Ulusal Birlik Partisi (UBP) kurultay sonucuna itiraz ve genel başkanlık yetkilerinin kullanılmamasına yönelik ara emri talebiyle Gazimağusa Milletvekili Ahmet Kaşif tarafından UBP Genel Başkanı, Başbakan İrsen Küçük aleyhine açılan dava dün tarafların mahkemeye hitapları ile son buldu. Yargıç Emine Dizdarlı ara emri talebiyle ilgili kararını 14 Kasım Çarşamba günü açıklayacağını bildirdi.


Kıdemli Yargıç Emine Dizdarlı huzurunda yapılan duruşma dün saat 11.00’de başladı ve ilk olarak kurultayda başkanlığa aday olan Genel Başkan Başbakan İrsen Küçük’ün avukatı Ergin Ulunay ile davalı divan üyeleri Teoman Kuran ile İlker Edip’in avukatı Salih Can Doratlı dinlendi. 
Dünkü duruşmada Davacı Ahmet Kaşif yine hazırdı. UBP Lefkoşa Milletvekil Zorlu Töre, Güzelyurt Milletvekili Türkay Tokel ve Gazimağusa Milletvekili Afet Özcafer de duruşmayı baştan sona izleyenler arasında yer aldı.


Duruşmada İrsen Küçük tarafını temsil eden avukatlar Egin Ulunay, Hasan Hasipoğlu, Güner Göktuğ ve Salih Can Doratlı ile Kaşif tarafını temsil eden Fuat Veziroğlu, Münür Doratlı, Yünsal İlhan ve Hasan Yücelen tam kadro hazırdı.

Ulunay: Mahkemenin yetkisi yoktur

İlk sözü davalı tarafın avukatı Ergin Ulunay aldı. Ulunay, ele almak istedikleri ilk konunun yargıya yönelik itirazlar olduğuna dikkat çekerek, dava konusunda Kaza Mahkemesi’nin yargı yetkisi ve ara emri yetkisi olmadığını savundu.
Siyasi Partiler Yasası’na dikkat çeken Ulunay, Kaza Mahkemesine, disiplin yetkisi dışında hiç bir konuda yetki verilmediğini ileri sürdü.
Ulunay, “Kaza mahkemelerinde partilerin genel kararlarının denetlenme yetkisi yoktur” tezini savunurken, “kongre (kurultay) kararları aleyhine dava açılabileceği konusunda da yasalarda hiçbir husus yer almamaktadır” iddiasını ortaya koydu.
Her siyasi partinin bir tüzüğü olduğunu, parti tüzüğünün ise yasa gücünde olduğunu dile getiren Ulunay, tüzüğün 22. maddesinin bu konuda son notayı koyduğunu ve dava konusundaki kararın ancak parti yetkili organları tarafından verilebileceğini savundu. Ulunay, tüzüğün hiçbir maddesinde “mahkemeye gidilebilir” denmediğini savundu.


Ara emriyle ilgili hususta da Kaza Mahkemesi’nin siyasal partilerin hareketlerine müdahale emri veremeyeceğini ileri süren Ulunay, “Burada dava sebebi de, davacı olunabilecek konu da yoktur. Kaza mahkemesinin yargılama ve ara emri verme yetkisi de yoktur” dedi.
Karşı tarafın “Telafisi mümkün olmayan zarar ziyan” iddiasına karşılık hiç bir delilin ortaya konmadığını ileri süren Avukat Ergin Ulunay, ancak ara emri kararı verilmesi halinde telafisi olmayan zarar ziyanın meydana geleceğini iddia etti.
Ulunay parti içi hukukunun tüketilmediğini de öne sürdü. Ulunay, “Davacı (Ahmet Kaşif) Parti Meclisi’ne gitmeliydi, partideki tüm yasal yollar divan kararı ile reddedildi ama Parti Meclisi’ne konu taşınabilirdi” diye konuştu.
Ulunay’ın savunduğu bazı iddialar şöyleydi:
“Siyasi partilerin faaliyetlerine yargı tarafından müdahale emri verilemez… Kamu düzenini çok yakından ilgilendiren bir ara emri talep ediliyor ve Kaza Mahkemesi buna yetkili değildir… Ara emri verilirse yargı, yasama ve yürütmeye etki etmiş olacaktır… Bir siyasi partinin genel başkanının yetkisi alınırsa yasama ve yürütmeye zarar verilecektir… Ara emri kararı özel hukuk münasebetlerinde verilir; siyasi partilerde verilmez… UBP Tüzüğü’ne göre mağdur olan bir davacı da yoktur… İngiliz hukukunu temel alıyoruz ve İngiliz hukukunda siyasal haklarla ilgili ara emri bulunmamaktadır… Dava sebebi bile yoktur… Haklı belirtiler dahi yoktur… Nisapla toplanmış bir kurultay kararı sorgulanamaz. Kesinleşen bir kurultay kararı var; İrsen Bey seçilmiştir ve göreve başlamıştır; ara emri verilirse parti, telafisi mümkün olmayacak zararlar görür. Siyasi parti ve genel başkan zarar görür… Davacı, iddia edildiği gibi zarara uğramaz… Katılan üyelerin salt çoğunluğu ile başkan seilmiştir bu nedenlerle ara emri talebinin reddedilmesini talep ediyorum.”


