Sn Başkan değerli arkadaşlar,

Bugün Tıp Bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

Bugün Tabipler Birliğimiz tarafından yapılan kutlama sırasında SayınErsin Tatar, Türkiyeden Kıbrıs Türk Tabipleri Birliğinin davetlisi olarak gelen Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Öktenin konuşmasına müdahale etmiştir. Bundan dolayı kendisinden Kıbrıslı Türkler adına özür dilerim. Kıbrıs Türk halkı demokrat ve hoşgörülü bir halktır.  Söz kesmek, ifade özgürlüğünü engellemek bizim kitabımızda yoktur. Bunlar utanılası işler.

Sn Başkan değerli arkadaşlar,

23 Ocak 2002 seçimlerinde, seçime katılım oranı %57.41 olmuştur. Tarihimizin en düşün katılım oranı olan bu rakama göre, 203.792 olan kayıtlı seçmen sayısı çerçevesinde, 86.787 kişi, seçmen sandığa gitmemiştir.

Bu rakam rastlantısal değildir. Toplumun çok farklı düşünce gruplarını temsil eden bu sayı siyaset kurumuna olan inançsızlığın değil, tepkinin bir göstergesidir.

Yaklaşık son 30-40 yıldır dünya siyaseti olan güvensizlik, seçmenin yaşadığı temsiliyet sorunu üzerinden gelişti.  Seçmen, seçimlerde tercih ettiği ve desteklediği siyasi partinin, uygulamada belirgin bir fark yaratamamasından dolayı sandığa tepki göstermeye başladı. Bunun adına literatürde temsiliyet krizi ve benzeşme dendi, çünkü gerek seçimlerde partilerin sundukları program gerekse hükümet olduktan sonra sundukları program ve uygulama, siyasetin özü olan farklılığı ortaya koyamıyordu.  Popülizm dönemi de dediğimiz ve sağın da solun da hapsolduğu bu alan, düşünce toplumsal ilerlemenin önünü açama, sınıfta kalma adına dünya siyasi tarihinde zaten yerini almıştır.

Bunun yanında siyasete bulaşan yolsuzluklar, hırsızlıklar, adam kayırmacılıklar, liyakatsizlikler de peşi sıra geldi.

Kuzey Kıbrısta siyasete güven ne yazık ki yerin dibine itilmiş durumda. Bunun nedenlerini bir çırpıda sayabilirim. Ancak kamuoyu, seçmen, sorumluluk, ciddiyet sahibi, sorunların üzerine kararlılıkla giden bir temsiliyet arıyor, istiyor. Bunu bulamadığı her bir noktada tepkisini dile getiriyor.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda, kurumlara güven sıralamasında siyaset en son sıralarda. Bu durumun hem tehlikeli hem de anlaşılır bir durum olduğunu ifade etmek isterim.

Siyaset kurumuna güvensizlik, vatandaşı, sorunların çözümü için farklı adreslere yönlendirir. Ekonomide, kayıt dışılığa; bankacılıkta tefeciliğe, polisten mafyaya, kayış, kayırmacılığın, liyakatsizliğin, hadsizliğin, her türlü gayrı yasallığa zemin sağlayacak sosyal ve kültürel dönüşümün  yani sosyal çürümenin başladığı süreçlerdir bu dönemler.

11 Aralık 2020 tarihinde basına demeç veren dönemin milletvekili Sayın Başbakan, UBP kurultayına müdahale edildiğini, ancak bunun davet üzerine gerçekleştiğini ifade ediyordu. Gelen rica üzerine de adaylıktan çekildim, diyordu.

