EROĞLU, HALKIN ÇIKARLARINI, HALKIN GÖRÜŞLERİNİ, İSTEKLERİNİ MASADA SAVUNDUĞUNU VE SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİNİ  SÖYLEDİ

Bağımsız cumhurbaşkanı adayı, Cumhurbaşkanı   Derviş Eroğlu, halkın çıkarlarını, halkın görüşlerini, isteklerini masada savunduğunu ve savunmaya devam edeceğini  söyledi.Eroğlu, “benim için öncelikli önem verilmesi gereken şey halkımın bugünleri ve yarınlarının güven ve refah içinde olmasıdır” dedi.

Eroğlu’nun seçim bürosundan yapılan açıklamaya göre, Eroğlu, dün Gazimağusa ilçesine bağlı Mutluyaka, Yeniboğaziçi, Mormenekşe ve Alaniçi köylerini ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi.

Eroğlu’na ziyaretleri esnasında UBP Genel Sekreteri ve Gazimağusa Milletvekili Sunat Atun, UBP Gazimağusa Milletvekilleri  Ahmet Kaşif, Hamza Ersan Saner ve Dursun Oğuz, Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı ve DPUG Milletvekili  Hakan Dinçyürek, Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter, UBP Gazimağusa İlçe Başkanı Resmiye Canaltay ile UBP ve DPUG’nin örgüt başkanları da eşlik etti.

“HEDEF BİRİNCİ TUR”

19 Nisan seçimlerini birinci turdan bitirmeyi hedeflediklerini söyleyen Eroğlu, “birinci turdan seçimi kazanmak dünyaya verilecek mesajın daha net ve güçlü olması için önemlidir. Kıbrıs Türk Halkı’nın bunu yapacağına, seçimi birinci turdan sonuçlandıracağına inanıyor, güveniyorum ” dedi.

5 yıllık görev süresince, Rum liderler Hristofyas ve Anastasiadis ile müzakereleri sürdürdüğünü anımsatan Eroğlu, “ne birinin anlaşma niyeti vardı ne ötekinin”  diyerek şöyle devam etti:

“Müzakere masasında, zamana oynama taktiğini yıllardan beridir devam ettiriyorlar. Bunu en açık şekilde Kleridis ifade etmiştir. Yıllarca anlaşma ister gibi masada oturduk, hiçbir anlaşmaya evet demedik diye yazmıştır. İşte böyle bir düşünce içerisinde olan Rum liderle yıllardır masadayız. Hristofyas ile de bir yere varamadık. Bazı başlıklarda yakınlaşmalar sağladık. Ama ana konularda ilerleyemedik. Mülkiyette takas, tazminat ve iade konusunda anlaştık. Bizim en fazla üzerinde durduğumuz tazminattır. Yani kuzeyde mal bırakan Rum’a tazminat vermektir. Buradaki amacımız, insanlarımızı bir kez daha göç etme durumuna düşürmemektir.”

“18 NİSAN AKŞAMINA KADAR MASADAYIM”

Her seçimde olduğu gibi 19 Nisan seçimlerinde de başka adaylar olduğunu ve bunun da demokrasinin gereği olduğunu ifade eden Eroğlu, “bu adaylardan bir tanesi bir televizyon programında, ‘masadan Anastasiadis kaçtı ama bizim Cumhurbaşkanımız sesini dünyaya duyurmuş olsaydı suçlanan Anastasiadis olacaktı’ şeklinde konuşma yaptı” dedi.

Devletlerin nasıl yönetildiği iyi bildiğine dikkat çeken Derviş Eroğlu, müzakere masasından kaçanın her zaman suçlu olduğunu ve bunu başka devletlerin de bildiğini söyledi.

18 Nisan akşamına kadar müzakere masasında olacağına ve bunu BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’ye söylediğine vurgu yapan Eroğlu şöyle devam etti:

“Müzakere masasından kaçan taraf kendince bir gerekçe bulur. Anastasiadis’in gerekçesi de Akdeniz’de bizim adımıza araştırma yapan Barbaros Hayrettin Paşa gemisidir. Hristofyas döneminde denizde araştırma yapan Piri Reis gemisi varken, Hristofyas masadan kaçmamıştı. Anastasiadis de, karşılıklı pazarlıkların yapılacağı aşamaya geçmek için aldığımız karardan kurtulmak için bahane yarattı ve masadan kaçtı. Hrisofyas’ı o dönem uyarmıştım; adım atarsanız biz de atacağız demiştik. Neticede adım attılar ve biz de Anavatan ile anlaşma yaparak bizim adımıza denizde araştırma yapma yetkisi verdik. Masadan kaçan mı çözüm istemez, yoksa oturan mı? Sadece bu soruya cevap verildiği zaman Rum liderliğinin anlaşma istemediği ortaya çıkar.”

“ÖN ŞART ANLAŞMAMA NİYETİDİR”

Rum liderin, masadan kaçması bir yana tekrar masaya dönmek için ön şartlar ortaya koyduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı, “bir kişi ne kadar ön şart ortaya koyarsa, o kadar anlaşmama niyeti var demektir” dedi.