   (Ergin Ulunay, 32 dakika konuştu.)

Salih Can Doratlı: Ara emri başvurusu reddedilmeli

Avukat Salih Can Doratlı da, Kaza Mahkemesi’nin bu davayı denetleme yetkisi olmadığını savunarak, siyasi partilerin iç mekanizmalarıyla denetlenebileceğini, bu sebeple ara emri müracaatının reddedilmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
Doratlı, “Kaza Mahkemesi’nin bir siyasi partinin kurultayını, kongresini veya divan kararını denetleme yetkisi yoktur” dedi.
Doratlı, “Davacıdan çok, ara emri verilirse davalı zarar görecek” iddiasını da oraya koyarken, “Bir siyasi partinin başkansız bırakılması, söz konusu yasama meclisinin de olumsuz etkilenmesine neden olur… Memlekette mevcut siyasi durum söz konusu olduğunda partinin başkansız kalması buna da olumsuz etki yapar” iddialarını da kullandı.   
Doratlı, ara emri ve davanın reddini talep etti.
Salih Can Doratlı, “Ergin Ulunay’ın söylediklerine katılıyorum” ifadesini de kullandığı hitabını 17 dakika sürdürdü.
İtirazları dinleyen Yargıç Emine Dizdarlı da, davacı tarafın Avukatı Fuat Veziroğlu’nun talebiyle davanın görüşülmesine saat 14.00’e kadar ara verdi.

Veziroğlu: Özgürgün’ün gelmemesi Kaşif’in puanıdır

Öğleden sonraki oturumda söz alan Fuat Veziroğlu, sık sık istişare ettiği avukat arkadaşlarının da yardımıyla karşı tarafın “mahkeme yetkisizdir”, “ara emri verilirse davacı değil, davalı mağdur olur” iddialarını çürütmeye çalıştı. Veziroğlu bir saat yedi dakika konuştu ve özetle şunları söyledi:
Her dava kendi koşulları içinde değerlendirilir ve karara bağlanır…
Dava sebebimiz, UBP Tüzüğü’nün 28’inci maddesinin ihlal edilmesi suretiyle, kurultayda üye tam sayısının yarıdan bir fazlasını hiçbir adayın almadığıyla ilgilidir.
Eğer divanın kararı tüzüğe aykırıysa, ülkemizdeki yasalara ve Anayasa’ya da aykırıdır demektir.
Anayasa, KKTC’nin bir hukuk devleti olduğunu emretmektedir. Partilerin faaliyet ve kararlarının demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun olmasını da işaret etmektedir.
İlk nazarda 19’uncu UBP Kurultayı’nda alınan divan kararı hukuka aykırıdır dolayısıyla buna istinaden ara emri talep ediyoruz… 
Sayın Divan Başkanı Hüseyin Özgürgün’le ilgili burada zıt şahadetler verildi. Biz beklerdik ki kendisine atfedilenleri söylesin. Gereken buydu. Bu mahkemeye gelmemiş olması, davacı (Kaşif) lehine puan teşkil eder.
Arkadaşlarımız mahkemenin yetkisinin olmadığını; olsa bile bu yetkinin Yüksek Mahkemeye ait olması gerektiğini söylediler. Mahkemenin ara emri veremeyeceğini öne sürdüler… Divan başkanlığının kararı, UBP’nin kararıdır. UBP tüzel bir kişiliktir.  İrsen Bey’in genel başkan seçildiği kararı UBP’nin kararıdır. Divan heyetinin tamamı da dava edilmiştir. Tüzel kişilik olan UBP de… Sadece UBP ve İrsen Beyi de dava etseydik bu dava ileri gidebilirdi. Ama biz davalı 3 olarak tüm divan üyelerini de dava ettik. Adaletin gereği, söz hakkı için divan üyelerini de davaya dahil ettik.

