemek için, burada toplumsal bir hareket başlatıp, toplumu örgütlememiz ve doğrudan sadece siyasi parti kurulmasına odaklanmamamız gerekir. İlk önce toplumsal bir değişim gerekir. Bu yüzden de ‘Toparlanıyoruz’ toplumsal hareketini başlattık.


Politis: Faaliyetlerle ya da hareketin partiye dönüşmesiyle ilgili olarak herhangi bir zaman sınırı var mıdır?



Özersay: Hayır, çünkü Kıbrıs sorunundaki sürecin aksine, toplumsal konularda takvim koyamazsınız. Ancak bazı koşullar vardır. Birincisi, halkın harekete karşı geniş desteğinin olması gerekir. Dolayısıyla ilk önce toplumun bilgilendirilmesi ve toplumla görüşülmesi gerekir. Toplumun gerçek gündemlerinin öne çıkarılması yapay gündemlerden uzaklaşılması gerekir. İhtiyaç olan şey bir farkındalık yaratmaktır. Mevcut siyasi parti ve faktörlerin bu değişimi yapmak için hala imkanları vardır. Benim mevcut aktörlerden pek umudum yok ancak hali hazırda partiler vardır ve eğer bugünün ihtiyaçlarının farkına varmak için, değişmeyi, aynı zamanda kadrolarını yenilemeyi ve öz eleştiri yapmayı başarırlarsa, o zaman belki de partiler toplumun desteğiyle başarılı olabilirler. Ancak eğer bu partiler başarısız olursa, o zaman yeni parti veya partilere ihtiyaç duyulur. Buna halk karar verecektir.


Politis: 2013 yılında erken seçim olduğunu varsayalım. Eğer öyle olursa, hareket ne yapacak? Mevcut bir parti ile işbirliği yoluna mı gidecek, yoksa seçime tek başına mı katılacak?
 

Özersay: Açık söylemem gerekirse, bunu halk belirleyecek. O zamana kadar Ulusal Birlik Partisinde güç mücadelesinin sonucu belli olduğunda Kıbrıs Türk siyasi sahnesindeki aktörlerin kimler olduğuna bakabiliriz. Aynı zamanda o gün geldiğinde halkın harekete yönelik ilgi ve desteğinin devam edip etmediğine de bakmamız gerekir. Verileri değerlendirip ona göre karar vermeliyiz. Sistemde önümüzdeki yıl içinde erken seçim olasılığı vardır. O zamana kadar ortaya yeni bir parti çıkabilir ama dediğim gibi buna halk kendisi karar verir. Siyaseti bir araç olmaktan çıkarıp bir amaca çevirmek çok tehlikeli olur. AKP’nin doğması ile 2002 yılında Türk siyasi sahnesinde yaşanan değişiklikleri hatırlıyorum. Ulusal Birlik Partisinin seçim kurultayına kadar yozlaşma konusunda yeni suçlamaların ortaya çıkacağına ve siyasi sistemin, bundan memnun olmuyor olsak da, daha da yıpranacağına inanıyorum. Sizin sorunuzun yanıtına gelince… Evet, bir noktada toplum yeni bir parti kurulması ihtiyacını ortaya koyabilir ama ‘Toparlanıyoruz’ hareketi, olası yeni bir partiyi de denetleyecek şekilde varlığını sürdürmelidir.


Politis: Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak gündeminizde somut bir şeyler var mıdır?


Özersay: Toplum, Kıbrıs konusunda bölünmüş durumdadır. Bir yanda ya çözüm olmazsa yok olacağız diyenler ve iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümüne inananlar, diğer yandan da çözüm olmazsa, devletimiz vardır, tanınma peşinde koşabilir ve ambargoları kaldırabiliriz diyenler vardır. Ancak her iki görüş de üçüncü tarafların tutumuna bağlıdır. Tanınma için diğerlerinin desteğine, çözüm için de Kıbrıslı Rumların işbirliğine ihtiyaç vardır. Biz ‘Toparlanıyoruz’ hareketi olarak üçüncü tarafların desteğini gerektiren şeylere değil kendi irademizle yapabileceklerimize odaklanalım ve burada sağlıklı bir sistem kuralım diyoruz. İnsan haklarını uygun bir sistem. Bu ön çalışma çözüme yardımcı olacaktır. Yıllardır Kıbrıs sorunu nedeniyle, çözümü ya da tanınmayı bekleyerek her şeyi erteliyoruz. Yapmamız gerekenleri askıya alıyoruz, Tıpkı AB’nin Avrupa Mevzuatını askıya aldığı gibi… Biliyorsunuz, Toplum Sözleşmesinde Türkiye ile ilişkilerimizin sağlıklı olmadığını ve bunun devam etmesi halinde gelecekteki ilişkinin zehirleneceğini ortaya koyuyoruz. Hükümetlerimiz Kıbrıslı Türklerin iyiliği için değil, kendileri iktidarda kalmak için Türkiye’nin desteğini almaya çalışıyorlar. Bu, Türkiye’ye en büyük bağımlılığı getirir.


