Bağımsızlık Yolu, Afrika gazetesine yönelik eylemde suçlu bulunarak hapse mahkum edilen altı sanıktan birinin ceza süresini tamamlayarak, beşinin ise şartlı tahliye kararıyla serbest kalmasını “objektif ve adil bulmadığını” açıkladı.

Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, “Şartlı Tahliye Kurulu’nun keyfi uygulamalarda bulunma lüksüne sahip olmadığı” belirtildi. Açıklamada, kurulun bir an önce feshedilerek bağımsız yargı organlarınca “Şartlı Tahliye Kurumu” uygulamasının hayata geçirilmesi çağrısı da yer aldı.

Açıklamada, şartlı tahliye konusundaki tüzüğün, mahkeme tarafından verilen hapislik cezasının yarısını tamamladıktan sonra mahkumlara Şartlı Tahliye Kurulu’nda durumlarının görüşülmesi için başvuru hakkı verdiği belirtildi. Tüzüğün başvuru hakkını da mahkumiyet tarihinden itibaren en az 3 takvim ayı hapis yatmış olmasıyla sınırlandırıldığı kaydedilen açıklamada, Şartlı Tahliye Kurulu’nun yapısıyla ilgili de bilgi verildi.

Dünyadaki örneklere değinilen Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi açıklamasında, Şartlı Tahliye Kurulu’nun uygulamalarının keyfi olduğu, çeşitli zamanlarda Barolar Birliği tarafından da söz konusu kurulun mahkumlara eşit ve adaletli yaklaşmadığı yönünde basına yansıyan değerlendirmeler bulunduğu kaydedildi.

Açıklamada, şu değerlendirmeler yer aldı:

“Hal böyleyken, Afrika olayları ile ilgili Kurul’un vermiş olduğu şartlı tahliye kararının objektifliği ile ilgili Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi olarak ciddi şüphelerimiz oluşmuştur. Kurul’un bileşenleri arasında ağırlıklı olarak iddia makamı ve bu niteliğe yakın üyelerin olmasını, yargıyı, müşteki avukatını ve mahkumlar açısından ise savunmayı temsil eden herhangi bir üyenin bulunmamasını ciddi bir eksiklik olarak görmekteyiz. Ayrıca Kurul üyelerinin tümünün atanmış kişilerden oluşması yargı bağımsızlığına gölge düşürmektedir.”

Ciddi ve toplumda infial yaratmış Afrika gazetesi meselesinde, “Mahkeme tarafından toplum nabzı da dikkate alınarak verilmiş hapislik cezalarına karşı Şartlı Tahliye Kurulu’nun farklı bir anlayışın nabzını dikkate alırcasına karar verdiği” savunulan açıklamada, “Kararı bizce yargının/mahkemenin yerine geçen, kriterlerin objektif bir anlayışla değerlendirilmediği ve de Kurul’un güvenilirliğini ciddi ölçüde sarsan hatalı bir karardır” denildi.

(GÜL/HÖ)