Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 9 Mart Baf Direnişi ve Şehitlerini Anma Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinden vazgeçilemeyeceğini” belirtti.

Tatar, “Mücadele tarihimizin en önemli direnişlerinden biri olan Baf Direnişi’nin 57. yıl dönümünde toprağa düşen aziz şehitlerimizi bir kez daha  rahmet ve minnetle anarken, Baf’ın Türk bölgesine yönelik olarak 7 Mart’ta  başlayan ve 9 Mart’a kadar devam eden Rum saldırılarının ana nedenini de hatırlatmakta büyük yarar vardır.” ifadelerini kullandı

BM Güvenlik Konseyi’nin  4 Mart 1964 tarihli siyasi ve haksız kararıyla “Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti” olarak tanınan Rum Yönetiminin, bu karardan güç ve cesaret alarak,  üç gün sonra  Türk bölgelerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığını belirten Tatar, 7 Mart tarihinde de  Baf’ın Türk bölgesine yönelik çok büyük bir saldırı başlattıklarını kaydetti.

Ana hedefin Kıbrıs’ta Türk direnişini yok edip, Kıbrıs Türk halkını bir azınlık olarak boyunduruk altına almak olduğunu kaydeden Tatar, Yunan Alayı takviyeli ve ağır silahlarla gerçekleşen bu saldırıya karşı  Baf Mücahitleri ile Baf Türkleri büyük bir direniş gösterdiğini, çok büyük kayıplar verildiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle devam ett:

“Baf Mücahitleri 13 şehit verirken, yaşanan Rum-Yunan vahşeti de unutulamaz.  Mavrali mevzisinde mermileri tükendikten sonra esir alınan 9 Mücahidimiz, Baf’ın Rum bölgesinde bulunan mezbahaya götürülür, kasap çengellerine asılır,   kasap bıçakları ile doğranır ve başları da nacaklarla  parçalanarak, beyinleri çıkarılır. Baf Türkleri büyük bir katliamla  karşı karşıyadır. 

Dünya bu saldırılara ve vahşete karşı seyirci kalırken, garantör Türkiye harekete geçer. Saldırıların durmaması halinde müdahalede bulunacağı yönünde Rum-Yunan ikilisine nota verir. Türkiye’nin bu kararlı duruşu sonrasında Rum saldırıları sona erer. Baf saldırılarından sonra Rum-Yunan ikilisinin 1964 yılında gerçekleştirdiği diğer en büyük saldırılarından biri de Erenköy’e yönelik olarak gerçekleşen saldırılardır. Bu saldırılar da garantör Türkiye’nin müdahalesiyle bertaraf edilmiştir.  

İşte bunlar, Türkiye’nin garantörlüğünden  neden vazgeçemeyeceğimizin en açık örneğidir. Bu nedenlerle Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı kırmızı çizgimizdir.”

Rum-Yunan ikilisi ile  bazı kesimlerin 1960 garanti sisteminin çağdışı kaldığını ve değişmesi gerektiğini ileri sürüp, garanti sistemini sulandırmaya çalıştığını kaydeden Tatar, “Bu konuda tutumumuz ve duruşumuz gayet nettir.  Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığından asla vazgeçmeyeceğiz. Anavatan Türkiye’ye daha da sıkı sarılacağız. Bu halkımıza ve şehitlerimize olan borcumuzdur.”  ifadelerini kullandı.