“Meclisin kararlarına karşı bile dava açılabilir”

Arkadaşlarımız parti davalarına mahkemeler – yargı bakamaz – baksa bile Anayasa mahkemesi bakar diyor… Yani, halkın seçtiği Cumhuriyet Meclisi’nin aldığı, resmi gazetede yayınlanan, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kararlara karşı dava açılabilir ama parti kararı dava edilemez mi?
Anayasada hak arama özgürlüğü vardır. Mahkemeye başvurma hakkı engellenemez. Anayasa’da da siyasal partiler yasasında da (Madde2) kaza mahkemelerinin veya yüksek mahkemenin yetkili olduğu konusu vardır. Arkadaşlarım (Küçük’ün avukatları) hiçbir mahkemenin siyasi partilerle ilgili yetkili olmadığını savunuyor; e hani nasıl? İşte anayasa ve işte siyasi partiler yasası… Kapatma davası olursa 
Anayasa Mahkemesi, onun dışında yetkili kaza mahkemeleridir. Mahkememiz yetkilidir.

“Adalet, haklının çaresiz bırakılmaması demektir”

Partiler demokratik ilkelere göre çalışır… Genel Başkan diktatörlük ilan ederse mahkemeye gitmemek mi lazım? Hukuk devletinde bir parti hukuğa uymazsa dava edilebilir. 
Adalet, hukukta boşluk olsa bile, haklının çaresiz bırakılmaması demektir. Kaldı ki hukukta boşluk da yoktur.
Şimdi Tapu yanlışlıkla benim evimin koçanını bir başkasına kaydederse ben mahkemeye gitmeyecek miyim?
Sayın Küçük genel başkan kalırsa kesinlikle müdahale eder. 3 Kasım’daki Parti Meclisi toplantısında bu müdahaleyi kendisi de itiraf etti… Hasan Taçoy ve Zorlu Töre’ye söz hakkı vermedi…. İrsen Bey şahadetinde, “Söz vermedim çünkü işlem devam ediyordu, işlem bittikten sonra verecektim” demiştir… Böyle demokrasi mi olur? Demek ki demokratik ilkeleri çalıştırmama yetkisi vardır. Söz hakkı bile vermezse, gerisini varın siz düşünün. Dilediğini konuşturur, dilediğini konuşturmaz… Olası bir kurultayı etkileme gücüne sahiptir.
İrsen Bey Parti Meclisi’nde milletvekillerini Disiplin Kurulu’na verip ihraç etme gücüne sahiptir. Kaşif ve diğer milletvekillerini partiden atabilir… Kendi vekillerine söz hakkı vermemiştir. Yani Çetinkaya’nın başkanı, bekleyin karar alalım sonra söz hakkı veririm konuşursunuz diyebilir mi yönetim kurulu üyelerine?

“Ara emrini alıp üzerine yatmak niyetinde değiliz”

Sayın Kaşif’e gazetelerdeki demeçlerinde, rotalarını değiştirmelerini, değiştirmezse buna parti organlarının sessiz kalmayacağını söylemiştir. Dava açanların utanması gerektiğini söylemiştir. Dava açılmasına dahi tahammül edemeyen biri, kişilerin olası bir kurultayla ilgili kararlarını değiştirmek için elinden geleni yapar. Bundan herhalde şüphemiz olmaz. 
Parti meclisinde kimseye söz hakkı vermiyor. Ayrıca İrsen Bey de şahadetinde kendisi kabul etmiştir ki genel başkanın gaybubetinde yetkileri genel sekretere verilir. Yani parti başsız kalmaz. Zaten ara emri talebimiz ilelebet sürsün demiyoruz. Ara emrinin partiye zararı olmaz. En kısa zamanda biz davanın esasına geçmeyi istiyoruz. Yani ara emrini alıp üzerine yatmak niyetinde değiliz. 
Sayın Ulunay, davacının dava hakkı yoktur diyor. Efendim (Yargıca hitaben), ben kurultayda haksızlığa uğrarsam ne yapacaktım? (Yargıç Dizdarlı burada, gülerek, “hiçbir yere gitmeyecektin” dedi.)
Ahmet Bey kazansaydı aynı şekilde, İrsen Bey mahkemeye gitmeyecek miydi?
Arkadaşlar Parti Meclisi’ne gitmediğimizi söylüyor… Divanın kararı var. Parti Meclisi’ne gidilmemesini söylüyor. Demek ki bu açıdan da divan kararı hukuksuzdur.