Dile kolay, 11 yıl geride kaldı.

Daha doğru bir ifade ile – acı da olsa – 2010 yılından beri Devlet erkini elinde tutan iktidarlar, e-devletin gerekliliğini ve/veya işlevi ile kamusal ve toplumsal faydasını anlamakta direnç gösteriyor.

Geride kalan 11 yılda, 9 Hükümet ve doğal olarak da 9 Başbakan göreve gelirken, e- devlet konusunda bir arpa boyu yol gidilmedi ya da gidilemedi.

Dr. Derviş Eroğlu, İrsen Küçük, Sibel Siber, Özkan Yorgancıoğlu, Ömer Kalyoncu, Hüseyin Özgürgün, Tufan Erhürman, Ersin Tatar ve Ersan Saner’in geçen sürede Başbakanlık yaptığı sürede e-devlet yürütme kurulu da müsteşarlar başkanlığında sürekli toplandı.

Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ise 2008 yılında “e-devlet” ile tanışırken dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete sokulması ile 803 kurum tarafından sunulan 5.808 adet hizmetin bulunduğu e-Devlet kapısının bugün 54 milyondan fazla kullanıcısı bulunmakta.

Anavatan Türkiye tarafından birçok alanda olduğu gibi e-devlet konusunda da Kuzey Kıbrıs’a her türlü desteğin verilmesine rağmen 11 yılda “bir arpa boyu yol” gidilmemesinin nedenleri tüm yönleri ile düşünülmeli.

“Bir arpa boyu neden yol alınamadığını” yasal eksiklik, heyetler arası uyum sorunu ve/veya ayni dili konuşmama, ev ödevini yapmama ve benzer nedenler ile meşrulaştırmaya kalkmak ise “ağlanacak halimize gülmekten” öte Kıbrıs Türk toplumuna hizmeti “seçilmiş ve atanmışların” insafından çıkarmanın politik olarak tercih edilmemesidir.

Akıllı binaları, siyasi şovlar ve süslü sloganlar ile açmanın marifet olmadığı, marifetin “içini doldurmak” olduğunun bir diğer acı örneği, KKTC’nin e-devlet ile imtihanı.

Bazı kamu kuruluşlarının 2021 yılında e-devlete geçtiğini açıklamak ise “başarı” değil 11 yıllık “başarısızlığın” tescilinden başka bir şey değildir.

Devleti, hizmet odaklı bir yapıya kavuşturmak ise esas amaç, tüm kamunun e-devlete dahil edilmemesinin ne anlaşılabilir ne de açıklanabilir bir yanı var.

Kıbrıs Türk siyaset kurumunun, ruhu ve karakteri haline gelen, “kamu ve toplumsal çıkara” hizmet eden her projenin “ölü doğdurulması”nın nedenlerini üreten zihniyet ortadan kaldırılmadıkça, Kıbrıs’ın kuzeyinde değişen hiçbir şey olmayacak.

“Eşeğini kaybeden köylü” hikayesini, yol haritası olarak kabullenen siyaset kurumundan da, toplumsal fayda ve kamu çıkarı güden projeleri gerekleştirmesini beklemek ise ölü gözünden yaş beklemektir.

Köyünden eşeği sırtında şehre işini görmek için gelen köylünün eşeğini kaybettirip sonra da bulur gibi yaparak köylüyü sevindiren ve şehir’e ne için geldiğini unutarak köyüne mutlu dönen köylüye de, her seçim zamanı oyu ile minnet ödettiren siyasetçilere, e-devletin fayda sağlamayacağı ortada.

Ancak, geciken ve geciktirilen e-devletin ise “eşeğini kaybeden köylü”yü dört gözle bekleyen seçilmişlere fayda sağladığı ise aşikar.

En basit ve masum ifadesi ile “işi yokuşa sürerek sonra da ben çözdüm oyun benimdir” diyerek statükosunu sürdüren her bir seçilmişlerin oyunlarını ve küçük hesaplarını bozacağındandır ki, 11 yıldır e*devlet ile imtihanı sürmekte Kıbrıs’ın kuzeyinin.

Kasaba politikası ve politikacılarının yarattığı düzenin yıkılması yanında hantal bürokrasinin yarattığı evrak ve iş takipçiliği yaparak her türlü rantı elde edenlerin de böylece yıllardır devam eden “Devletçilik oyununun” sonu getirecek olmasından başka bir şey değildir, tüm yaşananlar.

2010 yılından bugüne 11 yıl geçmesine rağmen Devletin diğer bir ifade ile kamu kuruluşlarının e-devlete hala geçememesi ayıbı gelmiş geçmiş tüm Hükümetlerin boynunda.