8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü…

Sürekli idrak ederiz bu günleri!

Sürekli de birileri çıkar ve basın bildirisi yayınlar, etkinlik düzenler…

Bir kez daha yanılmadık bildirilerin hepsinde de ilgili makamlar kadınların ne kadar yüceltilmesi gerektiğinden dem vuruyordu…

Bu tür günlere inanmayan biriyim…

İnanmam derken bu tür basın açıklamalarının sadece iş ola yapıldığından da adımdan emin olduğum kadar eminim…

Çünkü bizim işimiz gücümüz lafazanlık!

Dostlar alışverişte görsün cinsinden…

Her 8 Mart ya da 25 Kasım’da tekrarlanan bir nakarattan başka bir şey değil!

Hatta bir çok makam geçen yılın basın bildirisinin sadece tarihini değiştirip basına pas etti…

İnancım odur ki erkeklerin ezici bir çoğunluğu kadının haklarına filan da inanmaz…

Büyük nutuklar çeker ama işin özüne gelince kadın annedir, yemek yapar, çocuk bakar, erkeğin hep bir adım gerisinde olmalıdır, ara sıra da dayak yemelidir!

Hele de alkol biraz fazla kaçınca…

Çünkü kadında kas kuvveti erkeğinkinden daha zayıftır!

Ve genelde de kadın dayağı yer ve oturur yerine…

Birkaç günlük küslük ardından kol kola gezmeler, yemeler içmeler!

Tabi ki konu sadece şiddet değil…

Sosyal hayatta da hiçbir zaman olması gereken yerde değildir kadın hakları!

Çünkü öncelikle kadın kadını çekmez bizim gibi ülkelerde…

Lafı çok uzatmayacağım, bundan daha birkaç ay önce yine kadına şiddet konusu gündeme gelmişti ve bu sayfada duygularımı paylaşmıştım!

İşte o yazıyı tekrar sizinle paylaşma gereği hissettim ve bu yazının da hep arkasında olacağım…

Ta ki kadınlar şiddet gördükleri erkeklerin kıçına tekmeyi yapıştırmayı bildiği ve sosyal hayatta birbirini desteklemeye başladığı ana kadar…

“Önce kadınların affına sığınarak bir fıkra;

“Pek çok ülkeden gelen feministler bir toplantı yapmış.

Feministlerin başkanı demiş ki:
-Bundan sonra iş yapmak yok, erkekler tüm işlerini kendileri yapsınlar.
Alman,Fransız ve Türk bu görevi üstlenmiş.Bunun üstüne feministler 3 ay sonra tekrar toplanmaya karar vermiş.

Toplantı üyeleri 3 ay sonra yeniden bir araya gelmiş ve Alman konuşmaya başlamış:
-Tüm işleri bıraktım birinci gün bir şey göremedim ikinci gün de bir şey göremedim ama üçüncü gün bir baktım çamaşırları kendi yıkıyor.
Fransız konuşmuş:
-Ben de birinci ve ikinci gün bir şey göremedim ama üçüncü gün bir baktım ki bulaşıkları kendi yıkıyor.
Türk konuşmuş:
-Ben kocama olayı açıkladım, birinci gün bir şey göremedim, ikinci gün de bir şey göremedim ama üçüncü gün sağ gözüm açılmaya başladığında önümde bir dolu kirli bulaşık ve çamaşır gördüm…”

Fıkra deyip geçmemek gerek…

Ne yazık ki ülkemizde de gerçek budur!

Zaten dünkü eylemde de açık ve seçim belirtildi…

Her üç kadından bir tanesi eşinden şiddet görüyor!

Ama polis kayıtlarına bir bakın lütfen…

Her üç kadından birinin şiddet gördüğü bir ülkede polis kayıtlarında bir elin parmaklarını geçmez şiddet olayları!

Bu arada yanlış bir kanı var ortada…

Eşinden şiddet gören kadınlar sadece kırsalda yaşayanlar filan değil!

Kentlerin çok önemli, aydın kadınları da dayak yiyor kocalarından…

İşin kötüsü gizliyorlar, saklamaya çalışıyorlar, bunun duyulmasından utanç duyuyorlar!

Belli ki etiketlerine zarar geleceklerini sanıyorlar…

Bundan birkaç ay önce basının da içinde olan aydın bir kadınımızla sohbet etmiştik…

O anlattıkça ağlamaklı olmuştum!

Kadın aydın, erkek aydın ikisi de ülkenin ileri gelen insanlarından ama kadın kocasından şiddet görüyor…

İnanılır gibi değil ama gerçek bu!

Ama kadın saklıyor bunu yakınlarından…

Benden de çok rica etmişti duyulmasın diye, elbette çok özel bir konu ne haddimize!

Saydı, sövdü, ağladı ve en kısa zamanda boşanacağını söyledi…

Doğrusu buydu!

