Geçtiğimiz Cumartesi günü Kıbrıs Adası genelinde yapılan Federasyon Yolunda Birlikte organizasyonunun etkilerinin tartışmaları henüz bitmeden, İngiltere’den gelen beklenmedik haberle yeni ve farklı tartışmalar da başladı.

Sunday Express, İngiliz Hükümeti’nin KKTC'yi devlet olarak tanımaya hazırlandığını iddia etti.

İngiltere’nin bu adımı atmasındaki en büyük itici gücün, Brexit ayrılığının ardından Avrupa Birliği'nden bağımsız hareket etme serbestliğinin olduğu yorumlanıyor.

İngiltere, adanın her iki yanındaki insanların kalbini kırmamak için de hem Türklere, hem Rumlara tarafsız bir gözle yaklaşılabileceğini de belirterek bir tür gönül almaya, tepki çekmemeye de çalışıyor.

İngiltere’den gelen küçük bir tanınma esintisi bile ülkemizde fırtına etkisi yaptı.

Tanınmaya olan susamışlık bu kez farklı bir şekilde su yüzüne çıktı.

Malumdur ülkemizde, tanınmak kelimesini kullanan kesim de var kullanmayan kesim de.

Tanınma kelimesini kullanan kesim KKTC’nin dünya devletleri arasına girmesi umudunu taşırken, tanınma kelimesini kullanmayan kesim ise, zaten var olan bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin siyasi ve idari açıdan biraz güncellenmiş hali ile yeniden hayata geçirilmesi umudunu taze tutar hep.

Tanınma-tanınmama arasında gidip bu fikirler, aslında toplumun her iki tarafının inisiyatifinin dışında ve tepe siyasilerin gizli toplantılarında  masaya yatırılır.

Bizler ise ama sakin, ama ateşli tanınma-tanınmama tartışmalarını sokaklara, meydanlara, kahvehanelere, evlere, iş yerlerine taşır dururuz.

İngiltere’nin dünkü çıkışı, gelecekte çok önemli gelişmelerin olabileceğinin de göstergesi olması açısından anlamlı da olsa, asıl önemli olan, tanınmaya veya federasyona bizlerin ne kadar hazır olduğudur.

Olaya psikososyal açıdan yaklaşmaya çalışacak olursak, ister federasyon olsun isterse tanınma; zihniyet değişmedikçe, toplum olarak yaşantımıza ne kadar mutluluk ve huzur getireceği de tartışılır olacaktır.

Öncelikle belirtmeliyim ki, iki tarafın fanatiklerinin gözleri hiçbir şey görmemeye devam ettiği sürece, birinden birinin amacına ulaşması, amacına ulaşanda zafer sarhoşluğunun yaşanmasından, amacına ulaşamayanda ise intikam duygularının doğmasından korkulması gerekir.

Hemen arkasından gelen konu, statiko konusudur ki mevcut zeminden besleniyor olması nedeniyle, herhangi iki çözümden birisinin hayat bulması olasılığına karşı her türlü toplum mühendisliğini yapmaya hazır, hatırı sayılır bir yapıdır. Üstelik bu yapı, ülkenin kamu ve özel her alanına dağılmıştır ve devletten daha iyi organize olmuştur.

Statikodan sıyrılmak da hangi sürece girilirse girilsin, sancısız olamayacaktır.

Ve birbirimizi anlama, birbirimize saygı gösterme, birbirimizi benimseme konusu.

Hangi çözüm olursa olsun, çözüm paketinin içerisinde bu değerlerle ilgili herhangi bir madde bulunmayacaktır.

Birileri gelip de birbirimizi sevmemizi, benimsememizi telkin etmeyecektir.

Hangi toplum yapısına sahipsek, aramızda hangi duygu ve düşünceleri paylaşıyorsak, o halimizle ya tanınacağız ya da federasyona doğru yelken açacağız.

Dolayısıyla, birilerinin bizleri tanımasını, birilerinin bizlerin sorunlarının çözmesini beklemek yerine, toplum olarak ortak bir yola çıkmak, bu yolda birbirimizi anlamak, birbirimizin değerlerine sahip çıkmak ve bir arada olarak birbirimizi tanımak, çözüm yolundaki en sağlıklı süreç olacaktır.

Tanınmadan önce tanıyabilmeyi öğrendiğimiz zaman kazanmış olacağız.

İletişim: 0542-8529899