Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı, Başbakan Ersin Tatar, “Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez önce Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile tüm ilgili diğer ülkelerle, uluslararası kuruluşlara pozisyonunu izah edeceğini ve Kıbrıs konusunda yeni bir süreç başlamadan önce hidrokarbon konusunun halledilmesi gerektiğinini bildireceğini” açıkladı.

ABD merkezli Associated Press (AP) haber ajansına konuşan UBP Genel Başkanı, Başbakan Ersin Tatar, Doğu Akdeniz’e ilişkin gelişmeler, Kıbrıs sorunu ve Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soruları yanıtladı.

“Kazanacağıma güveniyorum. Araştırmalar benim ikinci turda bu yarışı alabileceğim yönündedir. Ben sürekli halkın içinde olan bir politikacıyım. Halkın nabzının da benden yana attığını hissediyor, görüyorum” diyen Tatar, “Kıbrıs’taki iki Devlet arasında var olan gerçeklere dayalı, kalıcı, yaşayabilir, egemen-eşitlik temelinde, bizim güvenliğimizi gözeten, mülkiyet ve toprak konusu çözülürken Kıbrıs Türkü’nü sosyo-ekonomik olarak sarsmayacak bir anlaşma olmasını biz de isteriz. Ama Crans Montana artık geride kalmıştır. Ben seçilir seçilmez önce Sayın Genel Sekreter sonra tüm ilgili diğer ülkeler ve uluslararası kuruluşlara pozisyonumuzu izah edecek ve yeni bir süreç öncesinde en sıcak konu olan hidro-karbon konusunu halletmemiz gerektiğini vurgulayacağım.” Dedi.

Hidrokarbon konusu iki tarafın anlaşıp anlaşamayacaklarına karar vermek için bir test olduğunu kaydeden Tatar, bu konuda anlaşmaya varılmasının, hem bölge barışı, hem Türkiye-Yunanistan dostluğu hem de Kıbrıs konusunda bir sonuca gidilmesi için katalizör rolü oynayacağına inandığını belirtti.

Tatar, “Size göre Kıbrıs çözümü için hangi model en iyisidir ve neden?” sorusuna ise “Biz bu kez masaya oturacaksak masada, federasyon dışındaki sizin de saydığınız çözüm modellerinin de olması lazım. Federal çözüm için 1977’den bu yana 43 yıldır çalışıldığına ve bir sonuç elde edilemediğine göre alternatif modellerin de masaya gelmesi sorunun aşılması için gereklidir. ‘Tek yol federasyon, başka yol yok’  demek bu çağda ve bunca yaşanandan, yapılan görüşmeden sonra gerçekçi değildir. Federasyon çatısı atında buluşmak için anlaşamıyorsak kadife ayrılık da bir çözümdür. İki ayrı Devlet halinde AB çatısı altında buluşmak da adayı birleştirir. İki ayrı Devlet olarak yapacağımız anlaşmalarla da bu adayı çok daha güzel günlere taşıyabiliriz. Alternatiflerin de masaya gelmesine fırsat tanımak lazım. Bundan çekinmek Kıbrıs’a bir yarar sağlamıyor.” Yanıtını verdi.

Tatar’ın açıklamaları şu şeklde devam etti:

“Bizim kurulmasını istediğimiz yeni ortaklıkta egemen eşitlik esastır. Yani Rumlar ne kadar egemen ise biz de o kadar egemen olacağız. Dönüşümlü Başkanlık kırmızı çizgimizdir. Avrupa Birliği’nde ülkelerin nüfuslarına, büyüklüklerine bakılmaksızın tam bir uzlaşma aranırken Kıbrıs’ta bunca yıl sonra kurulacak bir ortaklıkta tam bir uzlaşma aranması bize göre ortaklığın devam edebilmesi için ciddi katkı sağlar. Aksi takdirde bir tarafın aldığı kararlar diğer tarafı memnun etmeyecek ve ortaklık yürümeyecektir. Kısacası, Kıbrıslı Türklerin, kendilerini ilgilendirsin veya ilgilendirmesin, karar alma mekanizmalarının tüm seviyelerinde yer almaları gerekmektedir”

Son kamuoyu yoklamalarına gore, ilk turda şu anda bir birimize yakınız ama ikinci turda ben seçileceğim” diyen Ersin Tatar, ortak aday konusundaysa “Tek adayda birleşme noktası geride kaldı. Bundan sonra da zor olur kanısındayım. Ama biz yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz. Herkese saygım var ancak ben kazanacağımıza inanıyorum” açıklamasında bulundu.

Başbakan Ersin Tatar, Maraş’la ilgili soruları ise şu sözlerle yanıtladı:

“Yıllardır kapalı Maraş bir gün kapsamlı bir çözüm olacak ümidiyle kapalı tutuldu. Kapalı Maraş ile ilgili tüm çözüm planlarına hayır diyen yine Rum tarafıdır. Aslında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Maraş’taki hak sahiplerine büyük bir özür ve tazminat borcu var. Onlar yüzünden bütünlüklü bir çözüm de olmadı, Güven Yaratıcı Önlemler paketleri üzerinde de anlaşılamadı. Biz şimdi şu noktadayız;  Madem ki siyasal eşitliğe dayalı federal bir yönetim anlayışı Rum tarafında yoktur, biz de tek yanlı adımlarla belli konularda çözüm üretmek durumundayız. Bunlardan biri de Maraş’tır. Hayat devam ediyor, bir yerlerden başlamamız lazım. Kapalı Maraş’ı daha fazla farelere ve yılanlara terk etme lüksümüz yoktur.

