Son altı ayda, baş döndürücü bir hızda gelişti olaylar.

Koronavirüs’ün ortaya çıkışı, COVID-19’un tespiti, tedavisi. Kaybedilen vakalar. Asemptomatik bireylerin takibi.

Son noktada cevabını aradığımız bir soru var.

Koronavirüs’ten ne zaman kurtulacağız?

Kurtulmamızın imkansız olduğunu biliyoruz.

Kurtulmamızın imkansız olduğunu belirtmek, diğer virüsler gibi ona da bir şekilde adapte olacağımızı söylemek başka bir şey, felaket tellalı olmak ise başka bir şey.

Tüm dünya nedense ikinci konuya odaklanıyor.

Acaba bu durum istenilen bir algı yönetimi mi?

Bakalım…

Koronavirüs tespiti için testler geliştiriliyor.

Yani, virüsü tespit etmek her koşulda ön plana çıkıyor.

Virüsü tespit etmek için ağız, burun ve geniz mukozamızdan sürüntü örnekleri almak gerekiyor.

Virüsü tespit ettiğimizde ise, başkasına bulaştırmamak için bir süre izole edilmemiz gerekiyor.

İşin garip yönü, izolasyondan çıkınca, bir başkası tarafından virüsle bulaşabiliriz ve aynı süreç yine tekrarlanabilir.

Ta ki, tüm toplum, belli bir oranda (ortalama %60-80) bağışıklık geliştirene kadar.

Peki bu ne zaman gerçekleşecek?

Malumdur ki, belirsizliklerle dolu olduğu söylenilen bu süreçte, belli ki kimse önünü göremiyor veya öyle bir algı oluşturuluyor.

O zamana kadar nasıl korunacağız? Vakaları tespit ederek. Bununun için de testleri kullanmamız gerekiyor.

Eğer virüs mutasyona uğrarsa (ki çok muhtemeldir), tüm dünyanın tekrar başa dönmesi gerekiyor.

Ne kadar can sıkıcı, değil mi?

Adeta Koronavirüs kısırdöngüsüne sokulan DÜNYA HAPİSHANESİ’ne kapatılmış gibiyiz insanlık olarak. Ya da o algı oluşturulmak isteniyor, kim bilir?

Buraya virgül koyarak, aşı konusuna gelelim.

İnsanlar er ya da geç seyahat etmek isteyecek ya da zorunda kalacak.

Peki seyahat güvenliği nasıl sağlanacak?

Testleri negatif olanlara mı seyahat izni verilecek sadece? Bir yere kadar evet. Ama hadi testten sonra virüsü kapmış ve gideceği ülkeye yayarsa? Hadi gittiği yerden virüsü kapıp gelirse? Hadi ilk test negatif çıkar, diğer testler pozitif çıkarsa?

….

Bu test işi de olmadı o zaman.

Ne yapmalı?

Aşı şart.

Nasıl bir aşı?

Tüm insanlığa etki edebilecek bir aşı olmalı.

Mutasyonlara karşı tekrar yeni düzenlemeler yapmaya uygun bir aşı olmalı.

Yani GEN AŞISI olmalı.

Ben değil, bilim diyor. Hatta Oxford, Moderna, Pfizer bu aşamada çok yol katetti.

Gen aşısı ne demek?

Zayıflatılmış başka bir virüs aracılığıyla, insanları Koronavirüs’e karşı koruyacak bir genetik materyali yine genimizin içerisine entegre etmek demek.

Bu genetik bilginin, ömrümüz boyunca, genimizin içerisine yerleştirilmesi demek.

Virüs mutasyona uğrarsa da, yeni genlerin de yine genlerimiz içerisine tekrar tekrar yerleştirilmesi gerek.

Özetle, başkalarının istediği gen yapılarına sahip olmamız demek.

Peki aşı olup olmadığımız nasıl doğrulanacak?

Önce android telefonlarımızla, sonra bizlere yerleştirilmesi ön görülen biyoçiplerle. Burası biraz bilim kurgu tadında olabileceği için fazla ileri gitmeden sorunun cevabını süreç içerisinde hep birlikte yaşayarak görelim…

Ama gelin görün ki, neticede, genler ön plana çıktı!

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) ile tanışmıştık gıdalar sayesinde.

Şimdilerde iseGenetiği Değiştirilmiş İnsan/ Genetically Modified Human (GDİ-DMH) olma ihtimalimiz söz konusu.

İşte bu bilim kurgu değil. Sonrasında yaşayabileceklerimiz bilim kurgu gibi görünse de asla imkansız değil.

Genlerin farklı yöntemlerle faaliyete geçirilmesi veya faaliyetinin durdurulması ile insanların birtakım fonksiyonlarının etkilenebilmesi/yönetilebilmesi mümkün müdür değil midir meraklı olanlarımız zaten araştırıyordur…

Değerli okurlar.

Görüyoruz ki, dünya büyük bir laboratuvara dönüştürülmüş durumda.

Bu laboratuvarın merkezinde Koronavirüs var gibi görünse de, gerçekte bu sefer bizler varız. İnsanlık var!

Laboratuvardaki araştırma sürecinin yıllara yayılacağı kesin gibi görünüyor.

Her aşamada farklı konularla karşılaşacağız.

Testler, aşılar, test ve aşı takipleri, insanların seyahatleri için kriterler hep bu sürecin konuları olacak. Dijital alt yapı da belki bu doğrultuda hızlanarak genişletilecek…

Oramıza buramıza sürülecek test çubukları ile genlerimizi her an bir laboratuvara bilerek veya bilmeyerek teslim edebiliriz.

KKTC’de de olsak buna maruz kalabiliriz.

Ardından, önümüze şu soru gelebilir:

GEN AŞISINI olmayı kabul ediyor musunuz?

Etsek bir türlü, etmesek bir türlü…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899