Ulusal Birlik Partisi (UBP) Gazimağusa Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, BM’nin Kıbrıs konusundaki süreci belirsizlik içinde bırakmaya devam etmesinin yanlış olduğunu belirtti.

Hasipoğlu yazılı açıklamasında şunları kaydetti:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 16 Nisan 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) sunmuş olduğu Kıbrıs ile ilgili raporu BMGK’de 4 Mayıs 2019 tarihinde görüşüldü ve Konsey tarafından açıklama yapıldı 
BM Genel Sekreteri Güvenlik Konseyine Sunduğu Raporda Ne Diyor?
Rapor her iki tarafı da suçlamıyor, eleştirmiyor. Rapor her iki tarafın da güvenlik ve ekonomik çıkarları için acil çözüm çağrısı yapıyor. BMGK Geçici Özel Danışman Jane Holl Lute’un yürüttüğü istişarelere destek veriyor ve taraflara anlamlı ve sonuç odaklı görüşmelerin başlayabilmesi için Bayan Lute’un oluşturmaya çalıştığı Referans Şartları üzerinde taraflara anlaşma çağrısında bulunuyor. Diğer bir ifadeyle ucu açık bir şekilde mekik diplomasisine devam diyor.
Raporun içeriğine baktığımız zaman, 2008 – 2018 dönemini kapsayan 10 yıllık süreç ile ilgili olarak BM; Takvim koyup süreci neticelendirmek veya sürecin çöktüğünü ilan etmek yerine ‘Görülebilir Gelecekte’ çözümün olabileceğine dikkat çekip Rumların istediği gibi süreci belirsiz bir şekilde ortada bırakıyor. BM kendine göre haklı. Zira her iki tarafın da kendisine federasyon temelli bir çözüm istediğini söylüyor!
Halbuki BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2004  planı referandumundan sonra Kıbrıslı Rumların adanın yönetimini ve zenginliğini bizimle  paylaşmaya henüz hazır olmadıklarının tespitini yapmıştı. Aradan 15 yıl geçti. Zihniyetlerinde bir değişiklik olmamasına rağmen BM’nin bu tespiti yapamaması sizce normal mi? 2004 yılından sonra resmen 2008 yılında başlayan ve 10 yıl devam eden, konuşulmadık hiçbir konunun kalmadığı bu süreç az bir zaman süreci değil. Bu 10 yıllık sürecin 2 yılı Sayın Talat, 4’er yılı da Sayın Eroğlu ve Sayın Akıncı ile tüketildi. Dahası BM ‘Oyunun sonu’ dedi, Son Aşamanın tanımını yaptı ve ‘Taraflar Garantileri tüm ilgili taraflarla görüşür ve Harita masaya konur tartışılırsa son aşama gerçekleşmiş olacaktır’ denmiştir.  En son Crans Montana da bu süreç de tüketildikten sonra, görüşmeler yine nihayetlendirilmemiş ve Geçici Özel Temsilci Lute’un atanmasıyla ortak vizyon arayışları sürdürülmeye devam edilmektedir. 
2019 yılı içerisinde Akıncı ve Anastasiadis de biraraya gelmişler ve Sayın Akıncı hala daha ortak bir vizyonun olmadığı tespitini yapmıştır. Bu tespiti sonucunda taraflar hala daha anlaşamamış, ortak vizyonun olmadığı BM tarafından da tesbit edilmiştir. Ancak tıpkı Kosova’da olduğu gibi süreç ile ilgili başarısızlık tesbiti yapılamamaktadır. Keza bu federasyon süreci noktalanmadan yeni alternatiflerin de konuşamıyoruz. Zira BM’ye bizim adımıza Sayın Akıncı da Federasyondan başka bir alternatif yoktur diyor. Sayın Akıncı’nın bu duruşuna en çok Rum tarafı seviniyor ve bu şekilde daha önce bizimle anlaştığı pozisyonlardan bile daha geri adım atıyor! 
Kıbrıs Rum Tarafının En Son Pozisyonları;
Süreçle ilgili yukarıdaki tespitleri yaptıktan sonra, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, olası bir federasyonda yönetimi bizimle paylaşmaya hazır olmadıklarının en sarih göstergesi, Rum tarafının 2019 yılı içerisinde ortaya koydukları son iki pozisyonundan anlayabilmekteyiz;
i)    Sadece Kıbrıslı Türkleri ilgilendiren konularda Kıbrıslı Türklerin olumlu oyu olabilir diyorlar, hatta örnek de veriyorlar; doğal gaz hattının geçiş istikameti bizi ilgilendiren bir konu değilmiş. Bu pozisyon 1960 Cumhuriyeti yapısından, Annan planından ve daha sonra 2008 – 2018 döneminde anlaşılan BM parametrelerinden bile daha geride bir pozisyondur. BM’nin son raporunda bu konu ile ilgili tek bir tespit dahi yoktur. 
ii)    Ada etrafındaki doğal kaynaklardaki Rum tarafı pozisyonu federal bir anlayışla bağdaşmamaktadır. Müzakere masasında gerek benim gerekse sonraki dönemlerde yapmış olduğumuz doğal gaz ile ilgili tüm paylaşım önerilerini reddeden yine Rum tarafı olmuştur. 
Rum tarafının yukarıdaki iki güncel pozisyonuna baktığımız zaman, 15 yılın sonunda Rum tarafının zihniyetinde herhangi bir değişikliğin olmadığını kolayca anlamaktayız. Hatta 26 Şubat 2019 tarihinde ve de öncesinde Sayın Akıncı ile Anastasiadis görüştükten sonra, Akıncı Rum tarafı zihniyetinde değişlik olmadığını açıklamıştı. Raporun bizler açısından olumlu olarak değerlendirebileceğimiz yönü; Rum tarafının yukarıdaki ikinci maddedeki uzlaşmaz pozisyonuna rağmen, Türkiye’nin kararlı duruşu sayesinde, ada etrafındaki doğal kaynaklardan her iki toplumun da menfaati olduğu vurgusudur.
Dahası 2018 – 2019 döneminde Geçici Özel Temsilci Lute da referans şartlarında anlaşılmadığını ifade etmektedir. Tüm bu gerçekliğe rağmen,15 yıl önce federasyon konusunda paylaşılamayan yönetimin tespitini yapan BM, 15 yılın sonunda; Takvim koyup süreci neticelendirmek veya sürecin çöktüğünü ilan etmek yerine ‘Görülebilir Gelecekte’ çözümün olabileceğine dikkat çekip Rumların istediği gibi süreci belirsiz bir şekilde ortada bırakıyor. Bu tesbiti de tabi hem bizim taraftan hem de diğer taraftan aldığı ışıkla yapıyor. Halbuki sürecin kendisi zaten konuşuyor ve diyor ki; tek hedef Kıbrıslı Türkleri müzakere masasına hapsedip Federasyonu görüştürmek. 50 yıldır yapıldığı gibi…
Rum tarafındaki iktidar partisi DİSİ’yi ve Anastasiadis’i sol parti olan AKEL partisi eleştiriyor. Gerekçeleri federasyon zemininden sapma gösterdikleri için. Eğer süreç bizi, herkes içte kendini yönetsin noktasına getiriyor ise, Kıbrıs Türk tarafı olarak bu konuda acilen kendi egemenliğimize dayalı bir pozisyonu ortaya koymamız gerekmektedir. Aksi takdirde DİSİ ile AKEL’in birbirlerini eleştirmelerini, iyi – kötü polis oyunlarını izleyip duracağız ve BM’nin tanımladığı o ‘Görünebilir Gelecek’ hiçbir zaman gelemeyecektir.”