Neredeyse bütün bakanlıklar ağlama duvarı haline geldi…

Kimi ağlarken kimi de sessiz kalmayı yeğliyor çünkü çok da fazla söyleyecek bir şeyleri yok!

Kaynak akışının kısıtlanması en büyük sorun…

Hele de yeni bütçede Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı ile Sağlık Bakanlıklarının bütçesinin düşürülmesi tam bir felaket habercisidir!

Geçen hafta Bakan Atakan manidar bir açıklama yapmıştı;

Projenin olduğunu ama kaynağın olmadığını ifade etti!

Durum demek ki bizim gördüğümüzden de vahim bir haldedir…

Oysa en fazla kaynağın gerektiği makam burası!

Neredeyse bütün yıl projeleri kaynaksızlık nedeniyle durmuş…

Buraya yol yapmak için Türkiye’den gelen müteahhitler paralarını alamayınca pılıyı pırtıyı toplayıp, malzemeleri de satıp geri dönmüşler!

Bedava iş yapacak halleri yok ya…

Buna rağmen bu bakanlığın bütçesi gelecek yıl için düşürülüyorsa bunun mutlaka bir açıklaması da olmalıdır!

Belli ki bir suç işledik ve bir şekilde bedelini ödeyeceğiz…

Sağlık’ta da durum içler acısı bir tablo çiziyor…

Hayati önem taşıyan böyle bir bakanlığın bütçesi nasıl olur da aşağıya çekilir!

Muhalefet milletvekilleri bunu meclis kürsüsünden sordu ama yanıt alamadı…

Aslında Bakan Pilli bunu kendince yanıtladı!

Lefkoşa’ya önümüzdeki yıl içinde yeni bir hastane inşaatının temelinin atılacağını söyledi…

Bütçesi düşen bir bakanlık yeni bir hastaneyi nasıl yapar, kaynağı nereden bulur ha keşke bunu da açıklasalardı!

Yeni hastane konusunda tabi ki normal devlet hastanesi mi yoksa şehir hastanesi mi olacağı da çok önemli…

Zira şehir hastanesi olacaksa bu iş Türkiye’den bir işletmeye verilecek!

O şirkete de hasta sayısı garantisi edilecek, az olursa parayı devlet cebinden ödeyecek, bunu hangi kaynaktan sağlayacak?

Kaynak açıklamadan yapılan her vaat bize göre sonuçsuz kalır, ardından da hayal kırıklıkları yaşanır…

Sonra eğer yeni bir hastane yapılacaksa bunun çalışanı, hemşiresi ve hekiminin de artırılması gerektiğinin hesabı kitabı yapıldı mı?

Daha önce yazmıştık bir kez daha hatırlatalım…

İş dönüp dolaşıp Türkiye ile imzalanan ve imzalanacak olan protokollere geliyor!

Önce 6 aylık imzalandı sonra 3 yıllık imzalanacak dendi…

Ama 6 aylık protokolde söz verilen taahhütler yerine getirilmedi, zaten şunun şurasında 20 günlük bir süre kaldı yerine getirilmesinin imkan ve ihtimali yok, bu bir gerçek!

Demek ki yeni yılın başında imzalanması gereken protokol ya imzalanmayacak ya da 1 yıllık imzalanacak ve takip edilecek…

Yerine getirilirse ne ala!

Aksi halde durum şimdiki halimizden daha da vahim bir hal alacak…

Tufan Erhürman dünkü Meclis kürsüsünden protokol konusunda çok haklı sorular yöneltti…

En önemlisi de verilen sözlerin tutulmayarak Türkiye ile ilişkilerin bozulma riskinin olduğunu ifade etmesiydi!

Türkiye’ye bir söz veriyorsunuz, altına imza atıyorsunuz ama yerine getirmiyorsunuz…

Sonuçta kamuoyu bunu nasıl değerlendirecek hiç düşündünüz mü?

Belli ki bu protokollere uyulmadıkça etle tırnak ilişkileri tamamen raydan çıkacak ve hiç de istenmeyen olaylar ve söylemlere gebe bir sürecin içinde debelenip duracağız!

MERAKLI KÖŞE?

Bürokratların gazino eğlencelerinde işi ne?

Şu kumarhaneli otellerin sanatçı getirdiği hafta sonu geceleri…

Müşterilerin geneli otel müşterisi ya da ücretli müşteriler ama buna bir de devletin önemli kademelerinde görev yapan bürokratlar eklenince hiç de şık bir tablo ortaya çıkmıyor!

Sonuçta her otel işletmesinin bu tür dairelerde işi var gücü var…

Bürokratlar bu tür eğlencelerde hem de ön sıralarda yer alınca görenler ne der sonra!

Bu arada bakanları da aynı kefeye koyuyoruz ne yazık ki…

Güzelliği mi yaşı mı?

Finlandiya’da 34 yaşındaki kadın başbakan oldu ya…

Özellikle erkeklerin yorumlarını hayretle izliyoruz!

Gençliğini ortaya koyduklarını belirten paylaşımlar yapsalar da aslında çok özel kulislerde gençliği değil güzelliği konu ediliyor…

İşimiz gücümüz bel altı anlayacağınız!

