Hükümetin önünde iki seçenek var.

Ya insan diyecek ya da statüko karşısında sağır sultanı oynamayı sürdürecek.

Yaşamın her alanı, ahtapotun kolları gibi statüko tarafından, sarılmış, kuşatılmış.

Dur demenin vakti gelmedi mi artık?

Kim diyecek peki?

Elbette, halk için Hükümet edenler.

Ve Hükümet edenlerin, yaşamın her alanı ve Devletin ana damarlarını ele geçiren statükolara “hükmedememesinin” mağduru hiç değişmiyor.

Kıbrıs Türk halkı, her anında mağdur ve her defasında mağlup olmaktan çok yoruldu.

Bilmem, farkında mısınız, ey Hükümet edenler?

Ve sanmayın ki, ne yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ne yeni Hükümet formülleri ne de kabine değişikliği, zerre kadar umurunda, sokaktaki insanın.

Ama mutfaktaki yangın umurunda.

Evine, yeteri kadar temel gıda maddeleri ve et alamaması da umurunda.

Ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz’un, et ithaline izin vermesi ile birlikte yer yerinden oynadı.

Siyasi tehditler ile baskı kurma oyunları başladı.

Hükümet, içerisinde de sus pus olanları sayısı da yabana atılmayacak kadar, ne yazık ki.

Et ithalinin olması gerektiğini savunan, Kabine üyeleri de yok değil.

Cesurca, içimize işlemiş, Devletin ele geçiren statükocu yapılara karşı ortaya irade koyan da yok değil.

Peki, hiç sordunuz mu, et ithaline kim neden karşı çıkar diye.

Et ithaline izin verilmesi ile birlikte ne değişecek peki diye hiç merak ettiniz mi.

En basit açıklaması ile daha ucuz et satın alabilecek, insanımız.

Et ithali ile birlikte tekelleşme kırılacak ve yerli üretim et fiyatlarında gerileme olacak.

Böylesi bir durumdan kimlerin zarar göreceği ortada.

Hayvancılar Birliğinin et ithaline neden karşı çıktığının toplum vicdanında açıklanacak hiçbir yanı yok.

Et ithali ile “kaçak et” olgusunun da önüne geçilecek.

Tekelleşme eğilimi ile diğer başka alanlarda da yuvalanan yapıların kurduğu statükolar ile Devleti yönetenler, yani Hükümet edenler mücadele etme kararlılığını ortaya koymak zorunda.

Ya önce insan diyecekler ya da statükolardan yana tavır alacaklar.

Et ithaline izin verilmesi sonrasında diğer bazı kesimlere rant sağlanacağı yönelik kuşkuları da yine ortadan kaldıracak olan Hükümet edenlerden başkası değil.

Devletin resmi kurumlarının eli ile et ithalinin gerçekleşmesi de kamuoyundaki bazı şüpheleri giderecektir.

Duyar gibi oluyoruz bazı kesimlerin, bu çağda Devletçilik mi kaldı, Devletin ekonominin içinde ana aktör olduğu zamanlar geride kaldı serzenişlerini.

Eğer Devlet, insanının ucuz et yemesi, sağlıklı gıdalara ulaşabilmesi ve diğer başka hayati öneme haiz konular için tüm gücü ve otoritesi ile ekonomiye de yön vermeli, bütün ezberi de bozmalı.

Et ithalinde olduğu gibi.

Kıbrıs Türk’ü de, iki kuruş oy uğruna statükocu yapılara ses çıkarmayan, cesursa ortaya atılan Devlet adamlarını yalnız bırakan politikacıları da bu vakitten sonra unutmasın.

Ve unutmasın ki, Devletin ihtiyacı olan, politikacı veya siyasetçi değil, Devlet adamı olan kanaat önderidir.

Et ithali ile ilgili yaşanan tartışmalar ve süreç, toplumun geleceğine yönelik de bir işaret olmaktan öte bir karar zamanı.

Siyasetçi ve politikacı ya Devlet adamı olmayı becerebilecek ya da bu diyardan gidecek.

Toplum olarak da Kıbrıs Türk’ü ya Devlet adamı olmayı tercih edenin arkasında duracak ya da statükonun esiri olmaya devam edecek.

Karar zamanı, insanı yaşatmak mı ki Devlet de yaşasın yoksa statüko mu?