Kıbrıs Türk toplumunun önünde dün kafası karışık bir Tufan Erhürman vardı.

Kafa karışıklığının nedeni, Cumhurbaşkanlığına adaylığı ile topluma ve ülke siyasetine dair sorumluluk duygusu arasında kalmasından başka bir şey değildi.

Ve bugün bambaşka bir Tufan Erhürman, izliyor Kıbrıs Türk toplumu.

Kararlı, ne istediğini bilen ve en önemlisi aday olduğu makamın ağırlığından öte sorumluluğunun nerede başlayıp nerede bittiğinin farkında olan bir aday, Tufan Erhürman.

Siyasi duruşlarından dolayı asla bir araya gelemeyenlerin bile Tufan Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı birlikte hareket ettiği ilginç bir süreç de yaşanıyor.

Kıbrıs Türk sağı veya Kıbrıs Türk solu kendi içinde çatı adayı kim olsun tartışmalarından başarısız çıkmasına inat, Kıbrıs Türk toplumunun doğal çatı adayı bugün Tufan Erhürman’dan başkası değil.

Bu noktada Kuzey Kıbrıs’ta sol düşünceye sahip olmanın Türkiye karşıtlığı ve/veya düşmanlığı olduğu kriterini ve algısını da “pos bıyıklı ağabeylerine” inat , ortaya koyduğu duruş ile yıkan ve yerle bir eden bir yeni siyasetçi profili çizmiş olmasının da rolü vardır elbet.

Kıbrıs Türk halkı, Tufan Erhürman’ı umut ve geleceğe dair bir güven unsuru olarak görüyor…

Böylesi bir algıda ise partisi CTP’nin katkısından ziyade Tufan Erhürman’ın duruşu, bilgisi, samimiyeti ve en önemlisi sol düşünceye getirdiği yeni ve gerçekçi bakış açısının payının fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İster sol ister sağ düşünceyi savunsun , Kıbrıs Türk halkı, Tufan Erhürman’ı, topluma ve bu topraklara fayda sağlaması adına Kıbrıs Türk siyaset sahnesinde olması gereken bir kanaat önderi ve lider olarak görüyor.

Devletin daha doğru yönetilmesi,  Kıbrıs Türk’ünün sorunlarının asgari düzeye indirilmesine dair Tufan Erhürman’ın önerileri ve ortaya koyduğu irade , yazılı olmayan bir toplumsal sözleşme olarak Kıbrıs Türk’üne verilmiş bir söz olarak kabul edilmekte.

Tufan Erhürman’ın adaylığı bugün, iç ve dış siyasete dair birçok ezberi bozacak, paradigmayı değiştirecek ve kırılma noktasını başlatacak bir dinamizmi de içerisinde barındırıyor.

 “Türkiye karşıtlığı ve/veya düşmanlığı” üzerinden kurgulanmayan, tarihi, milli kimlik ve kültürü yok saymayan ama olası yeni bir anlaşmada tek bir modele hapsolup kalmayan yeni bir sol duruş, ülke demokrasisine katkısı yanında görüşme masasına da daha gerçekçi bir zemin yaratacağı da şüphe kaldırmaz bir gerçek.

Diğer bir gerçek ise böyle bir siyasi duruşunda siyasi yelpazenin sağından da güçlü bir destek göreceği.

İster sol ister sağ düşünceyi savunsun , Kıbrıs Türk halkı, Tufan Erhürman’ı, topluma ve bu topraklara fayda sağlaması adına siyaset sahnesinde olması gereken bir kanaat önderi ve lider olarak görürken Güney komşumuz ile yeni bir ortaklığa dair CTP başkanından “federasyon” dışında da olası çözüm önerilerini de “mahalle baskısından” kurtularak cesurca tartışmaya açması da göz ardı edilmemesi gereken bir ezber bozma.

Daha açık bir ifade ile Rumların çözüm sürecini sabote etmesi ve Federasyon umutlarını tüketmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacak Tufan Erhürman’ın ortaya koyacağı irade ve çözüm önerilerinin ne olacağı noktasında toplumun beklentileri artmakta.

Ve artan beklentiler ile birlikte Tufan Erhürman’a duyulan toplumsal güvenin artması, Cumhurbaşkanlığı adayları arasında en fazla gizli oy potansiyeli olan aday olarak Tufan Erhürman’ı öne çıkarıyor.

Ve tam da bu noktada Kıbrıs Türk sağından da destek görmeye başlayan yeni bir sol siyasetin doğmaya başlaması, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın aday olmamasına yönelik kendiliğinden oluşan doğal bir toplumsal baskıyı da hissettirmeye başladığını söylemek iddialı bir yorum olmaz.

Tufan Erhürman’a “herkesin Cumhurbaşkanı olma” noktasında duyulan toplumsal güven gerçeği aslında birçok sorunun cevabı ile birlikte başka bir toplumsal gerçeğin de kanıtı.

Kıbrıs Türk toplumu, bugün doğal çatı adayı olarak Tufan Erhürman’ı görmekte. 

Ancak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Tufan Erhürman’ın çıktığı yolun da “Truva atları”nın gezindiği dikensiz bir gül bahçesi olmayacağı ortada.