Avrupa Gazetesi'nin bugün manşetten 'kara liste' ismiyle aktardığı yasaklılar listesiyle ilgili açıklamalarda bulunan Çakıcı, listenin resmi organlar tarafından doğrulanmamakla birlikte Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana toplum içerisinde huzursuzluk yaratmaya devam ettiğini söyledi. Çakıcı, kara liste içerisinde yer aldığı görülen şair, yazar, düşünür, sanatçı ve gazetecilerin şu anki Türkiye hükümetini çeşitli icraatları nedeniyle eleştirmeleri nedeniyle yasaklı listesine alındığının görüldüğünü belirterek, "Son olarak Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir'in İstanbul Havalimanı’nda “Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturduğu” iddiasıyla gözaltına alınması ve Türkiye’ye giriş yapmasına izin verilmemesi bu zihniyetin devam ettiğini ortaya koymaktadır. Bu olduğu gibi yanlış bir uygulamadır. Türkiye halkları ve Kıbrıs Türk halkının arasının açmaktan başka bir işe de yaramamaktadır. Bu faşizan zihniyeti uygulayanlar 'benim düşüncem dinlensin, beni eleştirenler yasaklı olsun'  mantığıyla hareket etmekle birlikte yalnızca diktatörlük hayallerini yerine getirebilirler" dedi.

      Mehmet Çakıcı, "KKTC'yi Türkiye'den bazı sıfatlar kullarak eleştirenler için hukuka aykırı bir şekilde yasak konulması nasıl ki yanlış olacaksa, bugün de KKTC'deki bazı düşünürlerin Türkiye'deki hükümeti eleştirmesi nedeniyle yargılanmadan infaz edilmesi de o derece yanlıştır. Demokrasi denilen şey yapılan eleştiriye tahammül göstermektir. Eleştiri konusu kabul edilmeyebilir ancak başkalarının düşüncelerini benimsemeseniz bile kişilerin düşüncelerini söyleme hürriyeti haktır. Hele bunlar düşünür, sanatçı, yazar, gazeteci kısacası Kıbrıs Türk toplumuna mal olmuş entellektüel insanlar ise demokrasi ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde bakılıp tahammülü gerektirmektedir. Bu konuda UBP-DP-YDP hükümetinin suskun kalması ve deve kuşu gibi başını kuma gömmesi sanki bir şey bilmiyormuş gibi davranarak samimiyetsiz bir tutum sergilemesi de ayrıca acizlik ve korkaklıktır" şeklinde konuştu.

      Çakıcı şöyle devam etti, "Belli ki yaratılmaya çalışılan korku imparatorluğu ve faşizan düşünce yapısı zaman zaman hortlamaktadır. Türkiye tarihinde acı izler bırakan pek çok olay yaşandığını hepimiz anımsıyoruz. Hatta düşüncelerinden dolayı pek çok aydın insan işkencelere maruz kalırken, Sivas Madımak Oteli'nde insanların yakılarak can verdiği de hafızalarımızda yerini korumaktadır. Ne yazık ki Türkiye ve Kıbrıs tarihi bu tarz olaylara tanıklık etmişken, şu anda yaratılmaya çalışılan korku imparatorluğu da buna doğru gidişi göstermektedir. Hem Türkiye'de hem Kıbrıs'ta bizim arzuladığımız, düşüncelere saygılı ve hoşgörü içinde demokrasinin daha çok geliştiği her türlü düşüncenin söylenmesinin bir özgürlük olabileceğiyle ilgili iki ülke yaratmaktır. Doğru olan budur. Doğru olan halklar arasına nifak tohumları ekerek düşmanlık aşılamak değildir. Bu yanlış kararları alanlara her iki halka daha çok zarar vermeden en kısa sürede bu yanlış uygulamadan vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz" dedi.