Ülkelerin Sağlık Bakanları, Covid-19 ile yapılan savaşın başkomutanı kabul ediliyor.

Başkomutan’ın savaş stratejileri de toplumların sağlık ve ekonomi kaderini etkiliyor.

Pandemi bitse de Koronavirüs’ün uzun yıllar aramızda kalacağını göz önünde bulundurduğumuzda, uzun soluklu bir savaşın da Başkomutanı olmak hiç de kolay görünmüyor.

Covid-19 ile mücadelece bizim ilk Başkomutan’ımız Dr. Ali Pilli idi.

Neler yaptı bir bakalım:

  • Üç vakada ülkeyi kapattı.
  • PCR testlerinin yapılması konusunu Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Genetik Laboratuvarı ile sınırlı kalması için elinden geleni yaptı. Hatta bu konuda bir genelge yayınlayarak üniversite hastaneleri de dahil olmak üzere diğer tüm laboratuvarlarda PCR testinin yapılmasını yasakladı!
  • Haftalarca (yaklaşık 6 hafta) sıfır Covid-19 vakasına rağmen ne iç hareketliliği başlattı ne de bir kuşun bile adaya gelmesine izin verdi.
  • Sıfır vakaya rağmen günlerce kapalı olmanın gerekçesi Pandemi Hastanesi yapmak iken o fırsat da defalarca kullanılamadı. Geri sayımlar hüsranla sonuçlandı.
  • Bir haftasonu opreasyonu ile, sağlığın amiral gemisi Nalbanoğlu Devlet Hastanesi’ni özel bir hastane filikasına sığdırmaya çalıştı. Yürümeyen sistem halkın sağlığını iyiden iyiye tehdit edince geri adım atılarak eski sisteme dönüldü. Yine zaman kaybedildi.
  • Kıbrıs Türk Halkı’nın payı olan ilaçların temini için İki Toplumlu Sağlık Teknik Komitesi’ni randımanlı kullanamadı.
  • Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin alt birimleri ‘’kasıtlı’’ olarak kurulmadı. Kararlar Bakanlar Kurulu’ndan önce basınla paylaşılarak halkla hükümet sürekli karşı karşıya getirildi.
  • Müsteşarının yaptığı her türlü işleme göz yumdu, görmezlikten geldi. Bir tane bile işlem başlatmadı.
  • Ülkenin sağlık sistemi sadece pandemi ile mücadele konusuna indirgenerek, sağlığın diğer cephelerinde ciddi zaiyatlar yaşandı.
  • Kendisine yönelen tepkileri, güler yüzlülüğü ile geçiştirmeyi başardı.
  • Sağlık Bakanlığı başaramayınca Türkiye tarafından yapılan Acil Durum Hastanesi’nin yapılmasının yolunu açtı.
  • Acil Durum Hastanesi’nin personel altyapısını hazırlayamadı. Hastanenin hala birçok birimin aktif olmamasına neden oldu.
  • Girne ve Güzelyurt’a vaad ettiği hastanelere bir çivi bile çakılmadı.

Olumlu bir şeyler yaptı mı?

Bir şekilde mutlu ettiği birileri elbette olmuştur.

İkinci Başkomutan’ımız Dt. Ünal Üstel’in neler yaptığına bakacak olursak:

  • Daha kontrollü bir Sağlık Bakanı profili sergiliyor. Bunu da kişilerle ve medya ile fazla polemiğe girmemekle başarıyor.
  • Türkiye’den gelen desteklerin kullanım reklamını daha güzel yapıyor.
  • Kendisi Sağlık Bakanı olmasına rağmen, yine kendi koltuğuna başka bir doktor meslektaşını oturtup – danışman adı altında – kararlar almasının önünü açıyor. Bunun nedeni ise anlaşılamıyor.
  • Daha otoriter tutumu ile bazı pandemi fırsatçılarının hareket daraltıyor.
  • Aşılar depolarda beklerken, aşılama organizasyonunu bir türlü tesis edememesi ile varlık nedenini sorgulattırıyor.
  • Hızlı antijen testlerini özel laboratuvarlara bağışlayarak üzerine bir de ek kazanç sağlamalarına ses çıkarmaması akıllarda soru işaretleri uyandırıyor.
  • Ülkeye giriş çıkışlardaki karantina konularında, temaslıların izolasyonu konularında kendi inisiyatifini gereğinden fazla kullanıyor gibi görünüyor.
  • Temel sağlık hizmetlerini ve halkın diğer sağlık sorunlarını gerçek anlamda unutmuşa benziyor.
  • Pandemi mücadelesinde Başkomutan makamında oturuyor görünse de, sağlığın gelecekteki yönünün çizilmesinde gerçek yetkinin kimde olduğu konusunda yine akıllarda soru işaretleri uyandırıyor.

Olumlu bir şeyler yaptı mı?

Bir şekilde mutlu ettiği birileri elbette olmuştur.

Değerli okurlar;

Şaka bir yana, ortada gerçekler var.

Bir ülkenin ve toplumun geleceğinin en kritik karargahlarından birisinin de sağlık olduğunu bizzat yaşayarak yeniden öğrenmekteyiz.

Edilgen değil, etkili olan bir sistemin Başkomutanı olmanın zorluğu tartışılmazdır.

Bu makam tahminlerden de öte değerdedir.

Sorgulayan, koordine edilebilen, geniş vizyona sahip, geleceği görebilen, bilim temelli sağlık sistemi üzerinden gidilmediği sürece, İster Sayın Pilli, ister Sayın Üstel, ister başka biri olsun, eleştirecek çok yön buluruz.

Eğer toplumun sağlığı söz konusu ise, Sağlığın Başkomutanı koruyucu hekimlikten başlayıp temel sağlık hizmetlerine ve elbette pandemiyle verimli mücadele konusuna samimi bir şekilde odaklanmak yerine, zamanının ve gücününün büyük bölümünü siyasi polemiklere ve birilerini mutlu etmeye harcıyorsa, o makamın etkisini sıfırla çarpıyor demektir.

Başarı makamların açıklamalarında değil sokakta aranmalıdır…