Tüm dünyada aşılamanın ve toplum bağışıklığının sağlanamaması halinde virüsün şekil değiştirmeye devam edeceğini ve farklı varyantlarla karşılaşılacağını anlatan Rogers, şöyle konuştu: 
“Dünyada ciddi bir aşı adaletsizliği var. Bazı ülkelerde aşı bolluğu varken, ki biz aşı bolluğu olan ülkelerdeniz, birçok ülkede aşıya ulaşmak oldukça zor. Örneğin Hindistan’a bakarsak, toplum bağışıklığına ulaşabilmesi için trilyonlarca aşıya ihtiyacı var. Geçen aylarda yaşadıkları sıkıntılı süreç sonucunda delta varyantı çıktı. Belli bölgelerde ciddi hastalık yoğunluğu olduğu ve bu durum aşılamayla kontrol altına alınamadığı sürece bu salgın dünyada devam edecek. Toplum bağışıklığına ulaşılan ülkeler tabii ki biraz daha rahat olacak ama aşılamanın az, hastalığın yoğun olduğu bölgelerde virüs kendini değiştirmeye, yeni ve daha tehlikeli varyantlar oluşturmaya devam edecek. Belki öyle bir noktaya gelinecek ki, şu an olduğumuz aşılar yeni varyantlara karşı hiç koruyucu olmayacak. Delta varyantı şu an çoğu ülkede dominant varyant ve yeni bir dalga yaşanıyor. Ülkemizde bu dalganın yaz dönemine denk gelmesi ve aşılanmanın etkisi hastaneye yatışların çok yoğun olmamasını sağladı, ancak bu hep böyle gidecek demek değil. Önümüz kış.  Yoğun bakıma yatışlarda artış gözlenmeye halihazırda başlandı. Toplum bağışıklığını tüm dünyada oluşturana kadar tam olarak güvende değiliz. Bizim yapmamız gereken aşılamayı kendi ülkemizde yüksek oranlara çekebilmek. Toplumun kışa girerken aşılı olması çok önemli. Maalesef bu noktada çok da başarılı değiliz. Aşımız çok ama aşı olmak isteyen çok fazla kişi yok. Bu aşamada Sağlık Bakanlığı’na büyük görev düşüyor. Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi’nin en başta gelen görevlerinden bir tanesi koruyucu sağlık hizmetlerini sunmak ve halk sağlığını korumak için halkı bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalar yapmak. Sağlık Bakanlığı’nın aşılamayla ilgili suskun kaldığını görüyoruz. Halkı bilgilendirme konusunda çok geri durdu. Tabipler Birliği ve diğer sivil toplum örgütlerinin değerli girişimleri oldu. Ancak farkındalık yaratmak için bakanlığın gerek aşı istatistiklerini paylaşarak, gerek kullanılan aşıların özellikleri ile ilgili bilgi paylaşarak katkı koyması gerekiyor”.


“VELİLERE SESLENİYORUM: 12 YAŞ VE ÜSTÜ ÇOCUKLARI AŞILAMAKTAN ÇEKİNMEYİN”
“Aşı yaşının 12’ye kadar düşürülmesi, özellikle okulların açılacağını düşünürsek çok olumlu bir adım” diyen Rogers, bu yaş grubunu aşılamanın salgını kontrol altında tutma açısından çok önemli olacağına vurgu yaptı.
Aşılanan kişilere virüsün bulaşma oranının ve o kişilerin virüsü bulaştırma oranının daha düşük olduğunu, hasta olanların da daha kolay atlattığını, hastaneye yatış ihtimalinin de önemli ölçüde azaldığını kaydeden Rogers, “Bunlar hep olumlu sonuçlar. Okullar başlamadan velilere de çağrı yapmak istiyorum; 12 yaş ve üstü çocukların aşılanmasından çekinmesinler. Böylece onların aile büyüklerine hastalık bulaştırmasının da önüne geçebiliriz.  Biz yetişkinlere de çok iş düşüyor. Hala aşılanma oranları çok düşük.  Bizler de aşılanarak toplum bağışıklığına katkıda bulunmalıyız.”


“HÜKÜMETTEKİ PARTİLERİN ÜLKE SORUNLARINA ODAKLANMAMASI ÜLKE ADINA ENDİŞE VERİCİ”
Meclisin tatilde olması sebebiyle milletvekillerinin hiçbir şey yapmadığına dair toplumda yaratılan yanlış bir algı olduğunu aktaran Rogers, milletvekili ve komite başkanı olduğu son üç yılda yaz aylarında da komitelerin son hız çalıştığını ve Genel Kurul’a hazırlık yapıldığını belirtti. 
İlk kez bu yaz komitelerin çalışmadığını belirten, bunun nedenini de hükümetin ve hükümeti temsil eden vekillerin önceliklerinin farklı olmasına bağlayan Jale Refik Rogers, şöyle konuştu: 
“Ekim ayında meclisin açılıp açılamayacağı, özellikle önemli yasaların geçebilmesi nedeniyle önemli. Ama ülkenin genel hali beni endişelendiriyor. Şu anda hükümeti oluşturan üç partinin ve bağımsız üç milletvekilinin her birinin ayrı bir krallık gibi davrandığını, kendi aralarında bir uyum olmadığını görüyoruz. Hükümeti oluşturan partiler sadece birbirleriyle değil; her biri kendi içinde de ciddi sıkıntılar yaşıyor. UBP’nin kurultay çekişmeleri, DP’nin bölünmüşlüğü, YDP’den ayrılıklar gibi sorunlara tanık oluyoruz. Bu durum ülke adına endişe verici. Parti içindeki sıkıntıları bir kenara bırakıp ülke sorunlarına odaklandıklarını görüyor olsaydık, parti içi sorunlar bizi ilgilendirmezdi.”


“KIBTEK’İN GETİRİLDİĞİ DURUM KABUL EDİLEBİLİR DEĞİLDİR, İYİ YÖNETİMİN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA GÖRDÜK”
Bakanlıklarda da sorunlar yaşandığını söyleyen Rogers, Ekonomi ve Enerji Bakanı’nın KIB-TEK’i getirdiği durumun kabul edilebilir olmadığını ifade etti.
Rogers, “Kurumun elektrik üretemiyor olması, alımların ihaleyle değil ihalesiz yapılıyor olması, alınan yakıtın kalitesiyle ilgili soru işaretlerinin olması kötü yönetimin en net örneğidir. Tankerlerle ülkeye yakıt geldi. Taşıma suyla değirmen dönmez hepimiz biliyoruz. Bu süreçte kurumun, son iki hükümet dönemindeki durumunu karşılaştırdığımızda sonuç çok endişe vericidir. Kurumun iyi yönetildiği, ihaleyle yakıt alındığı, yakıtın testlerden geçirildiği, kükürt oranında sıkıntı çıktığında firmanın ceza aldığı ve yeniden ihaleye girmesinin engellendiği bir dönemden kendi elektriğini yönetemez, yakıta muhtaç bir hale getirildiğini görüyoruz. Kurumun geleceği için endişe verici bir durum olduğu ortadadır. Liyakatın önemini de bir kez daha görmüş olduk. Bu devleti seven, korumak isteyen kişilerin yeniden yönetime gelmesinin önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.