Politis: Hareketin Arap Baharı’na benzeyen gibi bir Kıbrıs Türk baharı getireceğinden söz edebilir miyiz?


Özersay: Açık söylemem gerekirse, durumu Orta Doğu ile ilişkilendirmek istemiyorum. Şartlar çok daha farklı. Orada demokratik rejimler yoktur. Burada anayasal olarak demokrasiye sahibiz, ancak sistem hukuk devletine olma açısından sıkıntılar içeriyor ve tıkandı. Ben bu hareketi, bir uyandırma ve farkındalık yaratma hareketi olarak görüyorum. Biliyorsunuz ki Kıbrıs’ta politikacılar sorumluluklarını üstlenmede başarısızdırlar. Her zaman her şeyden başkası suçludur. AB’yi suçluyoruz. Ya da siz Yunanistan’ı, Yunanistan’daki bankaları ve küresel ekonomik krizi suçluyorsunuz. Tıpkı Mari olayında olduğu gibi, Sayın Hristofyas özür bile dilemedi. Nedenini bilmiyorum, ancak Kıbrıs’ta herkes sorumluluğu başkalarına atıyor. Dolayısıyla toplum olarak başarısız olduğumuzu ya da hata yaptığımızı kabul etmemiz gerekir. Bir bir bireyler olarak da sorumlu olduğumuzu kabul etmemiz gerekir.


Politis: Evet ama Türk ordusu varken, sistemin yeniden düzenlenmesi mümkün müdür?
 

Özersay: Bir dönem için bu bir faktördü. Ancak artık Türkiye’de de farklılıklar ve dengelerde değişiklikler vardır. Aynı şey burada Kuzey Kıbrıs’ta da geçerlidir. Ancak yeniden düzenlenmeden bahsettiğim zaman, buna asker de dahil olabilir. Önemli olan halkın desteğinin sağlanmasıdır. Ayrıntıya girmek istemiyorum, çünkü hareket kendi kendini toplumsal tartışmalarla şekillendirir.


Politis: 10 yıldan beridir müzakere sürecine katılıyorsunuz. Gelecekle ilgili görüşünüz nedir? Uluslar arası toplum artık Kıbrıs sorununun çözümünün söz konusu olmadığını ve Kıbrıslı Türkler tanınsınlar diyebilir mi?


Özersay: Uluslar arası topluma bel bağlamaktan hoşlanmıyorum. Kıbrıs’ta hepimizin uluslar arası toplumu beklemememiz gerekir. Kıbrıs sorununun ve onun yarattığı belirsizliğin Kıbrıslı Türkleri olumsuz etkilediği açıktır. Dolayısıyla kapsamlı çözümü tercih ederim. Ancak soru şudur: 40 yılda yanlış giden neydi de başarılı olamadık? Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar, toplumlararası bir diyaloga girip neyin yanlış gittiğini görmemiz gerekir. Bundan süreç mi yoksa izlediğimiz yöntem mi suçlu? Yoksa başka bir şey mi?



Politis: Peki bu diyalog hangi düzeyde olacak?



