(Bu yazı bilimsel bir analiz değil, bireysel bir görüşten ibarettir.)

Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik süreç, ivmesini bazen artırarak, bazen azaltarak sabit bir yönde ilerliyordu.

İlerlediği hedefe yönelik açısından anlamlı sapmalar göstermiyordu.

Konumuz kapılar.

Hani hiç kimsenin beklemediği zamanda açılan.

Şimdilerde, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gerçek anlamda malzeme yapılan…

Koronavirüs nedeniyle ya da ‘’bahanesiyle’’ yeniden kapatılan bu kapılar üzerinden siyaset yeniden alevlendi.

Açılsın mı? Açılmasın mı?

Açılmasına kim(ler) karar vermeli?

İşte yeni polemik…

Bir de gerçekler var tabii.

İster Güney’de olsun ister Kuzey’de,

Koronavirüs hiç sıfırlanır mı?

Hayır!

Virüs bu dünya üzerinden kaybolmayacak! Herkes bunu bilmeli…

Peki sorun nerede?

Koronavirüs ile enfekte ve hastalık belirtileri veren bireyler, sağlık sistemine ne kadar yük oluşturur?

İşin özü budur!

Olası sağlık yükünü azaltmanın yolu, virüs yayılımının yoğun olduğu zamanlarda kapanmak, diğer zamanlarda ise mesafe, hijyen koşullarına uyarak, maske takıp yaşamaktır.

Ta ki, aşı bulunana ya da virüs etkisini kaybedene kadar.

Konuyu daha fazla dallandırıp budaklandırmanın anlamı da yok!

Dolayısıyla, her ülke, kendi sağlık alt yapıları ölçütünde Koronavirüs ile mücadele stratejisi belirlemekte. Kıbrıs’ın kuzeyindekiler de bunu yaptı, güneyindekiler de.

Kapılar açılsın mı açılmasın mı?

Hangi kriterlere göre?

Kimse kusura bakmasın.

O meşhur Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre olmayacak bu!

Ya coğrafyamıza özgü bilimsel kriterlere göre olacak ya da KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik siyasi kriterlere göre olacak!

Sayın Cumhurbaşkanımız açılmasından yana. Topu da sürekli İki Toplumlu Sağlık Komitesi’ne atıyor. O komiteden de Sayın Dr. Bülent Dizdarlı’nın da sesi daha gür çıkıyor.

Sayın Başbakan ise Sağlık Bakanı Sayın Dr. Ali Pilli’nin bilgilendirmeleri ile halkın temayülünü harmanlayarak karar vermeye çalışıyor. Kararı da kapıları açmama yönünde oluyor.

Sayın Kudret Özersay’ın ise işi zor.

Bir tarafta, hükümet ortağı olmanın bağlayıcılığı dururken, diğer tarafta da ağır toplarından biri olan Milletvekili Sayın Jale Refik Rogers’in, İki Toplumlu Sağlık Komitesi’nde oluşu nedeni ile nerede duracağını net olarak konumlandıramıyor.

Geçen gün, Sayın Dizdarlı, Haber Kıbrıs WEB TV’de “Markaj” programında Ali Baturay’ın sorularını cevaplarken, sınır kapılarının açılması konusunun konuşulduğu toplantıda, Rum tarafının, epidemiyolojik haritasını sunduğu halde, Kıbrıs Türk tarafının haritayla gidememesinin hoş olmadığını kaydetti.

İyi de, komitenin müdavimlerinden olan Sayın Rogers, KKTC’de yapılan testlerin en tepesindeki isim değil miydi?

Sayın Sağlık Bakanı’nı bu pandemi süresince, testler konusunda yönlendiren kendileri değil miydi?

Hangi bireylere, hangi testlerin yapılacağından tutun da, Avrupa Birliği’nin hibe ettiği test kitlerinin neler olacağına, bağışlarla alınacak testlerin hangileri olacağına yön veren kendileri değil miydi?

Sayın Rogers, gerek Cumhuriyet Meclisi’nin İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi Başkanı olarak ve gerekse COVID-19 ile mücadelede, hükümet ortağının sahadaki milletvekili olarak, pandemi sürecindeki tüm konulara başından beri hakim değil miydi?

Dolayısıyla, toplantı sırasında Sayın Dizdarlı’nın iddia ettiği gibi, Kıbrıs Türk tarafının, bir epidemiyolojik harita ile gitmemiş olması, kendi yorumumla, konuyu siyasete alet etmekten öte bir şey değildir! Zira, Sayın Rogers’in elindeki bilgiler, aynı zamanda hükümete ait bilgilerden başka bir şey değildir!

Hükümet tarafında da durum faklı değil aslında.

Sayın Başbakan, kapıların açılmamasından yana. Açılsa eline hiçbir şey geçmeyecek çünkü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde elini kuvvetlendiren bir enstrüman olup olmayacağı net değil.

Sayın Sağlık Bakanı ise sanki kendi makamının başarısına gölge düşürmeme derdinde…

Özetle,

Kapılara siyaset bulaştı yine.

Kapılara ulaşamayan, Güney’de çalışan 1500 kişinin derdi ise kimseyi ilgilendirmedi bile!

Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşları’na Güney de, kol kanat geremedi!

‘’Hadi gelin, tetlerinizi ben yaparım, gerekirse tedavilerinizi de yaparım.’’ diyemedi!

KKTC, Güney’de çalışamayan vatandaşlarına devlet olarak yeteri kadar kol kanat geremedi.

Neticede o 1500 kişi, hem öksüz hem de yetim bırakıldı!

Peki bu günlerde kapılara ne oluyor?

Siyasete alet ediliyor!

Kapıların başlarında şimdilerde yeni Kapı Kulları beliriyor…

Kıbrıs sorunu, gitmekte olduğu hedefinden,

Zoraki uygulanan yatay kuvvetlerle saptırılmaya çalışılıyor.

Bu sapmanın gidişatını ise, gören gözler ibretle izliyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899