Suriye'de kritik gelişmelerin yaşandığı bir süreçte başkent Ankara, ikinci kez üçlü Suriye zirvesine ev sahipliği yaptı.

Astana formatında "Beşinci Türkiye-Rusya Federasyonu-İran Üçlü Zirvesi kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ErdoğanRusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Çankaya Köşkü'nde görüştü.

ERDOĞAN: BARIŞ KORİDORU KORUNAKLI LİMAN OLACAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan kapanış konuşmasında, "Suriye'deki yangının söndürülmesi için bugün beşinci kez bir araya geldik. Suriye'de siyasi çözüm umutlarını yeşertecek önemli kararlar aldık. Suriye'nin toprak bütünlüğüyle siyasi birliğinin korunması hususunda hepimizin de aynı hassasiyete sahip olduğunu bir kez daha teyit ettik. DEAŞ ile mücadele altında terör örgütlerine destek verilmesinin kabul edilemezliğini vurguladık. Sahada sükunetin tesisi, mültecilerin dönebileceği şartların oluşturulması ve ihtilafa siyasi çözüm bulunması için yürüttüğümüz çalışmaları gözden geçirdik.

Nisan ayından bu yana İdlib'e yönelik operasyonlarda hayatını kaybeden sivillerin sayısı bine yaklaştı. Yüzbinlerce insan yeniden yollara düştü. Türkiye olarak sınırlarımızın hemen bitişiğinde 4 milyon insanı etkileyecek yeni bir trajedi yaşanmasına seyirci kalamayız. Böylesi bir vahim gelişme sadece ülkemizi değil bütün Avrupa'yı etkileyecektir. Bugünkü görüşmede Soçi Mutabakatı'na ilişkin görüşlerimizi tekrar mütalaa ettik. Varılan mutabakatın tam manasıyla hayata geçirilmesinin ehemmiyetine dikkat çektik. Sivil halkın ve garantör ülkelerin sahadaki askeri personelinin güvenliği için somut önlemler alınması ihtiyacını vurguladık. Zirvede görüş birliğine vardığımız hususlar doğrultusunda önümüzdeki günlerde bölgede hayırlı gelişmelerin yaşanacağını ümit ediyoruz.

Anayasa Komitesi'nin üyeleri ve usul kurullarının belirlenmesinde yapıcı ve esnek bir tutum sergiledik. Siyasi sürecin ilerletilmesi için gayret gösterdik, nitekim ortak çabalarımızla komitenin oluşumuna ilişkin pürüzler giderilmiştir. Bugünkü istişarelerimizde usul kuralları konusunu da Birleşmiş Milletler ile eş güdüm halinde sonuçlandırarak Anayasa Komitesi'nin çalışmalarına bir an önce başlamasını sağlamayı kararlaştırdık.

"SURİYE İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT KAYNAĞI PKK VE ONUN UZANTISI YPG/PYD"

Zirve kapsamında Fırat'ın Doğusu'ndaki durumu da istişare ettik. Bu mesele hem Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü hem de Türkiye'nin milli güvenliği bakımından kritik önem taşıyor. Halihazırda Suriye topraklarının dörtte birinden fazlası bölücü terör örgütünün işgali altında bulunuyor. Örgüt burada çocuk asker kullanmaktan halkı zorla silah altına almaya, etnik temizlik faaliyetinden insanların mallarını gasbetmeye kadar her türlü zulmü işliyor. Dün Çobanbey'de düzenlenen kalleş saldırı bunun en son örneğidir. Geldiğimiz nokta itibarıyla Suriye'de DEAŞ tehdidi artık ortadan kalkmıştır. Suriye'nin istikbali için en büyük tehdit kaynağı PKK ve onun uzantısı olan YPG/PYD'dir. Bu ülkedeki PKK, PYD varlığı devam ettikçe ne Suriye ne de bölgemiz huzura kavuşabilir.

