Ne Crans-Montana müzakerelerinin, ne Berlin görüşmelerinin, ne de gayri resmi Cenevre konferansının daha fazla önemi var.

Her şeyden önemli tek bir şey var aslında, Kıbrıs Türk toplumunun sorgulaması ve hesap sorması gereken.

Siyasi görüşü her ne olursa olsun, Kıbrıs Türkünün her bir ferdinin, eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından resmi paydaşlara ve daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onayına sunulmadan ve hatta “yangından mal kaçırırcasına”, Rum tarafına sunulan “yeni harita” ile ilgili açıklama ve şeffaflık talep etmesi gerek.

Var mı yok mu, artık muamma olmaktan çıkan harita ile ilgili karanlık dağılmalı ve sır perdesi aranmalı.

 “Harita” meselesi diğer bir ifade ile “Akıncı haritası”, Kıbrıs Türk toplumunun kaderini ve geleceğini derinden etkileyecek kadar da önemli.

Eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve yakın çevresinin, Rum liderliğinin taleplerini geri çekmesi ile Türk tarafı tarafından geri çekildiğinden geçerliliği olmadığı iddia etse de, “Akıncı haritası", Kıbrıs müzakere ve yakın siyasi tarihi içerisinde karanlık bir nokta olmaktan çıkarılmalı.

Eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve yakın çevresinin, Kıbrıs Türk toplumuna açıklama yapma zorunluluğu var.

Dönemin Hükümeti ve mecliste temsil edilen partilerin de, haritadan bihaber olması bir yana, eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sözcüsü tarafından haritanın varlığının kabul edilmesi ile de Mustafa Akıncı, Kıbrıs Türk toplumunun vicdanında suçlu olduğu gerçeği artık “harita” kadar gerçek.

Annan Planı referandumunda oylanan ve Kıbrıs Türk toplumunun pek de içine sinmeyen haritada yer alan iade edilecek topraklardan daha fazlasının ve/veya daha değerli ve stratejik olan bölgelerin, Kıbrıslı Rumlara bırakılmasının prensip olarak “Akıncı haritası” ile Kıbrıs Türk tarafı tarafından kabul ve teyit edildiği anlamına gelmesi ise Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs Türk toplumunun “kırmızı çizgilerine” federasyon duygusallığı uğruna “sırt dönmesinin” veya “ihanetinin” somut bir kanıtından çok daha derin anlamları barındırmakta.

Kıbrıs Türk toplumunu en çok sevdiğini iddia edenler tarafından Kıbrıs Türklerinin geleceklerinin “ipotek altına” alınmasıdır, “Akıncı haritası.”

“Akıncı haritası”, Kıbrıs Türklerinin kimlik ve kültürlerini koruma iddiası kisvesi altında “federasyon” hayallerine Kıbrıs Türk toplumun haklarının kurban edilmesidir.

Ankara hükümetleri ile görüş ayrılıklarının Türk devleti düşmanlığına politik bir araç olarak kullanılarak anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Türklerine hedef gösterilmesidir, “Akıncı haritası.”

“Akıncı haritası”, haritayı saklama gereği duyanların, Kıbrıs Türklerinin var olma mücadelesi verdiği topraklara ait olmadıklarının da bir kanıtıdır.

Sol düşüncenin Türkiye düşmanlığı olarak kurgulandığı ilkel ve sığ bir düşüncenin ürünü olması yanında Kıbrıs Türklerinin “eşit siyasi egemenliği” hakkının da Rum tarafına teslim edilmesidir, “Akıncı haritası.”

Ve, “Akıncı haritası”, Kıbrıs Türklerinin yakın siyasi tarihindeki “kara leke ve deliklerden” sadece biridir.

Eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya açık çağrımızdır;

AÇIKLAMAK ZORUNDASIN.

Kıbrıs Türk toplumunun vicdanında, “kapalı zarfta teslim ettim” açıklamaları ve algı operasyonları ile de aklanmış olduğu yanılgısına da düşmemeli, Mustafa Akıncı.

Ve, görevde bulunduğu dönem boyunca “devlet arşivlerine” girmediği veya ortadan kaldırıldığı iddia edilen diğer tüm belgelerin de açıklaması istenmeli, eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan.

Görev ise, elbette yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan başkasında değil.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kucağına bırakılan “ateş topu”ndan ve “popülist bir politikacının bilinçli eylemsizliği ile kafasını kuma sokmaktan” hiç vakit kaybetmeden kurtulması gerek.

“Akıncı haritası”, Ersin Tatar’ın Devlet adamı olduğunu ortaya koyması için bir zeminden öte Kıbrıs Türklerine karşı sorumluluğudur.

Ve yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a ise açık davetimizdir;

“AKINCI HARİTASI”NI AÇIKLAMA SORUMLULUĞUNDAN KAÇMAMALISIN.