ÖZYİĞİT: "TOPLUMA VURULAN EN BÜYÜK DARBELERDEN BİRİ OLACAK”

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, “içeriği aylarca saklanan, son şekli kapalı kapılar arkasında verilen, toplumun özvarlıklarının peş keş çekilmesini öngören ekonomik protokolün, halka vurulacak en büyük darbelerden biri olacağını” savundu.

Toplumun geleceğini ipotek altına alacağını ileri sürdüğü Ekonomik Protokol’ün imzalanmasına rağmen topluma duyurulmadığını, Başbakan Özgürgün ile Başbakan Yardımcısı Denktaş'ın attıkları imzayı açıklamak yerine susmayı tercih ettiklerini, imza törenlerinin de gerçekleşmediğini iddia eden Özyiğit, "Attığınız imzayı dahi açıklayamayacak kadar korkuyorsanız, niye bu anlaşmaya imza attınız. Ancak şu çok iyi bilinsin ki, korkunun ecele faydası yoktur. Eninde sonunda toplum bunların hesabını soracaktır" dedi.

"ÖZELLEŞTİRMELER TOPLUM YARARINA OLMADI"

TDP Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamaya göre, Özyiğit Ekonomik programı değerlendirdi.

2009-2012 ve 2013-2015 ekonomik paketlerin halkı fakirleştirdiğini, halkın alım gücünü gerilettiğini, bazı hakları gasp ettiğini kaydeden Özyiğit, “geçtiğimiz hafta imzalanan ekonomik paketle birlikte de telefon, elektrik ve limanların peş keş çekileceğini” savundu.

“Geçmiş paketler çerçevesinde özelleştirme adı altında yapılan peş keşlerin topluma sadece pahalılık olarak yansıdı, yapılanlardan toplum değil, belirli kesimler kazançlı çıktı” diyen  Özyiğit, Kıbrıs Türkü açısından stratejik kurumların devredilmesinin ancak ve ancak "Halk düşmanlığı' olarak nitelendirilebileceğini savundu.

"EN BÜYÜK KÖTÜLÜKLERDEN BİRİ"

İmzalanan anlaşma bazı olumlu unsular içerse de, özellikle stratejik kurumların devredilmesini öngören unsurlar göz önüne alındığında onaylamanın mümkün olmadığını belirten Özyiğit, "Maraş'ın yasal sahiplerine devrine karşılık, Mağusa Limanı’nın uluslararası ticarete açılmasının tartışıldığı, dahası 2016 yılı içerisinde çözüm olasılığının dile getirildiği bir dönemde, mevcut hali ile bile kar eden Mağusa Limanı’nın elden çıkarılması bu topluma yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olacaktır" ifadelerini kullandı.

Kıb-Tek'in üretim, dağıtım ve tahsilat olarak bölümlere ayrılacağını, kurulacak Enerji Dairesi kontrolünde dağıtım ve tahsilatın özelleştirileceğini, üretimin ise kurumda kalmış gibi gösterildiğini, oysa kurumun AKSA ile garantili alım sözleşmesi olduğunu belirten Özyiğit, süreç içerisinde tüm bölümlerin elden çıkarılmasının planlandığını savundu.

“Telekomünikasyonda ise kamu-özel ortaklığı şeklinde peş keşin öngörüldüğünü “ ileri süren Özyiğit, protokolün açıkça özelleştirmeyi, bununla birlikte de çalışanların sendikasızlaştırılıp sokağa atılmasını öngördüğünü iddia etti.

"DPÖ GÖZDEN ÇIKARILDI MI?"

Devlet Planlama Örgütü'nün kapatılmayacağı söylenirken, protokol çerçevesinde ne tür tedbirler alınacağının belirtilmediğini ifade eden Özyiğit, DPÖ'nün diğer devlet ve özel kurumlar ile ilişkilerini düzenleyerek veri ve bilgi akışının artırılması, aynı zamanda teknolojik alt yapısının güçlendirilerek personel yapısının düzeltilmesi gerekirken, bu tür konulardan anlaşmada hiç bahsedilmediğini ,bunun da ülkenin planlama yapısını belirleyen kurumun gözden çıkarıldığı algısına neden olduğunu öne sürdü.

Protokolün ayrıca, mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi, özlük haklarının geriletilmesi, ihtiyat sandığı ve sosyal sigorta prim oranlarının artırılması, emeklilik yaşının yükseltilmesini de öngördüğünü  savunan  Özyiğit, "Kamu sektöründe kamu-özel işbirliği modeli öngörülürken, bazı devlet daireleri Gençlik ve Spor Koordinasyon Ofisi gibi uygulamalarla işlevsizleştiriliyor. Bazıları da kamu-özel işbirliği adı altında özele devrediliyor. UBP ile DP, toplumdan kurumları peş keş çekmek ve hakları gasp etmek için onay almadı. Halka rağmen bu adımları atanlar, günü geldiğinde tüm bunların hesabını vereceklerini de bilsinler" ifadelerini kullandı.