Kıbrıs konusunda yaşadığımız her türlü olumsuzluk sonrasında duymaya alışık olduğumuz bir cümle vardır.

’Dünya bizi anlamıyor veya gerçekleri görmüyor’.

Peki Dünyanın bizi anlaması veya gerçekleri görmesi için biz üzerimize düşen her şeyi yapıyor muyuz?

İşte bugünkü yazımın içeriği de tam da bununla ilgili, uluslararası alanda lobiciliğin önemini irdeleyeceğim.

Kısaca lobicilik karar alma süreçlerinin ve siyasetin etkilenmesi demektir.

Lobicilik, Kıbrıs Türk siyaseti açısından henüz değeri gerçek manada algılanmış bir siyasal enstrüman değildir.

Siyasiler için lobicilik, bizzat kendilerinin yapmış oldukları yurt dışı temasları ve ziyaretleri anlamına gelmektedir.

Lakin tek başına siyasiler tarafından yürütülen söz konusu faaliyetler yeterli ve de profesyonel değildir.

Sivil toplum kuruluşları ve lobi grupları tarafından desteklenmeyen bir siyaset, özellikle Kıbrıs konusunda müzakerelerinin devam ettiği bir süreçte, temsil edilme, hak talep etme ve elde edilecek kazanımlarla alakalı büyük bir boşluk yaratmaktadır.



Lobiler politikaların oluşmasında önemli role sahiptir.

Politikaların oluşumuyla ilgilenen tüm kesimlerin lobilerin Dünya çapında oynadığı rolü anlaması siyaset, iş dünyası ve medya üzerindeki güçlü etkisini görmesi son derece önemlidir.

Bugün sadece Brüksel’de Avrupa Birliği politikalarını etkilemek için binlerce lobici kuruluş ve şirketin binlerce temsilcisi lobicilik faaliyetlerinde bulunuyor.

KKTC’de ise zaman zaman konuşulmasına rağmen bugüne kadar lobicilik alanında somut adımlar atılmamıştır.

Kıbrıs meselesi gibi akut bir konuda görüşmeler sürerken bizlerin aktif, görünür olmaya ve haklarımızı savunmaya diğer tüm ülkelerden daha çok ihtiyacımız vardır.

Siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon için müzakere masasında tanınmış bir devlet konumundaki Güney Kıbrıs karşısında KKTC’nin asimetrik bir dezavantajı söz konusudur.

Buna rağmen Rumlar lobiciliği ‘bizlerin üzerinde var olan izolasyonların devamı ve statümüzün yükseltilmemesi’ konularında güçlü bir şekilde sürdürmektedir.

İngiltere temaslarım sırasında bir İngiliz bürokratın Rumları ‘Lobby Machine’ Lobi Makinesine benzetmesini ömrüm boyunca unutamam.



Lobicilik, demokrasi rejiminde kullanılan önemli bir enstrümanıdır.

Washington, New York, Londra, Brüksel, Ankara gibi önemli merkezlerine yaptığım sivil toplum ve siyasal içerikli ziyaretlerde lobiciliğin etkilerini bizzat görerek tecrübe ettim.

Kıbrıslı Türkler açısından uluslararası alanda lobicilik çemberinin dışında kalınması önemli zafiyetler yaratmıştır.

Lobicilik faaliyetleri ile siyasilerle çeşitli temaslar kurmak, bilgilendirmek, direk veya kendi seçmenleri üzerinden dolaylı olarak etkilemek mümkündür.

Bizler de lobicilik faaliyetleriyle kendimizi Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’le ilgilenen uluslararası aktörlere daha çok anlatabilir, iş birliği kurabilir ve pozisyon yakalayabiliriz.



Dünyanın anladığı dilden konuşmalıyız.

Kıbrıs meselesinden kaynaklanan her türlü olumsuzluk sonrasında ‘birilerinden bizleri anlamaları, gerçekleri görmeleri’ gibi boş beklentilerden kurtulmamızın ve uluslararası alanda etkin lobicilik faaliyetleri yürütmemizin zamanı gelmiştir.

Ortak metin sonrası başlayan yeni müzakere sürecinde etki yaratmak istiyorsak bir orkestra gibi bütünlük içerisinde hareket etmeli ve uluslararası alanda lobicilik faaliyetlerine başlamalıyız.

Özetle Dünyanın anladığı dilden konuşmalıyız.

Geleceğimize doğrudan etki edebilecek uluslararası kurumlara ve aktörlere yönelik profesyonel lobicilik faaliyetleriyle sürekli ve sistematik içinde kendimizi anlatmamız şarttır.

Bugün ve gelecekte Dünyada yürütülmekte olan evrensel değerlerde siyasal anlayışın ve lobicilik gibi demokratik enstrümanların insanlarımıza mutlak fayda sağlayacağına dair inancım tamdır.

Anıl Kaya