Meslek Yerlerde Sürünürken “Avukatlar”ın Adli Yılı Açıp Kutlaması Ne Anlama Gelir?

Av. Barış Mamalı'dan Gündem yaratacak bir yazı

1)     Erken rezervasyon ve indirimli fiyat avantajıyla bir üniversitenin hukuk fakültesine kayıt yapılabiliyorsa,

2)     Ülkedeki hukuk fakültelerinin sayısı kelle başı fiyat endekslemesiyle hızla artıyorsa,

3)     İhtiyaç fazlası bölümler içerisinde olmasına rağmen vatandaşlar tarafından hukuk fakültelerini tercih eden gençlerin sayısı yükseliyorsa,

4)     Hukuk fakültesi öğrencileri için avukatlık “elde var bir meslek” durumuna geliyorsa,

5)     Dağlar hariç 2680 kilometre karelik bir toprak parçasında 1000’den fazla kayıtlı avukat ve daha birçok kayıt adayı bulunuyorsa,

6)     Meslek kalitesi ve standartları yerlerde sürünmesine rağmen müeyyide taşıyan bir “Ücret Tarifesi” için halen hiçbir şey yapılmıyorsa,

7)     Yargının eşit 3 bacağından biri olduğu söylenmesine karşın her adli yılda hakimler ve savcılar önde avukatlar arka sıralarda oturuyorsa,

8)     Hukuk fakülteleri (İstisnalar hariç) avukatlığı öğretmeyen “okul” durumundaysa,

9)     Çeşit türlü nedenlerle avukatlar kendini “Bağımsız” hissetmiyorsa,

10)  “Eğer eleştiri yaparsam göze batarım ve bana dava vermezler” şeklinde düşünen çok sayıda avukat varsa,

11)  Sanık haklarının temelini oluşturan “Zorunlu Avukatlık” kavramı halen hiçbir mevzuatta düzenlenmiyorsa,

12)  “Tutuklular” ile yapılacak avukat görüşmesine anayasaya rağmen polis çavuşu karar verebiliyorsa,

13)  Avukatları yargı erkinin bir parçası olarak değil mahkemenin bir “memuru” olarak anlayış 60 yıldır değişmiyorsa,

14)  Meslek Örgütü, Yargı sorunları karşısındaki düşüncelerini kamuoyu ile paylaşmayı sadece çok az birkaç basın açıklaması ile sınırlandırıp, ülke sorunları karşısında duyarsız kalmaya devam ediyorsa,

15)  Çağdışı kalmış, mesleki standartların gerisine düşmüş, fosilleşmiş Avukatlar Yasası’nın değişmesi için barolar kılını kıpırdatmıyorsa,

16)  Müvekkil çalma ve müvekkil ayartma gibi ahlaksızlıklar artık olağan karşılanıyorsa,

17)  Anayasa Referandumu esnasında herkes fikrini söylerken Barolar ve Hukuk fakültelerinden tek bir ses dahi çıkamıyorsa,

18)  Taşınmaz Mal Komisyonu’ndaki hukuki temsiliyetler avukatların gözünün içine baka baka Emlakçıların eline teslim ediliyorsa,

19)  Noter olmadıkları halde “tasdik memurları” mahkemeye çıkma hariç neredeyse her türlü hukuki işlemde serbestçe bulunabiliyorsa, 

20)  Kapasitesi düşük ve teknolojiden uzak salonlardaki sıralarda avukatlar/stajiyerler yılan gibi kıvrılarak yargıç önüne çıkmak durumunda kalıyorsa,

21)  Her hafta avukatların onlarca dosyasının dava gününde mahkeme mukayyitliğinde kaybolması artık olağan karşılanıyorsa,

22)  Demokrasi, hukuk, insan hakları ve sosyal sorunlara karşı barolar ses vermiyorsa,

23)  Tüm devletlerde avukatlar birer “sosyal mühendis” olarak görülüp itibar ve saygınlıkla karşılanırken bizde ise “paracı”, “çıkarcı”, “kan emici” ve “yalancı” şeklinde algılanıyorsa,  

24)  Halen somut kriterler, puanlama sistemi ile hiçbir yarışma ortamı olmadan Yargıç ve Savcı/Savcı Yardımcılarının alımları yapılmaya devam ediyorsa,

25)  Mahkeme kararları icra edilemiyorsa,

26)  Açılan davaların neredeyse yarısı ilgiliye tebliğ edilemiyorsa,

27)  Adliye Kurulu’nda yapılan toplantılar ve alınan kararlar hakkında (Orada 3 adet avukat olmasına rağmen) avukatlar düzenli olarak bilgilendirilmiyorsa,

28)  Bazı resmi dairelerdeki masa camlarında belirli avukatların kart vizitleri bulunabiliyorsa,

29)  Avukatlar Kanunu’nda halen barolar birliği genel kurulunun “Başsavcı”nın başkanlığında toplanacağı yazıyor ve bundan avukat camiası zerre kadar rahatsızlık duymuyorsa,

30)  Yukarıdaki sorunların ve anomalilerin büyük bir kısmı yarım asırdan fazladır devam ediyorsa,

 

 

KUSURA BAKMAYIN AMA BİZ NEYİN AÇILIŞINI KUTLUYORUZ?

 

SADECE GÖRÜNÜRDE VAR OLUP ESASTA BİR  “HİÇ” OLDUĞUMUZ BU DURUMU KUTLUYOR OLMAYALIM…..