Finlandiya gibi kendini çok önceden aşmış sistemi olan bir ülkede başa kim gelse başarı şansı yüksek olur da…

Bir de bizde böyle bir olay olsa acaba yapılan yorumların boyutu ne olurdu?

Erkekler anladı beni…

Ötesi ne?

Medya Etik Kurulu’na karşı değiliz…

Ama çok da bir iş yaptığına inanmıyoruz!

Ha bire bazı gazeteleri uyarıyor…

Bunu da bir kamyon dolusu lafla açıklıyorlar!

Tamam uyardınız güzel de…

Bunu ötesi nedir?

Uyarmak ne kadar yeterlidir?

Onun içindin bu kurul belki de daha da geliştirilerek sadece uyaran değil okkalı cezalar da kesen bir kurum haline getirilmelidir…

Birisi size iftira etse…

Gazetede arkadaşlarla sohbetteyiz…

Birisi örnek veriyor;

Diyelim ki Girne’ye giderken yolda otostop yapan bir kadını aracınıza alıyorsunuz…

Yol boyunca sizden bir şeyler istiyor ve kabul etmiyorsunuz!

Sonra da araçtan inince avaz avaz kendisini taciz ettiğiniz iddiasıyla bağırıyor…

Bir de bakıyorsunuz elleriniz kelepçeli mahkeme koridorundasınız!

Son yıllarda taciz ve tecavüz olaylarının bir hayli arttığı bir ülkede yapanın yanına kalmasın ama ya eğer ortada iftira varsa işte o zaman ne olacak?

Artık buna da hukukçular bir çözüm yolu bulmalıdır…

MESAJ KUTUSU

Sayın Ali PİLLİ, kız çocuklarına yapılan aşılar konusunda Lefkoşa ve diğer merkezlerde sıkıntı yaşanmazken nedense sizin bölgeniz olan Güzelyurt’ta vatandaş ‘aşı kalmadı’ cevabı alınca çileden çıkıyor. Bunun hesabı kitabı doğru yapılmadı mı acaba?

Sayın Kudret ÖZERSAY, Kalkınma Bankası’na borcu olan ama ödemeyen 250 iş insanının adını açıklamayı düşünüyor musunuz? Zira vatandaştan bu konuda yoğun mesajlar gelmeye başladı, bir kez daha hatırlatma ihtiyacı hissettik!

Sayın Aytaç ÇALUDA, dünkü meclis konuşmasında kürsüden hükümet ortağını biraz fazla eleştirince ortaklar arasında minik bir kriz yaşandığı konuşuluyor. Hayırdır yoksa bazı sürpriz gelişmelerin mesajını mı veriyorsunuz yoksa!

Sayın Sunat ATUN, hükümet mensubu bir vekil olarak ekonomik konularda hükümet karşı yaptığınız ağır eleştiriler gözlerden kaçmıyor. Bu arada Kıb-Tek ile hazırladığınız kalın dosya da epey merak konusu oldu, ne zaman kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Sayın Ünal ÜSTEL, meclis koridorunda bir vatandaşın selamını almayınca ortalığı fena halde kaldırıp sizi vefasızlıkla suçlamış. Demek ki bundan böyle başınızı bir an olsun öne eğmemek gerek değil mi?

Sayın İrfan GÜNSEL, okuldaki çalışanlarınızı düşünüp onlara özel sağlık sigortası yaptırma projesi gerçekten mükemmel bir şey ama acaba diyoruz bu kadar iyi kalpli bir patron olarak onların yatırımları konusunda da bu kadar cömert olacak mısınız?

Sayın Yusuf KISA, son dönemde gazeteniz köşe yazarlarınızın bir bir yazmaktan vazgeçtiklerini üzüntü ile takip ediyoruz. Hayırdır maddi bsir sıkıntı mı var yoksa fikir ayrılıkları mı yaşamaya başladınız!

Sayın Alihan PEHLİVAN, yeni bir binaya ziyarete giderken elinizin boş olması biraz yadırganıyor haberiniz olsun. Bu arada öğle yemeklerinizi beleşe getirdiğiniz yönünde konuşmalar yapılıyor doğrusu çok şaşırdık…

Sayın Remzi GARDİYANOĞLU, ülkenin sağlık sorunlarını konuşup tartışacağınız bir yetkili bulmakta epey zorlandığınız söyleniyor. Yani sizin karşınıza çıkacak olanlar başlarına geleceği bildikleri için bunu kabul eder mi hiç?

Sayın Faiz SUCUOĞLU, son günlerde bazı üniversitelere baskın düzenlediğinizi ve bazılarının çoktandır yatırım yapmadığını bazılarının da aldıkları maaşların altında yatırım yaptıklarının tespit edildiğini öğrendik. Umarız bunların peşini bırakmazsanız!

Sayın Reşat DEĞİRMENCİ, ülkede lavanta yetiştiriciliği ve tarlaları oluşturulmasında yoğun bir ilgi olduğu gözleniyor. Bakanlık olarak bu tür yatırımlara devlet desteği sağlıyor musunuz?