GAZİMAĞUSA’NIN DEĞİŞEN ÇEHRESİ
Geçen hafta Gazimağusa’ya gittim ve biraz gezme şansım oldu. En son yerel seçimler öncesi gitmiş ve dolaşma imkanı bulmuştum.
Lefkoşa’dan başka bir yere gitmem ve yaşamam derdim ama sanki fikrim değişecek gibi…
Neden mi?
İlk önce Gazimağusa’ya aşık ve kendini şehrine adamış, en önemlisi de inanmış bir başkan var. Aşk ve inanmak insana her şeyi yaptırır.
Başkan Arter’in, göreve gelmesinini ardından personele huzur ve güven vererek icraatlara başladığını görüyoruz. Çünkü belediyeye girdiğimde çalışanların yüzündeki tebessüm ya da gülücükler insanı ne kadar huzurlu bir yere geldiğinin farkına varmasına imkan sağladığı gibi, huzurun olduğu yerde de başarının olacağı fikrini pekiştiriyor.
İnsana hizmet, hakka hizmettir.
Basından takip ettiğim kadarıyla belediye bünyesinde birçok aktivite ve projeler gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi içinde Başkanın yakın ekibi çok muntazam bir şekilde üretime geçmiş
Nerden mi biliyorum?
Personelle ve bölgede faaliyet gösteren sivil toplum örgütü yetkilileri ile yaptığım görüşmeler sonucunda insanlardaki umut ve çalışma azmini görmemek mümkün değil.
Belediye Başkanlığı görevini Haziran 2014’te görevi devralan Sayın Arter’in Sanat, Kültür, Edebiyat gibi birçok alanda yapılan aktiviteleri dinlediğimde kısa zamanda bu kadar hizmet projelerini gerçekleştirmenin aslında memleket aşkı ile eşdeğer olduğunun farkına vardım.
Köpek Barınağı , Rehabilitasyon Merkezi Projesi, Çanakkale Şehitliği Çevre Düzenleme Projesi, Kombos Meydanı Çevre Düzenleme Projesi , Perşembe Pazarı, hendek projeleri benim dikkatimden kaçmayan ve bölgeye nefes aldıran, fark yaratan projelerden birkaçı.
En önemlisi belediyenin uzun yıllardır yönetimi sırasında hoş olmayan birliktelikler ve şaibeli icraatların kapsını aralarken , Başkanın aslında geçmişi irdelemek gibi bir derdi olmadığını, geleceğe yönelik gerçekleştirilen yatırımlarla vatandaşına hizmet götürmek istediğini de öğrendim. Çünkü; kavga
meraklısı olmayan Arter’in icraat adamı olduğunu da duyunca bu dosyalarımı ileriki bir zamanda açmak üzere rafa kaldırdım.
Başkanın mütevazi bir ekibi olduğunu da öğrendim. Yanında sürekli olan, “çiçeklerle bezenmiş daha güzel bir Gazimağusa yaratmak amacıyla çıktığın bu yolda bizlere neler yapabileceğini gösteren Başkanım, yüreğine sağlık” diyen danışmanı Mücahit Kaya ile de ayaküstü görüşmem oldu. Vatandaşın derdinden anlayan, kibar ve beyefendi bir arkadaş. Böylesi bürokratlarda bu memlekette varmış dedirtecek bir arkadaşımız.
Şimdi insanlar bana diyecek ki hayrola Güven! Neden İsmail Arter’i ve ekibini övüyorsun?
Bu soruyu sormakta da haklılar tabii ama 2014’ten beri İsmail Bey ve arkadaşlarını tanımadığım için bir basın mensubu olarak kendime kızıyorum. Kızıyorum ki güzel işler yapan inanların da bu memlekette anlatılması gerektiğini düşünüp bu konuda ki eksikliğimi gidermenin de bir vatandaşlık görevi olduğuna inandım
Tabii sizler alıştınız yağ çeken basıncı arkadaşlara, mammayı kapanlara, ihalelere ortak olanlara, iş adamları getirtip komisyoncuklar alanlara, Bakanlarla ve siyasilerle yurt dışına çıkıp tatilcikler yapanlara, her yıl araba değiştirenlere. Yıllardır bazı basın mensubu arkadaşlar(herkes değil) maalesef bu mesleği de bu düşüncelere maruz bırakmışlar
Onlarda olacak ki bizler ortaya çıkalım ve yarattıkları tahribatları onaralım.
Hak yolunda hizmet eden herkese selam olsun!
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN? 12.07.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar