Özersay’ın açıklaması şu şekilde:

“Birleşik Krallık ile AB arasında varılan anlaşma ertesinde Türkiye de Londra ile yeni bir ticaret anlaşmasını sonuçlandırmak üzere olduğunu açıkladı. Bu gelişmeler ülkemizde üretilen ürünler için yeni uluslararası pazar fırsatları ortaya çıkarıyor, tabi ki takip edip hayata geçirebilirsek. Cumhurbaşkanlığı ve hükümet bu konuda acilen inisiyatif almalı, adım atmalıdır. Türkiye’nin vereceği mali destek (cari harcamalardan ziyade yatırımlar için) ne kadar önemliyse AB’den özel bir ilişki kurarak çıkan Londra ile uluslararası pazar bulma konusunda vereceği destek de en az onun kadar hatta daha da fazla yaşamsaldır, özellikle orta ve uzun vadeli düşüneceksek.

Yeni ticaret anlaşmasına göre Türkiye’de üretilen ürünler İngiliz pazarına hangi kolaylıklara tabi olarak girebilecek? KKTC’de üretilen ürünler açısından bir avantaj olabilecekse bizim ürünlerimizin de benzer şartlarda İngiliz piyasasına girişini sağlayabilir miyiz? Hatta AB mahkemesi kararları ile artık bağlı olmayacak olan İngiliz hükümetinin Kıbrıslı Türkler için ticari bir açılım yapması için Türkiye tarafından tam da bu ticaret anlaşması müzakeresi bağlamında teşvik edilmesi mümkün olabilir mi? Bunlar üzerinde acilen ve ciddiyetle durulması gereken ihtimallerdir. Ankara ziyaretinde maaşların ödenmesi için kaynak arayışı konusu tabi ki önemliydi ancak keşke bu bahsettiğim konu da ele alınmış olsaydı, hala geç değildir.

1994 yılındaki AB mahkemesi (ATAD) kararıyla İngiliz piyasasına ürünlerimizin girişi ciddi şekilde zorlaştırılmış, fiilen bir ambargo konulmuştu. Bundan böyle bu mahkeme kararları ticari ilişkilerde İngiltere için bağlayıcı olmayacak. Bu bizim için önemli bir fırsattır, yeni sonuçlanan AB-Birleşik krallık ticaret anlaşmasındaki uyuşmazlıklar açısından da ATAD yetkili olmayacak. Gerek bu gelişme gerekse Türkiye’nin Londra ile sonuçlandırmak üzere olduğu ticaret anlaşması İngilizlere Kıbrıslı Türkler bağlamında adım atabilmeleri için hareket alanı açıyor ama ağlamayan çocuğa emzik veren olmaz. Ağlayalım demiyorum, harekete geçip çözüm önerileriyle hem doğrudan hem de Türkiye üzerinden İngiliz yetkililerle bu konuyu derhal ele alalım diyorum.

Son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bu düşüncemi somutlaştırarak ortaya koymuş, kamuoyu ile paylaşmıştım. Cumhurbaşkanının bu konuda inisiyatif alması, adım atması gereken birisi olması gerektiğine işaret etmiştim. Toplumun yararını düşünerek gerek Cumhurbaşkanlığının gerekse hükümetin bu konuyu dikkate alarak geç kalmadan adım atması gerekir, son gelişmeler üzerine bir kez daha vurgulamak ihtiyacı hissettim.”