Ulusal Birlik Partisi’nin 21 Ekim’de gerçekleştirdiği kurultayda divan başkanı tarafından yeniden genel başkan ilan edilen Başbakan İrsen Küçük’ün aleyhindeki ‘ara emri’ davasında tanıkların dinlenmesi dün sona erdi.


   Genel başkan adaylarından Gazimağusa Milletvekili Ahmet Kaşif’in açtığı davaya bakan Kaza Mahkemesi Başkanı Emine Dizdarlı dün Başbakan İrsen Küçük’ü de tanık olarak dinledi. 


   Küçük, önce kendi Avukatı Ergin Ulunay tarafından, ardından da Ahmet Kaşif’in Avukatı Fuat Veziroğlu tarafından sorulan soruları yanıtladı. Dün ayrıca divan üyelerinden Teoman Kuran tanıklık yaptı.


   Taraflar bu sabah mahkemeye hitaplarını yapacak ve sıra yargıcın kararına gelecek. Yargıcın ara emri başvurusu ile ilgili kararını bugün öğleden sonra veya yarın sabah açıklaması bekleniyor.

Bakanlar kurulu mahkemede toplandı!


   Dünkü duruşmanın izleyicileri arasında dört de bakan vardı. Başbakanın sorgulandığı yaklaşık bir buçuk saatlik süre içerisinde Maliye Bakanı Ersin Tatar, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Mutlu Atasayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Şerife Ünverdi ile Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun da izleyiciler arasında yer aldı.


   UBP Güzelyurt Milletvekili Türkay Tokel, Gazimağusa Milletvekili Afet Özcafer ve Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre de duruşmayı izledi.
   Davalı konumdaki Küçük ile davayı açan Dr. Ahmet Kaşif, sorgulama süresince yaklaşık bir buçuk–iki metre uzaklıkta oturdu. İkili göz göze gelmemek için çaba harcadı. 


   İrsen Küçük sorgulanması sırasında, kurultay divanına müdahale ettiği iddialarını kabul etmedi. “Ben seçildim, ilan et” demediğini, karşı tarafın itirazları ve baskıları devam ettiği sırada, sonucun açıklanmasından 15 dakika sonra gidip, “Artık sonucu açıkla” dediğini anlattı.

Küçük: Divan karar verdi


   Küçük, “Ben daha fazla oy aldım, divan benim seçildiğime karar verdi” dedi. Küçük, “Divana ben baskı yapmadım” iddiasında ısrarlıydı.
   Başbakan, genel başkanlık yetkilerinin ara emri neticesinde dondurulması veya alınması halinde, parti çalışmalarının zarar göreceğine vurgu yaptı. Küçük, “UBP’nin günlük işleri ertelenemez, ara emri alınırsa etkilenir” derken, Veziroğlu, sorduğu sorularla, “Genel Sekreter Vekili ve diğer yetkililer var” mesajına vurgu yapmaya çalıştı.


   Kaşif’in avukatı Fuat Veziroğlu sorgulama sırasında “Olası bir ikinci tur seçim halinde, genel başkanlık sıfatı eşitliğe aykırıdır” vurgusu üzerinde durdu.
   İrsen Küçük, “21 Ekim’deki kurultaydan eşit çıkmadık ki, ben daha fazla oy aldım” derken, Veziroğlu, “Siz genel başkan olarak olası bir ikinci tura kadar görevde olursanız geriye dönüşü mümkün olmayacak durumlar yaşanır” mesajını verdi. Küçük, bu yoruma ya da değerlendirmeye katılmadığını aktardı. 
   Küçük, Parti Meclisi’ne kontenjanından atayacağı altı kişiyi henüz belirlemediğini de ifade etti. Bu durumun da kendisi için dezavantaj olacağını ifade etti. Ancak bu ifade açıkça, Veziroğlu’nun “Siz görevde kalırsanız, genel başkanlığı sürdürürseniz, olası ikinci turu etkilersiniz” iddiasını güçlendirir nitelikteydi.


