Herhangi bir aksilik olmazsa, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri 11 Ekim 2020 Pazar günü yapılacak.

Adaylarbüyük ölçüde belli oldu.

Seçim yasakları da geçtiğimiz gün başladı.

Seçimin kaderini üç temel unsur belirleyecek.

  1. Seçmenin oyları.
  2. Adayların savundukları tezler ve bunları dile getirirken sergiledikleri tavır hal ve hareketler.
  3. KKTC’yi ilgilendiren iç ve dış meseleler.

Oy bazında değerlendirdiğimizde, adayların alacakları oy oranları, şimdilik, kısmen tahmin edilebilir durumda. Taraftarlarının oylarını yönlendirmek suretiyle seçimin kilidini ellerinde tuttuklarını iddia eden adaylar da var.

Ancak Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını, yönlendirici anketler ve kilit adaylardan ziyade,oranı bir hayli yüksek olan kararsız/düşünceli seçmen kitlesi belirleyecek.

Adayların savundukları tezlere baktığımızda, Sayın Akıncı ve Sayın Arıklı’nın Kıbrıs meselesinde, birbirine zıt olsa da net tavırları haricinde, diğer adayların, seçmeni heyecanlandıracak, yönlendirecek bir çıkış yaptığını söylemek pek de mümkün değil.

Adayların tavır, hal ve hareketlerine baktığımızda, hemen hepsinin kendine has üsluplarının ve alıcılarının olduğu da kesin.

Dolayısıyla, seçmeni buralardan ikna ederek ya da gönlünü kazanarak oylarını açık ara artırmak pek de mümkün görünmüyor.

KKTC’yi ilgilendiren iç meselelere geldiğimizde, burada tüm adaylar, ülkedeki benzer iç sorunları dile getiriyor ve benzer çözümleri, farklı şekillerde sunuyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamının sadece müzakerecilikten ibaret olmayıp, geniş yetkilerle donatılmış bir makam olması nedeniyle, ülkemizin içine de çeki düzen verilecek bir potansiyele sahip olduğunu, farklı vaadleri ile vurgulamaya çalışıyorlar. Nedense seçmen bunu pek de inandırıcı bulmuyor.

KKTC’yi ilgilendiren dış meselelere gelindiğinde, konu Kıbrıs sorunu müzakerelerinden öte, çok farklı bir boyutu da içeriyor.

Bu boyut, KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki konumu.

Üstelik, son Navtex’lere ve Yunanistan-Mısır yakınlaşmasına paralel artan denizdeki askeri hareketlilik, herhangi bir gün yaşanabilecek herhangi bir olayın zeminini de ısıtmaya devam ediyor.

Bu bağlamda, Türkiye ile KKTC’nin doğrudan, hızlı, etkili ve kararlı işbirliği içerisinde olması konusu ön plana çıkıyor.

Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasındaki tırmanan temkinli gerginliğin, küçük ölçekli bile olsa, çatışma ortamına dönüşmesi, KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili tüm etkenlerin rafa kaldırılarak, tek bir etkene, askeri güvenlik etkenine dönüşmesine neden olacaktır.

Hiçbirimiz bir savaş ortamına sıcak bakamayız.

Ancak, son gelişmelerin, her türlü olaya gebe olabileceğinin de farkında olmamız gerekmekte.

Doğu Akdeniz’de yaşanabilecek, gerginlikten sonraki herhangi bir adım, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için adayların kullandıkları tüm argümanları bir anda buharlaştıracaktır.

Geriye sadece KKTC’nin güvenliği kalacaktır.

Böyle bir olasılığın yaşanması durumunda da, Cumhurbaşkanlığı adaylarının, bu güvenlik konusuna nasıl yaklaştıkları sorgulanacaktır.

Dolayısıyla, KKTC’nin Cumhurbaşkanı, tarihinde ilk defa, adanın bölünmüşlüğü üzerinden yürütülen kara politikalarından değil, Doğu Akdeniz’in sıcak sularından doğacaktır.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899