Şeker hastalığı (Diyabet), yüksek tansiyon (hipertansiyon), yüksek kolesterol, kalp ve akciğer hastalığı ve kanserler gibi birçok hastalığa Zemin hazırlamaktadır. 2008 yılında ülkemizde yapılan araştırmada nüfusumuzun %11’inde diyabet, %18’inde prediyabet (gizli şeker), %31,6’sında obezite, %35,4’ünde fazla kiloluluk (gizli şeker) tespit edilmiştir. Bir başka deyişle ülkemizdeki insanların yaklaşık 3’te biri ya diyabet ya da prediyabet hastasıdır ve sadece nüfusumuzun üçte biri ideal kilosundadır.

Bu hastalıklarla mücadele etmek için diyet, yaşam tarzı değişikliği ve medikal tedaviler (ilaç) yanında son yıllarda bazı cerrahi yöntemler de popülarite kazanmıştır. Ülkemizde yapılan bu cerrahilerin büyük çoğunluğu bilgimizde ve onayımızla yapılmasına rağmen özellikle yurt dışından gelen ekipler veya insanlarımızı yurt dışına yönlendiren merkezler tarafından cerrahi tedavi gerekliliğinin abartıldığını ve suistimal edildiğini üzülerek görmekteyiz. Bu uygulamaların sonucunda mağdur olan hasta sayısı gittikçe artmaktadır.

Kıbrıs Türk Tabipleri Odası, Kıbrıs Türk Endokrinoloji Derneği ve Kıbrıs Türk Cerrahi Derneği olarak Obezite Cerrahisi ile ilgili yanlış uygulamalardan halkımızın zarar görmemesi için kamuoyunu ve sağlıkta yetkililerini bilgilendirme gereği duymaktayız. Benzeri bir açıklama yakın geçmişte Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından da gerçekleştirilmiş olup yaptığımız açıklama ilgili dernekle işbirliği sonucu gerçekleştirilmiştir.

Obezite tedavisi farklı bölümlerden sağlık profesyonellerinin sürekli iş birliğini gerektirir. Bu sağlık profesyonelleri tarafınca Obezite Hastasına aşağıdaki tedavi yöntemleri sıralı olarak önerilmelidir.

Yaşam tarzı değişikliği

Davranış tedavisi

İlaç tedavisi

Cerrahi tedavi

Cerrahi tedavi obezite ile mücadelenin son basamağıdır. Cerrahi tedavinin erken ve geç dönemde olmak üzere ciddi komplikasyonları olabilir. Obezite cerrahisi seçilmiş olgularda, deneyimli cerrahlar tarafından, donanımlı merkezlerde aşağıdaki koşullarda yapılabilir:

Diyet, egzersiz ve tıbbi tedaviye rağmen yeterli kilo kaybının sağlanamamış olması.

Beden Kitle İndeksi (BKI)> 40kg/m2 olması veya BKI> 35kg/m2 ve kontrol altında olmayan Tip 2 DM, Hipertansiyon, Dislipidemi, Uyku-Apne Sendromu gibi hastalıkların olması gerekir (Beden kitle indeksi kilogram cinsinden boyunuzun, santimetre cinsinden boyunuzun karesine bölünmesiyle elde edilmektedir)

Obezite Cerrahisi öncesinde ve sonrasında hastalar deneyimli bir sağlık ekibi tarafınca takip edilmelidir. Bu ekipte bir Endokrinolog (veya Obezite konusunda deneyimli bir İç Hastalıkları Uzmanı), Bariatrik Cerrah, Diyetisyen, Fizyoterapist, Psikolog ve Hemşire mutlaka yer almalıdır.

“Obezite Cerrahisi”, “Bariatrik Cerrahi” ve “Metabolik Cerrahi” eş anlamlı terimlerdir. Hepsinde kullanılan temel cerrahi yöntemler aynıdır.

Tüm uluslararası Obezite Kılavuzları dört temel Obezite Cerrahisi yöntemini kabul etmektedir. Bunlardan ikisi günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır:

Vertikal Sleeve gastrektomi (Tüp mide)

Roux-en-Y Gastrik Bypass (Gastrik bypass)

Yukarıdaki cerrahi yöntemler dışındaki uygulamalar ancak deneysel koşullarda yapılabilir (Klinik araştırma kapsamında, Etik kurul onayı ve Hastaların bilgilendirilmiş onamları alınarak).

Son dönemde basın ve internet ortamında “Diyabet Cerrahisi” diye sıkça reklamı yapılan yöntem de bunlardan birisidir. Obezitesi olan bir Diyabet hastasının kan şekeri tıbbi tedavi ile kontrol altına alınamıyorsa, Bariatrik cerrahiden önemli fayda görebilir. Hatta kontrolsüz diyabeti olan bu hastaların daha düşük BKI değerlerinde (BKI>30kg/m2) ameliyat edilmeleri de düşünülebilir. Ancak bu kişilerde de uygulanacak cerrahi teknikler Vertikal Sleeve gastrektomi (Tüp mide) veya Roux-en-Y Gastrik Bypass (Gastrik bypass) tedavisidir.

Ne yazık ki günümüzde rutin dışı cerrahi yöntemler bazı merkezlerde kontrolsüz olarak uygulanmakta, herkes tarafınca kabul edilmiş rutin teknikler gibi sunulmaktadır. Ciddi beslenme sorunlarına yol açan bu uygulama ayrıca bazı hastalarda diyabet açısından da çözüm olmamaktadır. Yurt dışından bazı doktorların sponsorlu sosyal medya reklam amaçlı paylaşımları, hasta simsarları kullanarak KKTC’nin lüks otellerinde yapılan toplantılar halk açısından yanıltıcı olabilmektedir.

Sonuç olarak Obezite cerrahisinin obezite ile mücadelenin son halkası olduğu ve Obezite hastası için genel bir çözüm olamayacağı bilinmelidir. Obezite ile mücadelede asıl önemli unsur hastalığın gelişmesinin önlenmesidir. Bu nedenle, ülkemizde sağlıklı beslenme alışkanlığını yerleştirecek ve fiziksel aktiviteyi arttıracak önlemlerin alınması esastır. Obezite ile mücadelede, sağlık otoriteleri yanında, merkezi ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve Ulusal basınımızın da sorumluluğu vardır.