Hatta onu polise verip deşifre etmesi de gerekiyordu…

Ammavelakin;

Daha iki gün önce gördüm, eşinin kolunda Dereboyu’nda turluyordu…

İçimden geçirmedim desem yalan olur;

Dayağı hak ediyorsunuz sizin gibileri!

Bunu söyledim diye de kusuruma bakmayın olur mu...

Değerli okurlar;

Kadına şiddet ülkemizde ciddi boyutlara kadar gelmiştir ama bir çoğu da polise yansımamaktadır!

Bu işler öyle yürüyüştü, eylemdi, seminerdi filan gibi şeylerle son bulmaz…

Eşinden şiddet gördüğü halde bunu saklamaya çalışan her kadın aslında yeni canavar kocalar yaratmakta ama bunun farkında bile değillerdir!

İşin sonunda ‘kocamdır, döver de, söver de’ mantığı hızla yayılmaktadır…”,

,…

Çağrı merkezi personeli için münhal açılacak!

Dünkü yazımızda özellikle vurgulamıştık…

Kıb-Tek’e yapılacak olan istihdamlarda alınacak olan 8 çağrı merkezi görevlisinin arka kapıdan alınacağını!

Çünkü bizde gelenek böyledir…

Umarız böyle devam etmez!

Kıb-Tek Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Onurhan aradı dün…

Münhalin teknik elamanlar için açıldığını çağrı merkezi münhalinin de ileriki günlerde yapılacağını ifade etti…

Sonra da ekledi;

“Benim dönemimde torpil yapılmaz, buna imkan sağlamam” diye…

Kararlı gözüküyordu!

Memnuniyetimiz dile getirdik…

Bu arada takipte olacağımızı da belirtmek isteriz!

MESAJ KUTUSU

Sayın Kudret ÖZERSAY, Kalkınma Bankası’nda yönetim kurulu üyesi olan birinin kardeşine banka tüzüklerinde olmayan hayvancılık kredisi verilmesi için bir çalışma başlatıldığını biliyor muydunuz? Umarız hassasiyet gösterip ilgilenirsiniz!

Sayın Ünal ÜSTEL, bakanlığınıza bağlı bir memurun aktif siyaset yaptığı gerekçesi ile soruşturma başlattığınızı öğrendik. Bu arada arkadaşın aynı zamanda bir belediyenin meclis üyesi olduğu yönünde mesajlar da geliyor, haberiniz olsun istedik!

Sayın Derviş GEZER, Türkiye Manifestosu başlıklı dünkü köşe yazınız kamuoyunda büyük bir etki yarattı ve okuyanların çoğunu duygulandırdı. Çok sayıda teşekkür mesajınız var tebrik ederiz…Bir gerçek ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi…

Sayın Cengiz ÇOLİ, bakanlıkta bazı arkadaşlar sizden duydukları rahatsızlıkları dile getiren şikayet mesajları göndermeye başladı. Bu arada iş yerini değiştirmek için girişimde bulunanların bile olduğu söyleniyor, uyarma ihtiyacı hissettik!

Sayın Ziya ÖZTÜRKLER, yeni yılın hemen sonrası müsteşarlık görevinin artık kaçınılmaz olduğunu ve YÖDAK konusunda büyük bir operasyon olacağı konuşuluyor. Hadi bakalım şimdiden hayırlı uğurlu olsun…

Sayın Tufan ERHÜRMAN, parti içinde Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Akıncı’nın adaylık açıklamasını beklediğinizi bunun da yarışı erken başlatmak istemediğinizden dolayı kaynaklandığı konuşuluyor. Büyüklere saygı desenize…

Sayın Tamay SOYSAN, vatandaş bundan böyle sabit telefonlarda ucuza hizmet alacaksa ve siz de bunu sorun edip grev yapmak ile tehdit ederseniz acaba bu konuda vatandaştan destek görür müsünüz? Biraz daha akli selim olmaya davet ediyoruz…

Sayın Gülşah Sanver MANAVOĞLU, dünkü belediye haber bülteninde sizin marketin de sağlık izinsiz personel çalıştırdığı duyulunca vatandaştan onlarca sitem dolu mesajınız geldi. O işlere bakıyor musunuz bilemeyiz ama siyasette olunca bu tür eleştirilere de açık olmak gerek değil mi?

Sayın Ayhan ARIKLI, bu sıralar Kıb-Tek ile ciddi bir şekilde papazı bulduğunuz ve kuruma resmen savaş başlattığınızı duyduk. Yani sebepsiz elektrik şalterleri inince çıldırmamak elde olmasa gerek değil mi?

Sayın Erdal ONURHAN, kurumda çağrı merkezine alınacak olan 8 kişinin de sınav yoluyla alma kararınızı memnuniyetle öğrendik. Yazın bir kenara sınav gününe yakın telefonlarınız günün her bir saatinde hiç susmayacak…