Özersay: Asıl mesele ve aklımızda bulundurmamız gereken şey, burada Kıbrıs’ta bir şeyler olabilmesi için bunu diğer tarafın da onaylaması, empoze edilmemesi gerektiğidir. Örneğin KKTC’nin tanınması gibi… Kıbrıslı Rumların onayı olmadan bunu onlara kabul ettirmemiz ne kadar mümkündür? Uluslararası toplum bölünecek ve daha fazla karışıklık olacaktır. Aynı şey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türklere empoze edilmesi ile ilgili Kıbrıs Rum önceliği için de geçerlidir. Kıbrıslı Türkler buna tamam demedikçe onlara bunu empoze edemezsiniz, Rumlar ne kadar isterse istesin. Müzakerelerin tüm yöntemlerini denedik ve şimdi Kıbrıslı diyalog da başarısız oldu. Hristofyas ve Talat çözüme ulaşma konusunda başarılı olamadılar ve şimdi iki solcu liderin tasarladığı bir süreçte iki sağcı lider mi başarılı olacak? Umarım ama bu şekilde başarının söz konusu olmadığını sanırım herkes biliyor, bunu Downer da biliyor. Önemli olan bununla yüzleşmeye hazır olmaktır. Kendisi (Downer) bunu söylemedi ancak ben eminim ki, o da buna inanıyor. Amaçta birleşmemiz, uzlaşmamız gerekir. Kuşkusuz iki tarafın da onayına ihtiyaç vardır ve BM Güvenlik Konseyi diğer tercihleri reddediyor. Ancak Güvenlik Konseyi kendi aramızda görüşmemizi engellemez. Çözüm modeli mutlak değildir. İki toplumun başka bir model aramaları mümkün müdür? Mümkün olması gerekir. İki bölgeli iki toplumlu federasyondan bahsettiğimiz zaman, Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin aynı şeyi anlamadıklarına inanıyorum. Hatta her toplumda kendi içinde farklı şeyler anlaşılıyor. Farklı bir çerçeve içinde diyalog olması gerektiğine inanıyorum, bunun ille de müzakere süreci içinde olması gerekmez. Basit bir şahsi fikir söyleyeyim: liderler iki toplumdan bazı isimler belirleyip, bu gizli de olabilir, alternatif çözümleri inceleyebilirler. Bu eksersizi yapalım ve yönetim, toprak, garantiler ve mülkiyet konusunda alternatif senaryoları görüşelim. Serbest görüşmeye ihtiyacımız vardır. İki bölgeli iki toplumlu federasyon yapısını görüşmeye devam edersek, sonucun tatmin edici olmayacağı neredeyse kesindir. Her iki tarafın da iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde tahammül direncini biliyoruz. Örneğim Kıbrıs Rum tarafı mülkiyet konusunda en fazla yaklaşık %30 iade alacak. Kıbrıslı Türkler bu çerçeve içerisinde daha fazla vermezler, Kıbrıslı Rumlar da alamayacaklar. Garantiler konusunda Kıbrıs Rum tarafı en çok Annan Planında mevcut olanı alır. Ancak toprak gibi bir konuda farklı bir şeyler istersen, Kıbrıs Türk talebine elastikiyet göstermeye hazır olmalısın. Bu düzeyde bu tür bir diyalog yapmadık. Ayrıntıya giremem.

Politis: Seçilmesi halinde Nikos Anastasiadis’in, daha rahat veya daha esnek bir müzakereci olacağını düşünüyor musunuz?

Özersay: Onunla üç kez görüştüm. İlk başlarda Sayın Anastasiadis ile size daha önce tarif ettiğim alternatif bir diyalog olma olasılığı ya da bazı dinamikler olacağını görüyordum. Yaptığımız temaslarda bazı konularda daha esnek olabileceği ve bunun karşılığında da bazı şeyler alabileceği mesajlarını göndermişti. Ancak başka bir şey söylemek istemem, çünkü Anastasiadis seçimlerde aday olan bir kişidir. Özellikle de Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberle ilgili hassasiyetini de anlıyorum. Bildiğim kadarıyla bu bir röportaj değil, Flautre ile görüşmesinden sonra basına sızan bilgilerdir. Ancak beni şaşırtan, DİSİ’nin tepkisiydi. Çünkü haberden sonra yaptığı açıklamada popülizm yaptı. Bir konu ile ilgili olarak birisine vizyonunu söyledi ancak hemen ardından halkın tepkisinden korkarak bunu hemen değiştirdi. Dolayısıyla seçimlerden sonra ondan fikirlerini savunmasını beklememiz mümkün müdür? DİKO ile işbirliğinden dolayı durum daha da karmaşık hale gelebilir. Bunun yanında, liderin müzakerelere girmeden başka bir müzakerecinin atanması ve her önerinin, Ulusal Konseyin %75’i tarafından onaylanmasına ilişkin önerileri beni hayal kırıklığına uğrattı. Hristofyas ile de böyle oluyordu, Ulusal Konseyle kavga ediyordu ve üçlü görüşmelerden önce bazı ilkelerde anlaşıp, masaya yeni öneriler getirmiyordu. Sayın Anastasiadis’in son mesajları beni endişelendiriyor. 

