Cumhurbaşkanlığı seçimini Kıbrıs Türk sağının merkez ve kitle partisi Ulusal Birlik Partisi adayı Ersin Tatar’ın kazanmasının ardından Kıbrıs sorununun çözümüne dair yeni bir dönemin başladığının ilk işaretleri de görülmeye başlandı.

Kıbrıs sorunu ve görüşme masası yani müzakerelere dair artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ve hatta anavatan Türkiye ile birlikte ayni dili konuşan Cumhurbaşkanı Ersin tatar’ın göreve gelmesinin ardından birçok ezberin de bozulacağına dair kararlılık ise başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile diğer Türk yetkililerin açıklamalarında ortaya konmakta.

Doğu Akdeniz’de oyunu yeniden kurarak dengeleri yeniden kuran anavatan Türkiye, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın daha açık bir ifade ile Kıbrıs Türk sağının seçimden galip çıkması ile birlikte Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşme ve müzakere masasında kartları yeniden dağıtmaya hazırlanmakta.

Annan Planı referandumu öncesi ve sonrasındaki dönemin Türk dış politikasında bir kırılma noktası ve ezber bozma dönemi olduğunu ifade etmek iddialı bir yorum olmasa gerek.

2004 referandumu ile Kıbrıslı Türklerin “evet” dediği Annan Planı içerisinde BM tarafından da kabul edilen Kıbrıs Türk Devleti’nin varlığının daha görünür olması noktasında neden politika izlenmediği ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte geçen 16 yıllık sürenin ardından Kıbrıslı Türkler ve Rumlar bugün “nasıl bir çözüm ve hangi federasyon” temelinde görüş ayrılıklarını sürdürmekte.

Ve tartışmalar iki devletli çözüme dair politik nüanslar ve siyasi muhafazakarlık daha basit bir ifade özellikle Rum tarafının katı ve uzlaşmaz duruşu ile sonuç odaklı olmaktan uzaklaşmakta.

Kıbrıs Rum tarafı federasyonu ret etmemekle birlikte federasyon adı altında Rum egemenliğinin tanındığı üniter bir devlet hayali ile görüşme ve müzakere masasına oturduğu müddetçe Kıbrıs sorunu ile ilgili bir arpa boyu yol alınmayacağı artık taraflarca ve hatta uluslar arası toplum tarafından da kabul edilmeye başlanan bir argüman.

Peki iki devletli çözüm ne kadar kolay veya mümkün?

Özelde Kıbrıs Türk halkı genelde ise Kıbrıs sorunu iki devletli çözüm kavramının arkasının Türk tarafı tarafından uluslar arası hukuk ile çelişmeden doldurulması gereken yeni bir döneme girmekte

BM Güvenlik Konseyi kararlarını değiştirmek ve/veya yeni yorumlar ile farklı bir noktaya taşımak için KKTC Cumhurbaşkanlığı ve Türk Dışişlerinin lobi faaliyetlerinin ötesinde proaktif yeni bir yol haritasını da ortaya koyması gerekli. 

Türki devletler ve bazı İslam ülkelerinin KKTC'yi tanıması veya dolaylı tanıma olarak da yorumlanacak doğrudan ticari ve kültürel ilişkilerin başlatılması sürdürülebilir ve kalıcı çözüme dair Rum tarafını da motive edecek bir ezber bozma olacaktır.

Kıbrıslı Rumların kendi ulusal kimliklerinin egemen olacağı adının federasyon ancak işleyişte üniter bir devleti Kıbrıslı Türklerin ve anavatan Türkiye’nin kabul etmesini beklemeleri ise artık sadece bir zaman kaybından başka bir şey değil.

Ve gerek Kıbrıslı Türklerin gerekse anavatan Türkiye’nin daha fazla zaman kaybetmeye ve Kıbrıslı Rumların 52 senedir sürdürdükleri uzlaşmaz ve hak tanımaz duruşlarına daha fazla tahammül etmeye niyeti yok.

Ve güney komşumuz Rumların federasyon adı altında üniter devlet hedefi ile müzakere masasına gelmekten vazgeçmemesi karşısında artık başka çözüm modelleri ve alternatifler de tartışılmaktan öteye taşınmalı.