Rumun uzlaşmazlığını gölgelemeye çalışanın da CTP’nin adayı olduğunu savunan Derviş Eroğlu, “kendi kendimizi suçlama kurtulmadık, kurtulamayacağız” diye konuştu.

İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ın 5 yıl görev yaptığına ve masada anlaşma niyeti göstermeyenin Rum tarafı olduğuna dikkat çeken Eroğlu şöyle devam etti:

“Yoldaşım dediği Hristofyas ile anlaşmaya varamadığına göre demek ki uzlaşmaz Rum tarafıdır. Hatırlayacaksınız; Talat Bey Rumlar nefes almamızı bile istemez. Daha ne yapayım. Atatürk Meydanı’nda kendimi asayım mı demişti. Bu lafları söyleyen bugün Eroğlu uzlaşma istemez diyor. Bütün dünyaya, masada halk adına oturan kişiyi uzlaşmaz gösteriyor. Rumların, Eroğlu uzlaşmak istemez doğal değil mi? Benden önce masaya oturup anlaşamayan, kendisini nerdeyse asma noktasına getiren Rum tarafı şimdi Eroğlu gelince uzlaşmacı oluyor da uzlaşmaz biz oluyoruz. Biz KKTC adına masaya oturduğumuzun bilinci içerisindeyiz. Masada KKTC’nin sesi olduk. Anlaşma arzusunu masaya taşıdık. Ama anlaşma olsun da nasıl olursa olsun demedik. Sizin sesinizi masaya taşıdım. Halkı huzur ve güven içerisinde yaşatacak, 1974 öncesine döndürmeyecek, bugün var olan gerçekleri bilecek ve yarınları daha güzel yapacak bir anlaşma arayışındayız. Bu benim KKTC halkına verdiğim sözdür. Yeminimiz, KKTC’nin egemenliğini korumaktır. 11 Şubat ortak açıklamasında egemenliğin her iki halktan oluşacağını kayıt altında aldık. Egemenliği olmayan bir halk elbette bağımsız olamaz.” 

89 KEZ MÜZAKERE MASASINA OTURULDU

5 yılda, 89 kez müzakere masasına oturduğunu bunların 5’inin Kıbrıs zirvesi olduğuna işaret eden Eroğlu, bu zirve önerisinin kendi fikri olduğunu anlattı.

Birçok kez Brüksel’e gittiğine, bunun yanında da 9 kez New York’ta çeşitli devletlerin yetkilileriyle görüşerek Kıbrıs Türk tarafının pozisyonunu anlattığına dikkat çeken Eroğlu, “Her yıl Eylül ayında New York’a gezmeye gittiğimizi sanıyorlar. BM Genel Kurul çalışmalarında birçok kıtadan değişik ülke yetkilileriyle görüşme şansımız oldu” dedi.
Eroğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

“CTP’nin adayı 1 kez parlamentolar arası birlik toplantısına gitti ve 50 kişiyle görüştü. Ben 40 yıldan beridir binlerce kişiyle görüştüm. Güney Kıbrıs’taki elçilerle defalarca görüştük. Bir toplantıya gidip başka ülkelerin Meclis Başkanlarının elini sıktıysan bu görüşme değildir. Biz onların nasıl olduğunu biliyoruz. Gerçek olan şudur ki; biz masada KKTC halkı adına oturuyoruz ve halkın ne istediğini biliyoruz.

Yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın görüşleri ortaya çıkıyor. Hep halkımın içindeyim ve nasıl bir çözüm, nasıl bir gelecek istendiğini biliyorum. Ben halkın çıkarlarını, halkın görüşlerini, isteklerini masada savunuyorum ve savunacağım, Benim için öncelikli önem verilmesi gereken şey halkımın bugünleri ve yarınlarının güven ve refah içinde olmasıdır. Mesela Annan Planı gibi bir plan çıkarsa, yüzde 60 gibi bir oran ‘hayır’ diyor. Garantörlüğün devamını yüzde 70’in üzerinde isteyen var. Halkımızın yüzde 90 üzerinde bir oranla, Karpaz’a Rumların gelmesini istemiyor.

Biz bu veriler ışığında politikalarımızı geliştiriyoruz. Kendi halkının ne istediğini bilmeden politika yapmak başkadır, bilerek yapmak başkadır. Biz masada sizin güvendiğiniz kişi olduğumuzu biliyoruz. Size güven duyan halk olmazsa, başarılı olamazsınız. Masada halkın istekleri doğrultusunda müzakereleri sürdürürken, arkanızdan Eroğlu anlaşma istemez sözleri söyleniyorsa, hele bu zaman zaman iktidara da gelen bir partinin ileri gelenleri söylerse, hele cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişi bunu söylerse, dışarıdan bakanlar farklı düşünür. Kendi devletlerini benimsemeyenler, 19 Nisan’da özgürlük geleceğini söylüyorlar. Benim 2010’da seçilmemle halk özgüvenini yitirmiş diyorlar.”