UBP-YDP-DP Hükümetinin diğer bir ifade ile Başbakan Ersan Saner ve kabinesinin önünde tek bir seçenek bulunmakta.

Birincil derecede sorumluluğu bulunan herkesin üzerine alması için ise daha açık yazmak Kıbrıs Türk toplumuna karşı bir ödev.

Başbakan Ersan Saner, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, İçişleri Bakanı Kutlu Evren, Maliye Bakanı Dursun Oğuz, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Resmiye Canaltay, Sağlık Bakanı Ünal Üstel, Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Koral Çağman ile Ekonomi ve Enerji Bakanı, Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı’nın önünde tek bir seçenek bulunmakta.

Devleti artık “devlet gibi yönetmek” zorunda, Hükümet edenler.

Devleti, “devlet gibi yönetme” yeni dönemin karakteri ve ruhu olmalı.

Devlet otoritesinin bugüne kadar gelmiş geçmiş Hükümetlerce sadece ve sadece oy uğruna daha açık bir ifade ile yeniden seçilebilmek uğruna, “7 yedi kocalı Hürmüz’e” döndürülmesinin artık sonu gelmeli.

Anavatan Türkiye her alandaki desteği ile yüreğimize su serperken Kıbrıs Türkü’nün de üzerinde düşünmesi gereken konular yok değil.

KKTC’yi modern bir devlete dönüştürme vizyonu ile Ankara iradesini ortaya koyarken “mutfağımızı temizle” kararlılığını da UBP-YDP-DP Hükümetinin ortaya koyması gerekli.

Özellikle 2000 yılı ve sonrasında seçilmişler ve atanmışlar tarafından ortaya konan “bilinçli eylemsizlik ve bahaneler çağı” ile toplum nazarında Devletin otoritesi de saygınlığı da hep erozyona uğratıldı.

Ve Devlete en çok sahip çıkması gerekenler de “karma oy” sisteminin yarattığı kaygan zemin üzerinden yeniden ve yeniden seçilebilmek gailesi ile “bilinçli eylemsizlik çağının” ana öznesi olmaktan bugüne kadar hicap duymadılar.

Daha açık bir ifade ile meclisin değişmeyen yüzlerinin bugüne kadar yaptığı tek şey,  sloganlar üzerinden politika yapmak ve köşeye sıkıştıklarında gizli bir konsensus ile erken genel seçimi her defasında Kıbrıs Türküne yaşatarak sorumluluktan kaçmak.

Sağ partiler de sol partilerde her zaman Ankara’da başka Lefkoşa’da başka konuşarak uzlaştıkları “gizli oyunu” hep sürdürdüler.

Devlet yönetimi, maaş ödemek ve Devlet hazinesinin kalemlerine hizmet ve icraat için konulan meblağların hortumlanmasına göz yumulmasının artık sonu gelmeli.

Maliye Bakanlığı bile bile ek mesai statükosuna göz yummamalı mesela.

Mesela, Eğitim ve Kültür Bakanlığı seçim zamanı karşıma dikilmesin diye taşımacıların tehditlerine göz yummamalı.

Devlet hastanesi dışında bazı! özel hastanelere sevk yapılan hastalar ile ilgili Devlete kesilen şişirilmiş faturalara da Sağlık Bakanlığı göz yummalı mesela.

Tarım Bakanlığı, tarım ve hayvancının oy tehditlerine boyun eğerek bütçesini sadece ve sadece ilgili kesimleri memnun etme ya da daha açık bir ifade ile sus payı olarak harcamamalı mesela.

Hükümetlerin de tek başarısı ve derdinin maaş ödemek olmadığını kavramak gerektiği gibi.

“Har vurup harman savrulduğu” dönemlerin siyasi alışkanlıklarına son vererek Devleti ele geçiren statükoları ortadan kaldırmak zorunda, Başbakan Ersan Saner ve kabinesi.

Anavatan Türkiye’nin ekonomik protokollerin gereği olan kaynak akışını yapmaya devam etmesi bir yana varlığı ile Kıbrıs Türk toplumunun güvenlik sorununu ortadan kaldırması ve Kovid-19 mücadelesinde aşı, malzeme ve ayrıca maddi desteğe kadar yanımızda olmasının derin anlamı tek bir cümle ile özetlenebilir.

Ankara, Kıbrıs Türk toplumuna karşı tarihsel sorumluluğundan bir gün bile vazgeçmeden yanımızda durmaya devam etmekte.

Lefkoşa, “bilinçli eylemsizlik ve bahaneler çağı”nı sona erdirmek zorunda.

Artık sıra, Lefkoşa’da.