Politis: Lillikas ve Malas için ne diyeceksiniz?

Özersay: Sayın Malas’ı hiç tanımıyorum. Sayın Lillikas ile görüşüp konuşmuştum. O da şu anda seçimlerin baskısı altındadır ve bazı konularda aşırıya kaçıyor. Tüm adayların gerçekçi olmaları gerektiğini düşünüyorum. Lillikas eğitimli birisidir ve Dışişleri Bakanlığı yapmış birisi olarak tecrübe sahibidir. Bana göre şahıslar önemli değildir ancak Kıbrıs Rum liderliği değişecek madem ki, ekonomik krizi aşacak ve yeniden umut verecek sorumlu bir liderlik istiyorum. Önemli olan federasyon, konfederasyon ya da gevşek federasyon gibi tabelalara yapışıp kalmak değil, alternatif görüşmeye açık olmaktır. Alternatif görüşmeye ihtiyacımız vardır. Çözüm mümkündür ancak bunun geçtiğimiz yıllarda izlediğimiz süreçle ortaya çıkacağından kuşkuluyum.

Politis: Birkaç gün içinde Kıbrıs Türk tarafı New York’a gidecek. Şu an siz gidemeyeceğinizden dolayı ne hissediyorsunuz?

Özersay: Genel Kurul çalışmaları propaganda amacıyla yapılır. İki lider Genel Sekreter ile özlü görüşme yapmazsa, hiçbir şey beklemeyiz. İki taraf sadece birbirlerini suçlayacaklar. Geçtiğimiz yıl Genel Sekreterle faydalı bir görüşme gerçekleştirdik. Doğal gaz konusunda öneri sunduk. Bir çözüme varana kadar, doğal gazın kullanılması konusunda ne yapabileceğimizi ve bunu Türkiye yoluyla taşıyabileceğimizi görüşmemiz gerekir. Biz öneri sunduk ve Kıbrıs Rum tarafı doğal gazın iki topluma ait olduğu demagojisini yaparak, bu öneriyi reddetti. Uluslar arası toplum doğal gazın ortak değerlendirilmesi konusunda iki topluma yönelik baskıyı artırıyor. Bunu görüşmemiz gerekir. Liderler bunları görüşmeye açmalıdır. BM doğal gaz konusunda alternatif öneriler üretebilir ve iki taraf güven artırıcı önlemleri yaratıcı bir şekilde görüşebilir.

Politis: Doğal gaz konusu güven artırıcı önlemlerin gündeminde var mıdır?

Özersay: Geçtiğimiz yıl önerimizi alan BM Genel Sekreteri bize, çalışma arkadaşlarından bunun üzerinde çalışma yapmalarını isteyeceğini söylemişti. Aradan bir yıl geçti ve konu görüşmeye alınabilecek bir konudur. 
Politis: Maraş’ın açılması ya da B Planları ile ilgili senaryolar hakkında ne diyeceksiniz?

Özersay: Cumhurbaşkanlığında çalışmadığım için Kıbrıs Türk tarafının stratejisi hakkında konuşamam. Ancak bana kendi kişisel fikrimi sorarsanız, evet yakın zamanda her iki toplumun da yararına olacak tek yanlı adımlar atılabilir. Kıbrıs. Ben buna inanıyorum.

Politis: İslam İşbirliği Teşkilatı ve açılımlar konusunda ne diyeceksiniz?

Özersay: Geçtiğimiz günlerde bazı açıklamalar yapıldı. İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından atılacak bazı adımlarla ilgili sağlam temeller ve Kıbrıslı Türklerin desteklenmesi konusundan söz eden kararlar vardır. Ancak bunların hayata geçirilmesi, çeşitli ülkelerin politikalarına ve kararına bağlıdır. Evet, bir şeyler olabilir ancak olacak mı bilmiyorum.”