Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Osman Ertuğ, Radyo Güven’de yayınlanan Taner Gönül’ün sunduğu “Gündem Özel” programında yaptığı açıklamada, Kıbrıs sorununa artık sadece Kıbrıs olarak değil, Doğu Akdeniz ve bölgesel bir sorun olarak bakmak gerektiğini, ancak herhangi bir uzlaşı olacaksa da mümkün mertebe diğer konulardan soyutlayarak Kıbrıs meselesi olarak bakılabildiğinde bir uzlaşının sağlanabileceğini kaydetti. Ertuğ, aksi halde herkesin bölgeye farklı çıkarlar açısından bakabileceğini ve global çatışmalar cereyan ettiği sürece burada her hangi bir uzlaşının bulunmasının çok zorlaşacağını hatta imkansız hale gelebileceğini belirtti.

Ertuğ, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Kıbrıs konusunun çözümüne bakışının daha göreve başlamadan önce seçim kampanyasında da “Egemen eşitlik, egemen eşitliğe dayalı iki devlet ve bu iki devlet bir biriyle işbirliği halinde olacağı, önümüzdeki dönemde ve gelecekte de” şeklinde çok açık ifade ettiğini dile getirdi. Ertuğ, seçim sonrasında bunun Kıbrıs Türk halkı tarafından da onay görmüş bir politika olarak ortaya çıktığının altını çizdi.

Ertuğ şunları ifade etti: “Biz bu politikayı ileriye götürmek için bizi ziyaret eden yabancı büyükelçilere, diğer diplomatlara bunları izah ediyoruz. Halkların, eşitliği ve kendi kaderini tayin hakkı prensibine dayalı bir tutum izliyoruz. Evrensel bir haktan bahsediyoruz. Birleşmiş Milletler’in ana sözleşmesinde de bu vardır. Bir de konulara barışçı çözüm bulma ve her iki konuda da evrensel prensiplere aykırı hareket etmiyoruz. Tabi bugüne kadar uygulanmak istenen ve başarıya ulaşamamış olan Federal çözüm arayışlarıydı. Bu çözüm arayışları da 52 yıl sürdü.”

Ertuğ, Kıbrıs sorununa çözüm görüşmelerinin ilk 1968 yılında başladığına işaret ederek, “Elimizde o dönemden Birleşmiş Milletler uzmanlarının ürettiği bir belge var. Belgede Federasyon oluşacak olsa bile Kıbrıs Türk devleti kurulmalı ve tanınmalıdır” şeklinde ibare yer alıyor. Daha o dönemde hukuken iki devletin adada birbirine eşit olması için ikisinin de tanınmış olması gerektiğini, çözümün ancak bundan gelebileceği yaklaşımı varken, Kıbrıs Türk halkı bugün bunu dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor ve karşı taraftan bir direnç görüyor. Bugüne kadar biz iyi niyetle bu prensip ortada durmasına rağmen, her türlü fedakarlığı, her türlü esnekliği gösterdik. Buna rağmen, bütün çözüm formülleri Kıbrıs Rum tarafınca reddedildi, bizim tarafımızca kabul edildi ve bugünlere geldik” ifadelerine yer verdi.

Ertuğ, 2004 yılındaki referandumda iki tarafın görüşünün ortada olduğunu, ancak Rum tarafının retçi yaklaşımına rağmen Avrupa Birliği üyeliğiyle ödüllendirildiğini, Kıbrıs Türklerinin ise hala daha cezalandırılmaya devam edildiğine dikkat çekti.

Kıbrıs Türkü’nün bugüne kadar bu adaletsizliğe tahammül ettiğini ve 52 yıllık süreç içerisinde Federasyonun kendisini tükettiğinin kanıtlandığı bir noktaya gelindiğinin altını çizen Ertuğ, “Artık alternatif bir çözüm olması lazım. O da en gerçekçi, en sürdürülebilir olan iki devletli çözümdür. Egemen eşitliğe dayalı bir ilişkidir. Bu yaklaşımın karşı tarafça birden bire kabul edilmesini beklemesek bile, bu yavaş yavaş yer ediyor ve edecektir, etmek zorundadır. Çünkü aklıselim ve mantıklı olan çözüm bize bunu söylüyor” şeklinde ifade etti.

Karşılıklı iki devletin bir birini tanıması olmadan bulunabilecek herhangi bir formülün, kağıt üzerinde kalacağını ve yaşayabilir bir çözüm olmayacağını söyleyen Ertuğ, “Dolayısıyla bu karşı tarafın uzlaşı isteyip istemediğine bağlıdır” dedi.

Rum’un ne kadar devlet olma hakkı varsa, Kıbrıs Türkü’nün de o kadar devlet olma ve kendi kaderini tayin etme hakkının olduğuna işaret eden Ertuğ, “Bu bölgede, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs Türkü’nün de hakkı var ve bölgenin en büyük gücü Türkiye Cumhuriyeti Devleti de arkamızdadır. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yok. Kendi haklarımızı yedirmek gibi bir durumumuz da olamaz. Hakkımızı savunmayı da kararlılıkla sürdürüyoruz.”

Ertuğ, programda ayrıca şunları da kaydetti: “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gemilerinin sondaj ve kazı yapabilecek kapasitede olması, somut adım atabilecek noktada olduğunu göstermesi ve bizim de Maraş’ın açılımıyla somut adım atabileceğimizi göstermemiz karşı tarafı rahatsız edecek noktaya getirdi. Bu yüzden bütün dünya yine ilgisini bu bölgeye yoğunlaştırmaya başladı. Özellikle batı ülkeleri ve global güçler yeniden Doğu Akdeniz’de bir köşe kapma yarışına girdiler. Çok uzak ülkeler dahi burada olmaya ve bu oyunun bir parçası olmaya çalışıyor. Tüm bunlar ortada iken Kıbrıs Türkü’nün haklarının göz ardı edilememesi ve burada da bir tarafın, bir devletin olduğunu dünyaya anlatmak için daha fazla faaliyet göstermemiz gerekiyor.”