Kıbrıs Türkü kısır tartışmalardan bıktı usandı.

Kuzey Kıbrıs, husumet kokan siyasi çekişmelerin politikanın ruhu ve karakterini esir aldığı bir ülke haline geldi.

Hükümet edenlerin de, muhalefet de kalanlarında çorbadaki tuzu ayni.

Yok birbirlerinden farkları.

Seviyesizlik ve kısır tartışmalar ülke siyasetinin varlık nedeni haline gelmiş.

Hükümetler bananeciliğe tutsak,  muhalefet partileri ise yapıcı ve sorumlu muhalif duruşa sırt çevirerek “siyasetçilik” oyununu sürdürmekte.

Hükümetleri bir tarafa muhalef partilerini diğer tarafa koyarak izlemeyen mutlaka izlemeli Yeşilçam’ın kült filmi “Hasip ile Nasip”i.

Tam bir ”Hasip ile Nasip” paradoksu egemen ülke siyasetine.

Kovid-19 pandemi süreci ve sonrasında yaşanan ekonomik ve toplumsal sorunlara dair yapıcı eleştiriler ile kalıcı çözümler ortaya koymak yerine kısır tartışmalara ülke kurban edilmekte.

Anavatan Türkiye’nin Kovid-19 mücadelesinde Kuzey Kıbrıs’a yaptığı maddi ve manevi yardımlara dair tek kelam etmekten kaçınan muhalefet ve bazı çevrelerin bugünkü gündemi yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için ayrılan bütçe.

Ülke muhalefeti, insanoğlunun yumuşak karnı olan husumete kapılma zayıflığını okşayarak yeni Saray’ın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şahsına yapılacağı algısını yaratmaktan ne umuyor anlamak mümkün değil.

Anavatan Türkiye’nin kardeş devlet KKTC’ye ve Kıbrıs Türk halkına hediyesi olma hasebiyle elbette maddi değeri olan yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayının daha önemli yanı manevi değerinin ağırlığıdır.

İngiliz sömürge döneminin kötü bir mirası olmaktan başka hiçbir şeyi bulunmayan mevcut Cumhurbaşkanlığı Sarayının ise Kıbrıs Türk’ünün varoluş mücadelesine dair bir müzeye dönüştürülmesi tarihe karşı bir sorumluluk olarak yapılacak en güzel eylem olacaktır.

Anavatan Türkiye’nin kısa sürede tamamladığı pandemi hastanesi, öncesi ve sonrasında gönderdiği pcr testleri, ilaç ve aşılar yanında diğer katkılarına dair tek bir sözcük söylemeyenlerin bugün yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayına dair ortaya koydukları anlamsız tepki ve gereksiz kavga dün yapamadıklarının bugün tezahür etmesinden başka bir şey değil.

Dün, anavatan Türkiye’nin tüm gücü ile Kıbrıs Türkü’nün yanında olmasına öfkelenen ve böylesi manevi bir gücü içine sindiremeyenlerin ruh hali ile yeni Cumhurbaşkanlığı sarayı üzerinden kimseye faydası olmayan bir kavgayı başlatma gafleti içerisinde bazı kesimler.

Özellikle de muhalefet partileri.

Ülke muhalefeti “dostlar alışverişte görsünler” ruh halinden çıkma refleksini ortaya koymak zorunda.

Anavatan Türkiye’nin tüm gücü ile Kıbrıs Türk’ünün yanında olmasından kim neden rahatsız olur?

Dün, anavatan Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı tüm katkılara kamuoyu korkusu ile karşı çıkamayanların bugün, Kıbrıs Türk toplumunu gereksiz bir saray kavgası üzerinden kısır tartışmalara hapsetmesinin de anlaşılır bir yanı yok.

Tıpkı Kıbrıs Türkü’nün nasıl ki dün “gara Mercedeslere” savaş açanların iktidara gelince “nelere nasıl bindiğini” hayretler içerisinde izleyerek anlamakta zorluk çektiği gibi.

Soruyoruz; bir sonraki seçim Cumhurbaşkanlığını kazanırsanız eğer yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayını kullanmayacağınızın sözünü bugünden verir misiniz ey Tufan Erhürman, Kudret Özersay ve Cemal Özyiğit.

Yok böylesi bir söz veremeyecekseniz eğer, kısır tartışmalar üzerinden Kıbrıs Türkünü birbirine düşürmekten artık vazgeçin.

Ve kimseye faydası olmayan saray kavgası üzerinden de Ankara düşmanlığına anavatan Türkiye’nin desteğinin önemini ve maneviyatını feda etmeyin.