“PANDEMİ SÜRECİNDE HÜKÜMET VE CUMHURBAŞKANI DİYALOG İÇERİSİNDE OLMAK YERİNE ÇATIŞMAYI TERCİH ETTİ. BU DA SAĞLIK VE EKONOMİDE SORUNLARIN DERİNLEŞMESİNE NEDEN OLDU”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, hükümetin plan ve program konusunda sınıfta kaldığını, bu yüzden toplumu daha da zor günlerin beklediğini savundu.

Erhürman, pandemi sürecinde hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın diyalog içerisinde olmak yerine çatışmayı tercih ettiğini, bunun da sağlık ve ekonomide sorunların derinleşmesine neden olduğunu ileri sürdü ve “İnsanlar aş peşinde, ekmek peşinde ve işsizlik aldı başını gidiyor. Bu noktada artık silkinip kendimize gelme zamanıdır” dedi.

CTP Basın Bürosundan verilen bilgiye göre, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kurban Bayramı münasebetiyle bayram ziyaretlerinde bulundu.

Beraberindeki heyetlerle birlikte Doğanköy, Ozanköy, Çatalköy, Dörtyol, Korkuteli ve Maraş’ı ziyaret eden Erhürman, halkın bayramını kutladı, iç ve dış konularla ilgili görüşlerini aktardı.

Erhürman, dünyanın bilmediği bir virüsle karşı karşıya kalındığını ve bu sürecin en başından itibaren hükümete ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştıklarını söyledi.

Hükümete iki noktaya dikkat etmeleri gerektiğini defalarca söylediklerini anlatan Erhürman, sağlık tedbirleri açısından kapanmanın ardından açılmanın başlayacağı döneme kadar bütün hazırlıkların tamamlanması ve Pandemi Hastanesi’nin hızla yapılması, bu yönde para yoksa da borçlanmaya gidilmesi gerekliliğinin olduğunu kaydetti.

Erhürman, “Hazır olalım ki açıldıktan sonra tekrardan kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalmayalım” dediklerini ama hükümetin dinlemediğini ifade etti.

“TÜRKİYE’DEN PARA GELDİ AMA BECEREMEDİLER”

Hükümeti uyardıkları ikinci noktanın ise ekonomi alanı olduğunu vurgulayan Erhürman, şunları kaydetti:

“Türkiye’den eninde sonunda bir yardım gelecek ama doğru şekilde formüle edin ki gelen desteği özel sektöre aktarabilelim, çünkü memura aktarırsak adeta delikli kovaya atmış gibi olacağız. Oradan atacağız, buradan gidecek. Maliye özel sektörden gelen vergilerden gelir elde ediyor. Biz batarsak, Maliye de gelir elde edemeyecek. Maalesef bunları söylemiş olmamıza ve Türkiye’den de iyi bir para gelmiş olmasına rağmen, bunu beceremediler. Geldiğimiz nokta, çok sıkıntılı bir nokta.” 

“BİZLERİ DAHA DA ZOR GÜNLER BEKLİYOR”

Yüksek öğrenimde öğrencilerin çoğunun dönmeyeceğini, üniversitelerin çoğunun online eğitimi konuştuğunu da söyleyen Erhürman, hükümetin program ve plan işinde sınıfta kaldığını ve sınıfta kaldığı için de halkı daha da zor günlerin beklediğini savundu.

Bunlar olup biterken UBP-HP Hükümeti’nin son bir aydır hükümet bozup hükümet kurduğunu öne süren Erhürman, toplum ciddi sıkıntılar yaşarken hükümet ortaklarının başka işlerle uğraştığını söyledi.

“CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI DAHA AKTİF OLMALIYDI”

Cumhurbaşkanlığı makamının bu dönemde aktif olarak hükümete yardımcı olmasını beklediklerini de söyleyen Erhürman, “Türkiye ve Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirerek, daha fazla katkı sağlamasını beklerdik. Çünkü bu memlekette, dış ilişkiler dediğimiz işi büyük ölçüde Cumhurbaşkanlığı yürütüyor. Oradan da bu hareketi görmedik. O da hükümet ile tartışmaya girdi. Cumhurbaşkanlığı ile hükümet tartışıyor, hükümet ortakları gazeteler üstünden birbiri ile tartışıyor. Bu arada da insanlar aş peşinde, ekmek peşinde ve işsizlik aldı başını gidiyor. Bu noktada artık silkinip kendimize gelme zamanıdır” ifadelerini kullandı.

“HÜKÜMETLER KISA ÖMÜRLÜ OLUYOR”

Erhürman, ayrıca hükümetlerin kısa ömürlü olmasına da vurgu yaparak, “Bu memlekette hiçbir hükümet 12-13 aydan fazla kalamıyor. Yapması gereken ve planlaması gereken işleri yapamıyor. O yüzden Cumhurbaşkanı’nın koalisyon ortaksız 5 yıllık görev süresini,  içerideki işlerle de uğraşarak, orada da liderlik ve öncülük ederek desteklemesi gerekiyor” dedi.

Cumhurbaşkanlığı’nın dış ilişkilerde de çok daha aktif olması gereğine işaret eden Tufan Erhürman, sözlerini şöye sürdürdü:

“Hala anne Türkiye, baba Kıbrıs kökenli çocukların Avrupa Birliği pasaportu alamaması, bizim hazmedebileceğimiz bir şey değil.  40-45 yıldır bu ülkede yaşayan Türkiye kökenli insanların, Güney’e geçme hakkı olmaması hazmedebileceğimiz bir şey değil. Bu bir insan hakkı ve inanlar arasında böyle bir ayrımcılık yapmanın insan haklarına aykırı olduğunu dünyaya anlatabilmemiz gerekiyor. Bunlar bizim meselelerimiz. Bütün bunlarla ilgili dışarıda çok daha hareketli olmamız gerekiyor.”