Maraş’ın önemli bir bölümü zaten açıktır. Kapalı Maraş ise AİHM kararları göz önünde tutularak, KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu marifetiyle 1974 öncesi sakinlerinin başvurularının değerlendirilmesi için açılacaktır. Zaten belli başlı başvurular halen vardır.

Kentin diğer sorunlarının nasıl aşılacağını, yeninden imarının nasıl olacağını ise günü gelince ortaya koyacağız. Ben sorunların aşılmasının hiç de zor olmayacağı, kapalı Maraş’ın belirli bir süre içinde yeniden önemli bir turizm merkezi haline geleceğine inanıyorum.”

Başbakan Tatar, Türkiye’nin garantörlüğü ile ilgili soruyu ise “Güney Kıbrıs’ta ELAM şu anda Meclis’tedir. Yaşanan olaylar ortadadır. BM’nin bizi katliamlardan koruyamadığını ise yaşadık ve öğrendik. 21 Aralık 1963’ten başlayarak 15 Temmuz 1974’e kadar başımızdan geçenleri, Rum tarafının Enosis emellerini göz ardı edemeyiz. Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü olmasa, Türkiye bu hakkını kullanarak Kıbrıs’a tek yanlı askeri müdahale yapamasaydı şu anda Kıbrıs’ta bir Türk Halkı’nın varlığından söz edilemeyecekti.” Sözleriyle yanıtladı.

“Kıbrıslı Rumlar da biliyorlar ki Kıbrıs’ta eğer bir silahlı çatışma yoksa, 1974’ten bu yana adada sükunet devam ediyorsa bu Türkiye’nin garantörlüğü sayesindedir” diyen Tatar,  “Türkiye o günden bu yana bizim haklarımızı korumanın dışında Kıbrıslı Rum komşularımıza yönelik hiç bir olumuz şey yapmamıştır. Türkiye burada olmasa başımıza gelecekler ise bellidir. Tarih, hikaye olsun diye yazılmaz. Tarih ders alınsın diye yazılır. Kıbrıs Türkü’nün en  az yüzde 90’I Türkiye’nin Kıbrıs’ta bizi koruyacak kadar asker bulundurmasından yanadır. Halkımız, Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını da içeren garantörlük hakkının ortadan kalkmasını asla istemiyor. Bütün anketlerde Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devam etmesine %85’in üzerinde destek çıkıyor” şeklinde konuştu.

Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Tatar, “Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kıyısı yok ki hak iddia etsin. KKTC ile Türkiye’nin konuyla ilgili tutumu ise nettir. Biz hidro-karbon kaynaklarının bizi çatıştıran değil, birleştiren bir unsur olması için işbirliğine, ortak özel komiteler kurulmasına varız. Rum-Yunan ikilisi ile AB  ise bizi ve Türkiye’yi yok sayıyor. Bizim haklarımıza saygı göstermiyorlar. Bunu kabul etmedik, etmeyeceğiz” dedi.

“Rum tarafı kendi sözde egemenliğini bize kabul ettimeye çalışıyor” ifadesini kullanan Tatar, “Ben size bir soru yönelteyim: Madem ki, görüşme masasına iki toplum olarak oturuyor ve çözüm arıyoruz neden hidrokarbon konusunu da iki toplum olarak bir masaya oturup halletmiyoruz? Sorusunu yöneltti. Tatar, “Bize göre bunu yapabilsek bir çözüme de ciddi katkı sağlayacağız . Şu andaki Kıbrıs Cumhuriyeti bizim kurucusu ve ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyet değil, bir Kıbrıs Rum Devleti’dir. Dolayısı ile Sayın Anastasiadis boşuna uğraşmasın” şeklinde konuştu.

Tatar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kıbrıs Rum tarafı aslında bu önerisinde samimi değildir. Çözüm olursa bize bir hak vereceğini söylüyor. Halbuki hayat devam ediyor, biz Rum tarafı kıta sahanlığı içerisinde araştırma yapmıyoruz, bizim ve Türkiye’nin de uluslararası deniz hukukuna göre deniz yetki alanları içerisindeki çakışan alanlarda, oturup konuşalım anlaşalım diyoruz. Komite kuralım diyoruz, ancak Rum tarafı Komite önerimizi reddediyor. Ben egemen devletim diyor. kapsamlı çözümü beklemeden bu petrol meselesini hakkaniyete uygun olarak (equity) halledelim diyoruz. Kıbrıs Türkü daha fazla bir gün Rum tarafı benimle anlaşacak ümidiyle ada etrafındaki haklarını buzdolabında tutmayacak. Hakkımızı bir kapsamlı olmadan da alabilmeliyiz, hak ve adalet bunu gerektirir.”

Başbakan Tatar, Böyle bir sondajdan elde edilen gelir iki taraf arasında nasıl bölünmelidir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bunun çeşitli yolları var, yeter ki iyi niyet olsun. Paylaşımın nasıl yapılacağını konuşabilmek için Komite önerimizi reddeden bir Rum tarafı var. Oturup konuşmaz isek, paylaşımı nasıl yapacağız?.

Eğer Rum tarafının paylaşamaya niyeti yok ise, ki ben ne bu adanın yönetimini ne de ada etrafındaki kaynakları paylaşmaya hazır olduğunu düşünmüyorum, o zaman hangi parselin kime ait olduğunu oturup konuşalım (partition). Bu şekilde kriz büyümez, herkes Doğu Akdeniz’de kendine ait olan kazı alanlarını bilmiş olur.”