Suriye sınırımız boyunca bir terör oluşumuna rıza göstermeyeceğimizi kendilerine ifade ettim. Özellikle de burada bir mülteciler şehrinin oluşabileceğini ve mülteciler için buralarda konaklayabileceği ve ekip biçebileceği bahçelerini yapmaları noktasında bir hazırlığın yapılmasının isabetli olacağını ifade ettim. Suriye sınırımız boyunca böylece terör oluşumuna rıza göstermeden bu tür bir insani altyapıyı oluşturmamızda fayda olacağını anlattım. Nihai hedefimiz Suriye'nin kuzeyinde bir barış koridoru tesis ederek ülkenin bölünmesini engellemektir. Bunun için şayet Amerika ile iki hafta içinde arzu ettiğimiz sonuca ulaşamazsak kendi harekat planımızı uygulamaya başlayacağımızı her iki dostumuza da anlattım.

Türkiye'nin sığınmacı yükünü tek başına taşıyamayacağı ortadadır. Ülkemizin yeni bir göç akınını kaldırması da zaten mümkün değildir. Artık Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü bir şekilde geri dönüşlerine yoğunlaşmamız gerekiyor.

Ülkemize sığınan en az 2 milyon Suriyeli kardeşimizin bu bölgeye yerleştirilebileceğini düşünüyoruz. Hatta bu hattı Deyrizor, Rakka taraflarına kadar indirebilirsek geri dönecek sığınmacı sayısı 3 milyonu aşabilir. Böylece Türkiye başta olmak üzere ülke dışında olan Suriyelilerin önemli bir bölümünün kimseye yük olmadan kendi topraklarında yaşamalarını temin edebiliriz. Geri dönecek Suriyeli kardeşlerimiz için bu bölgelerde uluslararası toplumun desteğiyle yeni yerleşim alanları inşa edilmesi de mümkündür. Türkiye olarak bu konuda gereken her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Hem Rusya ve İran ile hem de uluslararası toplumun diğer üyeleriyle Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşü için çalışmak istiyoruz. Bu çerçevede yakın zamanda önemli bir adım attık. Irak, Lübnan ve Ürdün ile birlikte Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne dair uluslararası bir konferans düzenlenmesi için girişim başlattık. Tüm dostlarımızın bu girişime destek vermesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı. 

"CENEVRE SÜRECİ BELİRLEYİCİ OLACAK"

Erdoğan, Anayasa Komitesi'ne ilişkin soruya, "Anayasa Komitesinin kurulmasına yönelik çalışma başarıyla tamamlandı. Bir kişiyle ilgili olumsuzluğu gidermiş bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye ile ilgili özel temsilcisinin buradaki gayretlere verdiği destekle beraber inanıyorum ki bu usul kuralları da süratle giderilmiş olacak. Böylece Cenevre'de komite çalışmaları süratle başlayacaktır. Pürüz kalmadı diyebilirim ve ortak yaklaşımımız da zaten bu.

Şu tarih demek doğru olmaz ancak başlık olarak burada özellikle Pedersen'in yaptığı çalışmalar ve 'Cenevre Süreci' bu işin belirleyicisi olacaktır. Hızlandırmak üç ülke olarak bizim amacımız. Astana Süreci olarak devamı ve Soçi'de attığımız mutabakatlarla bu konuda bir an önce neticeye varmak arzumuz" şeklinde yanıt verdi.

"450 KİLOMETRELİK BÖLGEDE KONUTLAR YAPALIM"

Güvenli bölge çalışmalarına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güvenli Bölge konusunda Sayın (Donald) Trump '20 mil derinlik' diye bir ifade kullanmıştı. Yani bizim sınırdan Suriye'nin iç bölgesine doğru 30 kilometrelik derinlik. Bunu en batıdan en doğuya doğru aldığımız zaman 911 kilometrelik bir sınırımız var. Bu sınır içerisinde şu anda Türkiye'de 3,6 milyon Suriyeli var. Şu ana kadar mültecilere yaptığımız harcamalar 40 milyar doları aşmış vaziyette. Peki Birleşmiş Milletler veya Avrupa Birliğinden gelen nedir diye baktığımız zaman, her ikisini de harmanlayarak veriyorum o da yaklaşık 7 milyar avro gibi bir rakam. Tabii bunlar bizim milli bütçemize girmiyor. Bunlar uluslararası STK'lar vasıtasıyla AFAD'a, Kızılay'a geliyor ve onlar da konteyner kentlerde ilaç, giysi, yeme-içme, eğitim ve sağlık gibi çalışmalarda kullanılıyor.

