Hoş bir konu değil ama ihtiyaç gereği ele almakta fayda var.

İnsan sadece yaşarken değil, ölümünden sonra da başına neler geleceğini bilemez.

Çoğumuz, öldükten sonra bedenimizin son mekanına huzurlu bir şekilde nakledilmesini temenni ederiz.

Ülkemizde bu da olamıyor maalesef.

Mevcut sağlık sistemi ve yasalar, ağız tadı ile ölmeyi bile nasip etmeyecek eksiklerle ve ihmallerle dolu.

Eğer hastanede ölmüşseniz, ‘’ölüm kağıdı’’ sizi kurtarıyor.

Orada ölümünüze şahit olan veya ölüm nedeninizi bilen doktor tarafından, ölüm kağıdınız doldurulduğunda, ‘’resmi olarak ölü’’ sayılıyor ve defin işlemleriniz başlatılabiliyor.

Eğer, ölüm kağıdının bulunmadığı bir hastanede ya da evde öldüyseniz, ölüm nedeninizi yazacak bir doktor bulamayabiliyorsunuz.

Bu sefer konu adli boyut kazanıyor ve ‘’gayri tabii ölüm’’ kategorisinde, ölüm nedeninizin adli yollarla anlaşılabilmesi için bedeninize otopsi yapılması gündeme geliyor.

Yapılıyor da.

İlk olayda birkaç sene önce yaşanmıştı. Özel bir hastanede, bir kamu hekimi ile ortak takip ettiğimiz İngiliz hastamız vefat etmiş, hastanın naşı, o özel hastanede morg bulunmadığı için devlet hastanesine gönderilmişti.

Hastanenin ölüm kağıdı da yoktu ve ölüm nedenini ya ben yazacaktım ya da diğer kamudaki meslektaşım yazacaktı. Meslektaşım, hasta özel hastanede vefat ettiği için kendisini riske atmak istemeyip, kamudaki ölüm kağıdını doldurmak istemedi. Ben de serbest çalışan bir doktor olarak, polisle işbirliği yapıp, devlet hastanesinden rica minnet ölüm kağıdı temin ederek, hastanın ölüm kağıdını doldurmuştum. Biraz usülsüz olsa da, hastamın naşı otopsi yapılmaktan son anda kurtulmuştu.

İkinci olay ise geçen gün yaşandı.

Nöbetçi polis memuru tarafından akşamüzeri arandım. Bir İngiliz, evinde vefat etmişti. Kronik hastalıkları vardı. En son 8 ay önce kontrol etmiş ve takiplerini telefondan yapıyordum. Zaman zaman bir özel hastaneye de diğer rahatsızlıklarından dolayı yatıp çıkıyordu.

Polis memuru çok iyi niyetli idi ve ölüm kağıdının doldurulması için çabalıyordu. Aksi durumda, ölüm nedeninin tespit edilebilmesi için otopsi yapılması gerekeceğini söylüyordu telefondan. Bildiğim bütün rahatsızlıklarını anlattım. Serbest çalışan bir doktor olarak, elimde ölüm kağıdının bulunmadığını, istesem de dolduramayacağımı anlattım. Sonrasında, bir buçuk ay kadar önce bir özel hastanede bazı rahatsızlıkları nedeniyle yoğun bakımda tedavi edildiğini, oradaki meslektaşlarımın yardımcı olmaları durumunda, ölüm kağıdının doldurulabileceğini önerdim. Gerekirse görüşmek üzere telefonları kapattı. Hastamın akıbeti şu an için bilinmiyor.

Değerli okurlar;

Özetle, sağlık sorunları nedeniyle evinde ölme durumunda kaotik bir durum ortaya çıkıyor.

Vefat eden kişinin yakınları bir taraftan yasını tutmaya çalışırken, diğer taraftan da yakınının sağlık sorunları nedeniyle vefat ettiğini belgelemek için koşuşturmak zorunda kalıyor.

Hastayı özelden takip edip de, ölüm kağıdına ulaşamayan serbest çalışan bir doktorun, hastasının ölüm nedenini ölüm raporuna yazamaması,bu kaotik durumun temelini oluşturuyor.

Bu durumda ya devlet ya da özel hastanedeki bir doktorun, ölüm raporunu doldurması gerekiyor ki bunun yasal zemini tartışmalıdır. Ya da evinde ölen bu kişiye, ölüm nedenini serbest çalışan doktoru bilse bile, ölüm kağıdını dolduramadığı için, otopsi yapılması gündeme geliyor.

Sağlık ve sağlıkla ilgili yasaların eksikliğinin bolca yaşandığı bu ülkede, evde ölmek bile riskli hale geliyor.

Otopsi yapılmanın korkusu ile insan neredeyse evinde ölmekten korkuyor…

İletişim: 0542-8529899