2006’da aday, 2012’de divan başkanı
   İrsen Küçük, 2006 yılındaki UBP kurultayını da hatırlattı ve o kurultayda, benzer bir şekilde başkanın belirlendiğini aktardı. Küçük, “2006’da Tahsin Ertuğruloğlu ile yarışan ve kazanan Hüseyin Özgürgün 21 Ekim’deki kurultayın da divan başkanıydı” hatırlatmasını yaptı.
   Fuat Veziroğlu İrsen Küçük’e “Parti içinde demokrasi var mı?” sorusunu da sordu. Küçük, olduğunu söyledi.
   Ancak bir gün önceki tanıklar Lefkoşa Milletvekilleri Hasan Taçoy ve Zorlu Töre, 3 Kasım’daki parti meclisi toplantısında konuşma talep ettiklerini ama İrsen Küçük’ün kendilerine bu hakkı vermediğini kaydetmişlerdi.
   İrsen Küçük, sorgulaması sonrası avukatları tarafından tebrik yağmuruna tutuldu. 
   Küçük, etrafını saran gazetecilere, her hangi bir açıklama yapmasının uygun olmadığını söyledi.


Yargıç davayı erken bitirmek istiyor
   Dünkü duruşmaya, Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı ve duruşmanın yargıcı Emine Dizdarlı’nın esas, yani ikinci tur seçim yapılmasıyla ilgili davayı erken bitirmek istediği mesajı da damgasını vurdu. Dizdarlı, Küçük’ün avukatı Ergin Ulunay’a, “Haftaya esas dava başlayacak Ergin bey” dedi. 
   Dün davalı tarafın ikinci tanığı, Divan üyelerinden Teoman Kuran’dı. Kuran, kendisinin divana İrsen Küçük tarafından önerildiğini söyledi. Kuran, kurultayda başkanlık seçimini 704 oyla İrsen Küçük’ün kazandığına inandığını, Kaşif’in 690 oy aldığını, o gün buna inanıp kararı imzaladığını anlattı.


Karar nerede yazıldı?
   Kuran, mahkemeye emare olarak sunulan bilgisayarda yazılı ve kendi imzası da bulunan belgenin, daha önceki tanıklardan Savaş Atakan’ın iddia ettiği gibi “bina dışında bir yerde” değil, salonun yan tarafındaki bir odada yazıldığını söyledi. Veziroğlu Kuran’a, “Ben iddia ediyorum ki siz doğru söylemiyorsunuz” dedi. Kuran, “Hayır doğru söylüyorum, yandaki bir odaya getirilen dizüstü bilgisayarda yazıldı, ben ve Sayın Özgürgün yazdık, sonra yine aynı odada küçük bir printerden çıkardık” dedi.
   Kuran, oy sayımı bittiğinde Savaş Atakan’ın ikinci tur konusunda telkinde bulunduğunu, kendisi ve diğer divan üyesi İlker Edip’in ise İrsen Küçük’ün seçildiğini karara bağlayan imzaları attıklarını anlatı. 
   Veziroğlu Kuran’a, “Üyelerin hepsinin yarısından bir fazlası oy alan aday oldu mu?” sorusunu sordu. Kuran önce, “Oy kullananların yarısını alan oldu” diye yanıt vermeye çalıştı, Yargıç ve Veziroğlu birlikte müdahale edip, “Soru o değil” deyince Kuran, “Listede yazılı üye tam sayısının yarısını hiç bir aday almadı” dedi.


Atakan, Kuran’ın ifadesine tepki gösterdi
   Yargıç salondan çıktığı sırada, dinleyiciler arasında olan Savaş Atakan, Kuran’ın ifadesiyle ilgili olarak biraz yüksek sesle, “Bu kadar da doğruları söylememek olmaz, karar salondaki yan odada yazılmış” derken, Küçük’ün avukatları arasında yer alan UBP Genel Yönetim Kurulu Üyesi Güner Göktuğ, “Kim yalan söylüyor? Kim yalan söylüyor?” diye tepki koydu…

Dizdarlı avukatları odasına çağırdı
   Başka tanık olmadığının beyan edilmesi üzerine, bugün iki tarafın hitaplarının alınmasına karar veren Yargıç Dizdarlı, iki tarafın avukatlarını odasına çağırdı.
   Elde edilen bilgilere göre Dizdarlı iki tarafa “uzlaşma” çağrısı yaptı. 
   Bu arada hukuk çevrelerine göre, ara emri kararının bugün öğleden sonra veya en geç yarın açıklanması bekleniyor.

