Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş açılımını değerlendirirken,  tehdit ve baskıların Türk tarafını yıldıramayacağını  ve Kapalı Maraş açılımının devam edeceğini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklaması şöyle;  
“Uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun olarak 2020 yılında gündeme getirdiğimiz Maraş açılımımın birinci aşamasına Kapalı Maraş’ta  bulunan bazı kamu malları ile deniz sahilinin bir bölümünü halkın kullanımına açarken, yine aynı esaslara bağlı kalınarak  kapalı Maraş açılımının ikinci aşamasını da Barış Harekatı’nın  47. yıldönümü olan 20 Temmuz’da uygulamaya koyduk.  
Bu çerçevede Bakanlar Kurulumuz tarafından kabul edilen kararla Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölgenin askeri bölge statüsü kaldırıldı. Buna göre de bu  açılım iade talebiyle başvuran  hak sahiplerine Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde bir karar vermesine olanak sağlayacaktır.
Esas itibariyle de KKTC’nin bir parçası olan Kapalı Maraş’ı açma kararımız, yıllardan beridir mallarına ve mülklerine gidemeyen eski sakinlerinin ve hak sahiplerinin mülklerinin iadesini mümkün kılacak, son derece önemli bir açılımdır. Amacımız buradaki mağduriyeti  gidermek ve bunu Taşınmaz Mal komisyonu üzerinden  mülkiyet haklarına saygılı ve uluslara hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirmektir.
Türk tarafı olarak  uluslararası hukuk ile insan haklarını esas alarak Kapalı Maraş açılımını gündeme getirmemize rağmen, Rum tarafı,  47 yıldır devam eden mağduriyetleri giderecek bu açılımımızı engellemek için her yolu ve yöntemi kullanmakta, tehdit ve şantaja da başvurmaktadır. Rum liderliği  KKTC’ne yönelik yeni yaptırımların ve ambargoların gündeme getirilmesi çağrısında bulunurken,  Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuran ve başvuracak olan kendi vatandaşlarını da tehdit etmekte, geçiş kapılarının kapatılmasını ve AB üyesi ülkeleri ile diğer üçüncü ülke vatandaşlarının  KKTC’ye geçişlerinin engellenmesi yönünde girişimlerde bulunmaktadır.  Tüm bunlar insan haklarının kimler tarafından çiğnendiğini de bir kez daha gözler önüne sermektedir. Yıllardır haksız ve insanlık dışı ambargolar altında bulunan  Kıbrıs Türk halkına “daha ağır ambargolar uygulansın” çağrısında bulunmak, insanların seyahat özgürlüğünü kısıtlamak   bir insanlık ayıbıdır ve kabul edilemezdir. Ama ne var ki,  insan haklarından bahseden ve Annan Palanı referandumunda  halkımıza verdiği sözlerin bir tekini bile yerine getirmeyen AB’nin, BM’nin ve diğer ülkelerin buna seyirci kalması  ve Rum tarafına destek vermesi de ibret vericidir.
Kıbrıs’ta insan hakları,  1963, 21 Aralık tarihinde başlayan  Enosis hedefli Rum saldırıları ile ayaklar altında çiğnenip, Kıbrıs Türk halkı katliamdan geçirilirken  dünya buna seyirci kalmış, Türk ve Rum halklarının eşit ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti silah zoruyla Rum devletine dönüştürülmüş,  1968 yılında başlayan  federal temele dayalı  çözüm bulabilme amaçlı müzakere süreçleri de Rum uzlaşmazlığı sonucunda  olumlu bir sonuca ulaşamamıştır. Bunun son örneklerini de Annan Planı referandumunda ve Crans Montana’da  gördük. Federal temele dayalı çözümün mümkün olmayacağı bir kez daha görülürken,   tek gerçekçi çözüm yolu olan eşit egemen 2 devlete dayalı çözüm önerimizi Cenevre’de masaya koyduk.
Rum- Yunan ikilisi, AB, BM ve diğerlerinin yaptığı ‘Türk tarafı 2 devlet  önerisinden  ve Kapalı Maraş açılımından vazgeçmeli’ çağrılarının bizim için  değeri ve önemi yoktur.  Haklıyız ve  insanlık yolundayız. Anavatan Türkiye ile birlikte belirlediğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.
Bu arada , ‘Kıbrıs Türk halkına yeni kısıtlamalar ve ambargolar uygulansın’ çağrıları yapılırken, Rum tarafının  yeni askeri işbirliği anlaşmaları imzalaması ve silahlanma faaliyetlerine yoğunluk vermesi de dikkat çekicidir.  Bunun en son örneğini de  geçtiğimiz gün  Rum Yönetimi ile Slovakya arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasıdır.
Halkımızdan ve Anavatan Türkiye’den aldığımız güçle yolumuza devam ederken, bir kez daha belirtiyorum ki; baskılar ve tehditler bizi yıldıramaz. Ne egemen eşit 2 devlete dayalı çözüm önerimizden ne de Kapalı Maraş açılımımızdan geri adım atacak değiliz.”