Başbakan Ersin Tatar, KKTC’nin kuruluşunun 36.ncı yılının kutlanmasına günler kala, Kuzey Kıbrıs’ın “marka ada” olması vizyonunu hedef olarak belirlendiğini açıkladı.

Elbette geçen 36 yıllı sürede “marka ada” olmamanın ya da çağdaş standartlara ulaşamamanın nedeni Kıbrıs sorununun çözülmemesidir diye sığ bir düşünceye de kapılmamak gerek.

Çünkü güzel günlerin vadesinin yeni bir anlaşma veya Kıbrıs sorununun çözüme kavuşması olmadığını sağcısından solcusuna herkes bilmekte.

Her ne kadar böylesi sığ bir düşüncenin arkasına saklanmış olsalar da.

Dün, insanını ve Devlet yönetimini yerden yere vurduğumuz, payreks (pyrex – ısıya dayanıklı cam kap) nedir bile bilmezler diye küçümsediğimiz Anadolu insanı, siyasi görüşü ne olursa olsun bugün Devlet yönetimini teknoloji ile harmanlayarak çağdaş yönetim olgusunu ortaya koymakta ve itiraf etmek güç bile olsa bugün Kıbrıs Türkü’nün kat be kat ötesinde.

Ve, Kıbrıs Türk toplumu bugün payreks noktasında durmuş durumda.

Hiç, Kıbrıs sorunu, izolasyonlar, istikrarsız ekonomi ve siyasi yapı gibi bahaneleri öne sürmemeli bugünün Kıbrıs Türk toplumu ve onların Meclisteki temsilcisi olan seçilmişler.

Ve bugün, Devlet yönetimi içerisinde en basit şekilde otomasyona geçilmesine karşı çıkan bürokratlar ve müsteşarların varlığı ne yazık ki acı bir gerçek.

Mesela, dijital arşiv sistemine 36 yılını doldurmaya hazırlanan Devlet, bürokratik muhalefetten dolayı geçemiyor ki Kıbrıs Türk halkına ait arşiv Devlet öncesine Osmanlı dönemine kadar dayanıyor.

Bir diğer örnek Gümrük dairesi.

Gümrük dairesi başta olmak üzere, vatandaşın her türlü işlemini otomasyon sistemleri üzerinde yapabilmesini sağlayacak teknolojik alt yapıyı kurmak, çok mu zordur?

Araç kayıt dairesi başka bir örnek.

Araç alım satım, seyrüsefer ödeme ve benzeri işlemlerin teknolojik uygulamalar ile çözülebilmesi hayal midir?

Mesela tapu dairesi veya belediyeler.

Vatandaş olarak bu topraklarda yaşayan veya Kuzey Kıbrıs’ta hayatını sürdüren yabancılar, tapu işlemleri veya belediye işlemleri için teknolojiyi kullanmaktan neden ve hangi anlayış yüzünden mahrum bırakılıyorlar?

Örneklere sayfalar yetmez yazılsa ama neden diye isyan etmekten de duramıyor, durmamalı insan?

Turizm ve yükseköğretim alanları yanında diğer farklı alanlarda da “marka ada” olma vizyonunun bir rüyadan, bir ütopyadan ibaret olmaması için UBP-HP hükümeti ve sonraki Hükümetlerin, bürokratik statükoda kırılma noktaları doğuracak otorite ve iradeyi ortaya koymaları, süslü ve iddialı lafların önünde yer almalı.

Niyet yoksa, aman fincancı katırları ürkmesin diye Devlet ciddiyeti kürsülerdeki nutuklarda, gazete sayfalarındaki demeçlerden öteye götürülmediği her gün, Kıbrıs Türkünün geleceğinden çalınan yıllara bedeldir.

Otomasyona ve dijital Devlet hizmet yönetimine geçme becerisini ortaya koyamayan siyasi iradenin, bırakın marka ada olmayı var olan ve ekonomik fayda sağlayan turizm ve yükseköğretim alanlarını da bir adım ileriye götürmesini beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir.

Önce insana ve bu topraklara hizmet ve ne pahasına olursa olsun doğru olanı yapma iradesi ve cesaretini ortaya koymalı Hükümetler ve seçilmişler.

Ve önce zihinlerimizde ve niyetimizde payreks toplumu olmayı aşabilme becerisini gösterelim sonrası kolay.