Kudret Özersay
 
Ben Utandım...

Hep şikayet ettiğimiz kötü yönetim anlayışının bir de engelli bireyler için nasıl bir eziyete neden olduğunu düşünün lütfen?

Bir süre önce Toparlanıyoruz Hareketi olarak içerisinde 5 farklı derneği barındıran Kıbrıs Türk Engelliler Federasyonu’nu ziyaret ettik. Duyduklarımız ertesinde hemen bir çalışma gurubu oluşturduk. Sıkıntıları biliyorduk ama bu konuyu inceleyen arkadaşlarımız ilk raporlarını hazırladıklarında ortaya çıkan resim gerçekten çok rahatsız ediciydi. Bu resim yıllardır aynı resim ve bakınca sadece yöneticilerimizin değil HEPİMİZİN yüzünü kızartacak bir resim...

Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemedim...

5000’den fazla engelli bireyin yaşadığı, daha doğrusu yaşamaya çalıştığı bir ülke burası. Sorunlarını sorduğunuzda ilk dile getirdikleri şey engelli yurttaşların kamuya açık alanlarda ve kamuya yönelik hizmetlerden eşit şekilde yararlanmalarını engelleyen ulaşım, dolaşım, erişim sorunlarına ivedi çözüm getirilmesi oluyor. Hala bu ülkede kamuya açık binalar yapılırken engelli bireylerin ihtiyaçları da düşünülerek hareket edilmiyor. Şehirde dolaşmak da, bazı mekanlara giriş de, girdikten sonra en temel ihtiyaçlarını karşılamaları da adeta yasak bu insanlar için. Devlet bir anlamda “siz iyisi mi evinizde oturun” diyor... Peki dükkan sahipleri, bankalar, özel okullar bu konularda ne kadar hassas? Diyelim ki İĞNEYİ yöneticilere batırdık, peki ya ÇUVALDIZI? Onu da kendimize batırmaya hazır mıyız?

Kamuya açık yerlere/binalara sadece hizmeti almaya değil aynı zamanda hizmeti vermeye gittiklerinde durum daha da zorlaşıyor ya da daha doğru bir ifadeyle zorlaştırılıyor bu insanlar için. Çalışma hayatına dahil olabilenler bir nevi pozitif ayrımcılıkla başlayıp, yani dezavantajlı bir grup olarak görülüp ilave hakların verilmesi (örneğin engelliler için işe girişte ayrı bir kota ayrılması gibi) noktasından başlayıp, adeta negatif ayrımcılıkla sonuçlanacak kötü bir macera yaşarlar. 

Kamuda yaklaşık 700 engelli çalışıyor. Bu bireylere barem ilerlemesi ve terfiler açısından, Kamu Hizmeti Komisyonu kanalıyla kamuda işe giren bireylere göre farklı bir muamele yapıldığını ve haklarının daha en baştan “engelli statüsünde” oldukları için kırpıldığını biliyor musunuz? 

Ya da çalışan engellilerin, tedavi, sağlık kontrolü ya da benzeri zaruri ihtiyaçları için kullandıkları izinlerin idari izinden değil de hastalık izninden sayıldığını biliyor musunuz? Yoksa biz olağan olarak hayatlarının bir parçası olan kontrol ve diğer uygulamalara bakıp kendimizce bu insanlara “siz hastasınız” mı diyoruz? Bir dakikamızı ayırıp bunu düşünsek nasıl bir düşüncesizlik olduğunu anlar mıyız acaba?
İdarecilerin insiyatif alarak esnek davrandığı haller olduğunu biliyoruz elbet, ancak bu denli önemli bir konu keyfi uygulamalara bırakılmamalı değil mi?

Peki farklı gelişen çocukların ve ailelerinin yaşadığı sıkıntıları hiç düşündünüz mü? Bu devlet onlar için, hayatlarını bir nebze olsun kolaylaştırmak için ne yapmış hiç düşündünüz mü? Yoksa siz de TAK’a verilen ve tüm kanallardan okunup bir gün sonra tüm gazetelerde yer alan ilgili bakanın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü mesajını okuyanlardan ve bununla yetinenlerden misiniz? 
Ülkemizdeki özel eğitim merkezlerinin pek çoğunda ciddi sıkıntılar var. Özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin aldığı eğitim yetersiz. Özel eğitim okullarında 18 yaşa kadar olan bölümlerde tüm yaş gruplarının birlikte eğitim alıyor olduğunu biliyor musunuz? Üstelik birbirinden ihtiyaç duyulan eğitim açısından çok farklı olan çocukların aynı sınıflara konulduğunu biliyor musunuz? Bu okulların yıl içerisinde tatil nedeniyle birkaç ay kapalı kalmasıyla ailelerin ciddi sıkıntı yaşadıklarını biliyor musunuz? Çocuklarını bu okullara getirme imkanına sahip olmayan, köylerde kalan ve bazen iki ayrı vasıta değişmek zorunda olan aileler olduğunu biliyor musunuz peki? Toplu taşıma araçlarımızda olması gerekip de olmayan şeylerden ötürü yaratılan ENGELLERİ anlatmaya gerek yok sanırım...

Bu ailelerin en büyük kaygılarından biri de çocuğa bakan ebeveyinin hayatını yitirmesi ertesinde bu çocukların ne olacağı! Bu konuda Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden yardım alınsa da bu hastane her engelli birey için uygun şartları taşımıyor...
Bu ve benzeri sorunları sayfalarca yazmaya devam edebilirim. Ama biz sıkılırız öyle uzun yazı falan okuyamayız değil mi? Toplumsal bir sorun hakkında olsa bile, öyle değil mi? (bu cümleye dek okumuş olanları tenzih ederim!) 

Peki buraya kadar yazılanlara bakınca sizce asıl ENGELLEYEN ve sonra da dönüp “ENGELLİ” diyen kim? 

Cevabını bulduğunuz an utanmanız gerekir...Ben utandım...