Bunun yanında attığımız adımlarla beraber, bu Güvenli Bölge'de ne yapabiliriz? Bunu şu ana kadar bütün liderlerle konuştum, konuşuyorum, konuşmaya da devam edeceğim. O da şudur, ülkemizde bulunan Suriyeli mültecilere 30 kilometrelik derinlik ve 911'den vazgeçtik, şu anda 450 kilometrelik bölgede konutlar yapalım diyoruz. Çünkü bu çadır hayatıyla mı, bu konteyner kentlerle mi hayatlarını devam ettirecekler? Buralarda 200-250 metrekare kapalı alan ve bir o kadar da açık alan olmak üzere ailelere konut inşası yapalım. Kapalı alanda kendilerinin kalması diğer alanda da bir şeyler ekip biçmesi... Okullarını, hastanelerini, altyapılarını yapalım. Ayrıca kendilerine de iş imkanı hazırlayalım. Böylece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri bu işin içerisinde olmalı.

Bunun dışında (Angela) Merkel, (Emmanuel) Makron, Suudi Arabistan Veliaht Prensi (Muhammed bin Selman) ile bunu görüştüm. Bu konuda Sayın (Hasan) Ruhani ile de görüştük. Bir uluslararası destek kampanyasına da dönüşebilir. Bu şekilde bir adım atmak suretiyle böyle bir inşa ve ihya hareketine girersek bu insanları kendi topraklarına taşırız. Bu insanlar Güvenli Bölge'de yaşamaya başlarlar. Temennim odur ki bu konuda mutabakat sağlanabilir de bu adımlar atılabilirse bu insanlar da artık çadır hayatından, konteyner kentlerden kurtulmuş olurlar diye düşünüyorum" dedi.

"MÜSLÜMAN, MÜSLÜMANLA UĞRAŞIYOR" 

Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine yapılan saldırının piyasaları etkileyip etkilemeyeceği sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yemen'de bu süreç nasıl başladı? Bunun üzerine durmak gerekir. Yemen yerle yeksan oldu, bunun müsebbibi kimlerdir? Bunların üzerinde durmak lazım. Tabii ki bütün bu tahribatlarla artık Yemen'deki insanlar şüphesiz ki onlar da sürekli belli bir hazırlık içinde olmuşlardır. Gönül bu tür gelişmeleri arzu etmiyor ancak gelinen bu noktada özellikle de bizim şu anda Yemen'in bir an önce yeniden inşa ve ihyası için ne gibi çalışmalar yapabiliriz, bunu düşünmemiz gerekiyor. Çünkü Yemen kendi ayakları üzerine kalkabilecek bir altyapıya sahip değil. 

Öyle ise şu anda gelişmiş ülkeler olarak, gelişmekte olan ülkeler olarak Yemen'e ne yapılabilir? Bu sadece bölgede Yemen için söyleyeceğim bir şey değil, aynı durum Suriye için de geçerli. Bu noktada yine bölgedeki Filistin için de geçerli. Filistin'in durumu ayrı bir felaket, onun üzerinde de durulması gerekir. Ama ne yazık ki şu anda bakıyorsunuz Müslüman, Müslüman ile uğraşıyor. Az önce Sayın Putin, Rabbimizin bir uyarısını burada hatırlatmak istedi. 'Ancak inananlar kardeştir,' hükmüyle ben işi kısa olarak alayım. Kardeşliğin gereğinin bu olmaması lazımdı ama Yemen'e ilk bombaları kimler attı? Bu sorunun cevabı bulunursa gelinen noktanın bir tahrik olduğu kanaatine de varırız diye düşünüyorum."

RUHANİ: AMERİKALILAR SURİYE'Yİ BÖLMEYE ÇALIŞMIŞTIR

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, "Ne mutlu ki üç ülkede Suriye'yle ilgili konularda görüş birliği içindedir. Hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda hemfikiriz. ABD, Suriye'de teröristleri desteklemiştir. Amerikalılar Suriye'yi bölmeye çalışmıştır. ABD, Golan Tepeleri'ni başka bir ülkeye bağışlamıştır. Bu ABD'nin kötü niyet sahibi olduğunun göstergesidir. İsrail'in gündelik saldırılar düzenlediğini görüyoruz.