Kurultaydan çekilme kararı almasının ardından hakkında abuk sabuk dedikoduların çıktığını” söyleyen Sucuoğlu, şöyle devam etti:

Hakkımda kaseti çıktı, FETÖ’cüdür, tehdit edildigibi dedikodular çıkartıldı. Ben de bu söylenenleri temizleyebilmek adına aday olduğumu ifade ettim. Varsa herhangi bir sıkıntı, çıkın bunu ifade edin dedim. Ben de o zaman vekillikten de istifa edeyim, mesleğime geri döneyim dedim. Ertesi gün adaylığımı açıkladım, kurultayın ertelenmesine yönelik karar çıktı”

Ardından yaşananlar malum. Önce kurulan Saner hükümeti, Sn Sanere yapılanlar ve şu anda gelinen durum.

Gelinen aşama itibarıyla bir hükümet kuruldu. UBP-YDP-DP hükümeti. Hükümet programını burada uzun uzun tartıştık. Elbette Mecliste tartışılan bir hükümet programında ne yazarsa saptanan kabine üyelerinin görevi, onları hayata geçirmektir. Demokrasi bunu emreder. Halk iradesi bunu gerektirir.

Sayın Başbakan, siz aniden kabinede bir değişikliğe giderek Sn Taçoyun yerine Sn Ertuğruloğlunu getirdiniz, Hasipoğlunu da kabine dışı bıraktınız.

Halk, gerçekleri bilmek durumundadır !

Sayın Başbakan, bu konuda nasıl bir müdahale ile karşı karşıya kaldığınızı tüm açıklığı ile topluma anlatmanızı bekliyoruz ? Hükümet programında yer alan tezleri Sayın Taçoyun hayata geçiremeyeceğini mi düşünüyorsunuz ? Sn Hasipoğlunun Çalışma Bakanlığını yapamayacağını mı düşünüyorsunuz? Kendi partinizin içinde oluşmamış bir denge ortamızda, siz erkinizi verdiniz, kolunuzu kaptırdınız. Bundan sonra size iş yaptırtmayacaklarının farkında değil misiniz?

Sayın Başbakan, lütfen yanıtlayınız, Sayın Ertuğruloğlunun Bakan yapılmasının nedeni nedir? Eğer hükümet programından bağımsız bir konu ise bunu açıklayınız.

Sn Ertuğruloğlu, iddia edildiği üzere TC Dışişleri Bakanının baskısı ile mi zorla Bakan yapıldı? Sn Ertuğruloğlu Kabinede, Kıbrıslı Türkleri ve sizi değil kendisini zorla atayan kişileri mi temsil edecektir? Kabinede Ankara rejiminin temsilcisi olarak mı yer alacaktır ? Konu siyasi programınız ve ortaya koyacağınız tezlerden öte, kabine üyelerinin kimin adamı olduğu ile mi ilgilidir ?

Bunları açıklayınız lütfen.

Kabinede yine 3 kişinin daha değişeceği konuşuluyor. Siz de buna ilerde değişiklik yapabilirim diye ışık tutuyorsunuz. Kamuoyu yıkılıyor. Yapılacak değişikliklerin yine Ankara rejiminin beklentileri ile doğrudan bağlantılı olduğu söyleniyor.

Sayın Başkan değerli arkadaşlar,

Sayın Başbakan, siz burada devletçilik ve demokrasicilik oynuyorsunuz. Ve kamuoyu sizin bu halinizi görüyor. Bu dağınıklık altında, hükümetin güçlü reform yapabilme olasılığı yoktur. Adım atamayacaksınız. Toplumsal meşruluğunuzu yitirdiğiniz bu aşama, toplumu derinden etkileyecek reformları hayata geçirebilecek güven ortamı oluşmadığı için adım atamayacaksınız.

Bu rezilliği temizleyiniz. Sayın Başbakan lütfen olup biteni tüm açıklığı mile halka anlatınız. Sizin güvenebileceğiniz yegane unsur, demokrasiniz ve halkınızdır. Bunu yitirdiğiniz şu aşamada, toplumla yüzleşmeden adım atamayacaksınız.

Demokrasinin olmadığı yerde demagoji ve yalan vardır. Bugün bu dedikodu, yalan ve demagoji ortamında yol almak imkansızdır. Ya gerçekleri açıklayınız ya da halktan af dileyiniz.