Özgürgün neden mahkemeye gitmedi?
   UBP Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre, mahkeme salonu dışında yaptığı açıklamada, Divan Başkanı Hüseyin Özgürgün’ün tanık olarak mahkemeye gitmediğine dikkat çekti. Töre “Özgürgün’ün gelmemesi elbette kendi takdiri; gelmemiş olması büyük bir olay” dedi.
   Töre, “Sayın Özgürgün’ün tanıklık yapmaması, Sayın Kaşif’in haklılığını ortaya koyan bir olaydır” iddiasında bulundu.
   
Özgürgün: Siyasi partileri yargı yönetemez
   Dışişleri Bakanı ve 21 Ekim’deki Ulusal Birlik Partisi (UBP) 19. Kurultayı’nın Divan Başkanı Hüseyin Özgürgün, “Bir siyasi partinin olağan kurultayında, bin 400 küsur delegenin oylarıyla seçilmiş bir divanın aldığı karar yargıya taşınırsa, siyasi partileri bundan böyle yargı yönetmeye başlar” dedi.
   Özgürgün, UBP Tüzüğü gereği, 19. Kurultay’daki başkanlık seçiminin ikinci turunun da yapılması gerektiği talebiyle mahkemeye başvurulmasının hem parti ve hem de ülke demokrasisine sıkıntılar getirecek bir yolun açılmasına sebep olduğunu söyledi. 
   Özgürgün, yaptığı açıklamada, “Tanıklık yapmam istenmedi ama istenseydi de gitmezdim” dedi ve şunları ekledi:
   “UBP bir kurultay gerçekleştirdi. Ben divan başkanıydım. Bin 402 kişinin oy birliğiyle divan seçildi ve sonuçta bir karar üretti. Seçilmiş ve yetkili bir organın verdiği kararın yargıya gitmesi hem parti içi hem de ülke demokrasisi açısından sıkıntıya sebep olacak bir yolun açılmasını beraberinde getirir. Bunun yargıya saygısızlık ya da yargı yetkisini reddetme olarak algılanmaması gerektiğine vurgu yapmak isterim. Konu o değil… Çünkü yasama, yargı ve yürütmenin bir birini hükmedemeyecek şekilde ve birbirinden ayrı erkler olarak yapılandırılmasının sebebi budur. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin iç meselelerinin yargıya taşınması kaos yaratır. Yasama ve yürütmeyi ciddi şekilde yaralar. Şöyle bir örnek vereyim; diyelim ki, UBP Gönyeli örgütü veya Alayköy örgütü bir seçim yaptı. Sonucu yargıya taşıyalım, mahkeme karar versin. Bu başka partiler için de geçerlidir. CTP olağan kurultayından bir sonuç çıktı. Divan onayladı. Hadi yargıya gidelim, hakim karar versin. Bir daha seçim yapalım. Böyle olursa yargı siyasi partileri yönetmeye başlar. Doğru bulmuyorum. Partilerin örgütleri, kongreleri yargıya götürürse, siyaset tıkanır. Ben Kaşif–Küçük kavgasında değilim. 40 saat uykusuz görev yaptım. Tarafsız bir şekilde bu görevi yerine getirmek için çok ciddi çaba harcadım. Neticeyi de öyle açıkladım. Divan başkanı olarak yaptığım tüm işler tarafsızdır. Hiç kimsenin oy sayımına ve kullanımına itirazı yoktur. Tüzük yorumuna itirazları vardır. Ben çıkan neticeyi açıkladım. Görevim de buydu. Tüzüğü yorumlayıp sonucu açıklamadım. Sadece çıkan sonucu açıkladım.”