Hepimiz Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve yasal birliğine saygı duyuyoruz. Halen İdlib'de terörist örgütler bulunmaktadır. 9 seneden beri Suriye halkı eziyet çekmektedir. Hepimiz teröristlere kimlerin destek verdiğini biliyoruz. İdlib'deki teröristlerle mücadele etmeliyiz ve Suriye devletine yardımcı olmalıyız. Aynı şekilde de Fırat'ın Doğusu'nda da ABD destekli terörist gruplar etkindir.

Suriye halkı kendi evlerine dönmek ister. Suriye'nin yeniden yapılanmasına yardımcı olmalıyız. Suriye halkına destek olmalıyız. Ben bir kez daha Türkiye'ye teşekkür ediyorum. Anayasanın bir an önce düzenlenmesini umut ediyorum. Altıncı toplantımza İran'da ev sahipliği yapmayı umuyorum" şeklinde konuştu. 

Ruhani, Anayasa Komitesi'ne ilişkin soruya, "Anayasa Komitesi konusunda çok fazla görüşme yaptık. Bugün bu komite tamamen oluşmuş durumda. Umuyoruz ki yakın zamanda çalışmalarına başlayacaktır. 2020-2021 yıllarına kadar Suriye'de seçimler için uygun atmosferin oluşmasını umuyoruz. Sanırım komitenin işlerine başlaması için yakın gelecekte uygun bir ortam hazırlanacaktır. Anayasanın revize edilmesi çok ince bir iştir. Her kesimin görüşleri ve çıkarları adilane bir şekilde yeni anayasada göz önüne alınmalıdır. Başlangıcı zor olmasına rağmen bunun ileride meyve vereceğini düşünüyorum. Bu süreç zor olacaktır ama hepimiz destek vermeliyiz" ifadeleriyle yanıt verdi. 

İran Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan'a yapılan saldırıya, "Bu Yemen'e saldırılarla başlamıştır. Bunu Yemen'e saldıranlara sormak lazım. Yemen halkı bu saldırılara karşılık veriyor. Ülkelelerinin viran edilmesine göz yummuyorlar. Meşru savunma haklarını kullanıyorlar. Yemen'in çözüm yolu siyasidir. Eğer Astana, Yemen için bir model olsa oraya da istikrar ve barış getirmek için çaba gösterilir. O zaman petrol de güvenli bir şekilde üretilir ve ihraç edilir" ifadeleriyle değerlendirmesini yaptı. 

PUTİN: ANAYASA KOMİTESİ'NİN LİSTESİ ONAYLANMIŞTIR

Rusya lideri Putin ise kapanış konuşmasında, "Suriye'de barışa ve istikrara siyasi yollarla ulaşmak mümkün olacaktır. Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekleyen üç ülkeyiz. Üç garantör ülkesinin toplantıları uzman düzeyinde devam edecektir. Önümüzdeki Astana toplantısı Ekim ayında Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da yapılacaktır.

Diplomatlarımız titiz çalışma sonucunda listeyi (Anayasa Komitesi) oluşturdular ve usul çalışmaları yaptılar. Liste onaylanmıştır. Artık bu konuda Cenevre’de hızlıca çalışmalar başlamalıdır. Her türlü desteği vermeye hazırız.

Bu bölge (İdlib) neredeyse tam olarak El Kaide bağlantılı grupların kontrolünde. Buna sessiz kalamayız. Erdoğan ve Ruhani ile İdlib’de gerginliğin azaltılması için adımlar atılması konusunda mutabık kaldık. Terörün bitmesi için Suriye ordusuna kısıtlı destek vereceğiz. Bizim mutabakatımız terör örgütlerini kapsamamaktadır.

Eğer uluslararası örgütler Suriye'de barışın sağlanmasını istiyorsa, yardım sağlamalıdırlar. Sayın Erdoğan'la ikili görüşmemizde Rusya-Türkiye ekonomik ilişkilerini değerlendirdik. Bizim askeri-teknik alanda işbirliğimiz pekişmektedir. Türkiye'ye altı milyondan fazla Rus turist gelecektir" dedi.